Her yeni günle bir ok saplanıyor vicdanlara!

Marifet insanı öldürme oyununda yarışa duruyor. Bir anda, en çok insanı, en büyük kilometrekare alanda kim öldürecek? Ahmet Mercan yazdı..

Her yeni günle bir ok saplanıyor vicdanlara!

Nasıl da bunalıyoruz ve anında yanımızda oluyor, siyahın intikam haberleri, yer kapmalar, petrol deliliği adına yapılanlar.

Kolları kısa kalmış adamlara üzülmek düşüyor yalnızca. Ekvator boyu acı, meridyenler güzergahından simsiyah dumanlar yükseliyor. Kolu kısa, uykulu adamların her biri, ayrı bir ses veriyor.

Kimi eğlenceli bir işaret sanıyor olup biteni, kimi kitaba sığınıp harfleri gözyaşı olan cümleler kuruyor.

Dünya kocaman bir oyun alanı.

Ölüm oyunu seçiliyor; yaşatma seçenek dışı. Kuşlar alınmıyor oyuna, bakılmıyor örümceğin feryadına.

Dünya anlık masaya konan bir içecek sanılıyor, güçlü olanın elinde şişe.

Marifet insanı öldürme oyununda yarışa duruyor. Bir anda, en çok insanı, en büyük kilometrekare alanda kim öldürecek?

Zırh giyiniyor kuşlar bu yüzden. Bu yüzden arılar kayboluyor ve güvercinler harita açıp bir başka gezegene göç yollarını araştırıyor.

Bahar yaslı, kış ağladı ağlayacak.

Gökyüzü neye yarar çocuk olmasa.

Uğruna sütten beyaz günler biriktiren zaman, omuzuna insanın dokunmasa neye yarar..? Neye yarar hayat, gökle paylaşılan bir tebessüm dudağa konmasa.

Her yeni günle, bir ok saplanıyor vicdanlara.

Çok fazla füze var, çok fazla bomba. İnsanlığın bu donanım karşısında çabası ve değeri “hiç”!

Yoksa ölüm korkulacak karakter taşımıyor; aç olan, hüzün üreten, yaşarken ölmek ki Rabbi devre dışı bırakma çabası...

Ölenle ölmeye, yananla yanmaya çalışanlar, yaşarken ölmeme mücadelesi veriyorlar.

Gözleri göklerden yana.

Ahmet Mercan yazdı

YORUM EKLE