Ali Şeriati'den ilk ne okumalı?

Rahatsız olmaya talip herkes Ali Şeriati için düzenlenen sempozyumdaydı.

Ali Şeriati'den ilk ne okumalı?

Düşünenleri bile düşünmeye eğilmemiş insanlar için rüzgârları damarlarında estiren, kalıp kalıp duvarlar yıktıran belki çözüm değil ama bakış farkı doğuran sözlerle rahatsız etmeye gelen merhum bir düşünür… Dr. Ali Şeriati için 2010 yılında Fatih Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen, Prof. Dr. Hüseyin Hatemi ve yazar Kenan Çamurcu’nun katılımcı olduğu sempozyumdan notları paylaşıyoruz.  

Önce İnsanın Dört Zindanı’nı okuyun

“Bir şehit ve bir düşünür Ali Şeriati Sempozyumu”nda konuşmacılardan, ilk önce söz alan Prof. Dr. Hüseyin Hatemi oldu. Hatemi yaptığı giriş konuşmasında merhum Ali Şeriati’nin hayat hikâyesinden kısa bilgileri dinleyicilerle paylaştı. Daha sonra Hatemi, Ali Şeriati’ye ait eserlerden iki tanesini Türkçe’ye kendisinin çevirdiğini söylerken dinleyicilere ve özellikle Ali Şeriati’yi ilk kez okumaya başlayacak olanlara bazı tavsiyelerde bulundu. Türkçe’ye çevirisini yaptığı “İnsanın Dört Zindanı” isimli eserin Ali Şeriati’nin Allah yolundaki aşkını ve sevginin önemini tasavvur edebilmek adına çok mühim bir eser olduğunu ifade eden Hatemi, Şeriati’nin yeni okuyucularına ilk okumaları gereken kitap olarak “İnsanın Dört Zindanı” eserini seçmeleri gerektiğini sözlerine ekledi.

Hüseyin Hatemi anlatıyor

Ali Şeriati’nin “Dine Karşı Din” ve “İnsanın Dört Zindanı” isimli iki eserini Türkçeye kazandırmış olan Prof. Dr. Hüseyin Hatemi konuşmasına şöyle devam etti: “44 yaşında vefat eden biri hakkında konuşuyoruz. İran’dan Paris’e giden ve çeşitli felsefi, fikrî akımların etkisinde kalan biri için hele de genç haliyle hatasız kalması pek muteber değildir. Elbette yanlışları vardır. Kur’an-ı Kerim’de “Hakk’a ve gerçeğe bağlı olanlar için Hakk’ı ve gerçeği birbirlerine tavsiye etmek bir görevdir” buyrulmuştur.Sizi Rahatsız Etmeye Geldim!, Ali Şeriati Sempozyumu

Hatalı olduğu yerler olsa bile 44 yıllık bir ömre iyi niyetle İslam yönünde epeyce emek sığdırdı. Merhuma rahmet diliyorum. Fakat biliyorum ki daha fazla yaşasaydı bugün bizlere uygun görünmeyen birçok yanlışını düzeltme fırsatı bulacaktı.”

Hatemi, gençlik yıllarından beri kendisinin büyük saygı duyduğu ve sevdiği Muhammed İkbal’i de hatıratlarıyla anarak dinleyicilerle paylaştı: “Ben de gençliğimde odamın duvarına Muhammed İkbal’in bir sözünün yazılı olduğu portresini asmıştım. O da benim için tıpkı şimdi Ali Şeriati gibi çok kıymetli bulduğum bir zat idi. İkbal’in bana, Hazret-i Emin’in sözü olan; “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum” sözünün manasını idrak ettirmesi dahi onu sevebilmem için kâfiydi.

Çünkü O’nun bu sözü bir meydan okumadır. Yoksa 24 Kasım öğretmenler gününe slogan olsun diye söylenmiş bir söz değildir. Bu sözdeki mana şöyledir: “Bir mektebe oldu ki müdâvim / Allah idi zâtına muallim.” Resulü Ekrem'i (s.a.) işaret eden bir mısradır bu. Resulü Ekrem (s.a.) ki Allah’tan başkasından bir harf dahi öğrenmedi. Eğer Allah’a şirk koşanlardan birileri Allah’ın yarattıklarından sadece birini söyleyebilseydi; işte o zaman onun kölesi olunurdu.”

Hatemi sözlerinin son kısmında, Ali Şeriati’yi yorumlarken onun yanılmazlardan olamayacağını bilerek düşünmeyi ve hangi düşünce olursa olsun düşünceyi önyargısız değerlendirmenin gereğini ısrarla vurgulayan sözler söyledi.

Kenan Çamurcu’nun bakış açısıyla Şeriati

Sempozyumda Prof. Dr. Hüseyin Hatemi’den sonra söz alan yazar Kenan Çamurcu gençlerin Ali Şeriati’yi tanımak ve anlamak için büyük özveri göstererek böyle bir sempozyuma iştirak etmelerini takdir ederek sözlerine başladı. Çamurcu konuşmasına “Ali Şeriati, kendi toplumunda Batı tefekkürünü benimsetmek isteyen aydın tipinin karşısında duran dindar bir düşünür idi. Dindar aydın eleştirel aklı kullanan ama Batılı laik aydından farklı olarak düşünme eyleminin başına referans olarak İslam’ı koyan aydındır. Ali Şeriati modern dünyaya ait eğitimlerden geçmiş ama aynı zamanda dini bilgiye vakıf olan biri olduğu için dili her zaman farklı kullanmıştır. O, özgürlük ve adalet için her şeyi feda etmeyi göze alan biriydi. Bizim toplumumuzda da olduğu gibi kültürel iktidarın alabora olduğu bir dönemde özgürlük ve adalet için ortaya çıkmak kolay bir şey değil. Genç arkadaşlara seslenecek olursam, Ali Şeriati gibi her şeye ama her şeye eleştirel akıl ile bakmazsak hakikati kavramak pek mümkün olmayacaktır. İslam’ı referans alarak eleştirel aklı kullanmak çok önemlidir.”

Yazar Kenan Çamurcu daha sonra Şeriati’nin üzerinde durduğu ve insanları da düşünmeye sevk edecek o düşüncelerini paylaştı. “Ali Şeriati, kitaplarında ‘saltanat sistemi’nin dünyada nasıl ve neden kabul edildiği sorusu üzerinde durmuştur. İnsana ait bir mülkiyetin olamayacağını ifade etmiş, insanın mülk sahibi olabileceğini söyleyen muhafazakâr çevreler tarafından eleştiriler almıştır. Ali Şeriati’ye göre bir kul nasıl olur da Allah’a ait mülkü, tıpkı O’nun gibi ait edinebilir veya malik olduğunu iddia edebilir?  Kur’an-ı Kerim’de “Hüküm ancak ve ancak Allah’ındır” buyrulduğuna göre saltanat nedir diye de soruyor Ali Şeriati aynı zamanda. Ona göre; bir kulun iki dudağının arasından çıkan söz, nasıl olur da hüküm kabul edilir ve Müslümanlarca uygulanabilir? Kısacık ömre yüzlerce konuşma, onlarca kitap sığdırmış bir adam olarak sorular soruyor Ali Şeriati kendine ve bizlere. Acelesi olan bir adamdı ki bu kadar zamanda derin ufuklar açtı evrensel anlamda. O yalnız İran toplumuna değil bütün dünyaya seslenen evrensel bir aydındır.”

Kızıl İslam!

Ali Şeriati’nin kendi toplumunda uyuyan ve işlemeyen dini muhitleri uykularından uyandıran bir aydın olmasından da bahsetti Kenan Çamurcu. Sayın Çamurcu’nun ifadesiyle; “Şeriati dini ideolojik mesele haline getirirken dini başkalaştırmadı. Şeriati o günlerde İran toplumunda ‘Kızıl İslam’a yani kızılca kıyamete teşvik eden, çağıran İslamî ideolojinin bayraktarlığını yaptı ve bu anlayış İran’ı değişime götürdü.”

Samet Akten, “rahatsız”ların içinden haber verdi

YORUM EKLE