Ayaklı kütüphane olarak tabir ettiğimiz, on binlerce cild eseri ezbere bilen, konusunu, basım tarihini ezbere bilen âlimler vardır. İsmail Saib Sencer Efendi de bunlardan birisi. İsmail Saib Efendi 31 Ocak 1871'de Erzurum’da doğmuştur. Eğitim hayatında tıp ilminden hukuk ilmine bir çok dalda başarılı olduğunun da altını çizmemiz gerekir. Öğrenim hayatı devam ederken şimdiki adı Beyazıt Devlet Kütüphanesi olan “Kütüphane-i Umumi Osmani”de görev yapmıştır. Görevinin ilk yıllarında müdür yardımcısı olarak başlamış, daha sonra birinci müdür olan Hoca Tahsin Efendi’nin vefatından sonra görev kendisine verilmiştir. Kütüphaneci demek biraz hafif kalabilir İsmail Saib Efendi için, çünkü onun bu durumu işten ziyade aşka dönüşmüş durumdadır.
Darülfünun’da Arapça eğitmenliği de yapmıştır İsmail Saib Efendi. Burada bir süre görev yaptıktan sonra ayrılan İsmail Saib Efendi yerini Prof. O. Rescher’e bırakmıştır. İsmail Saib Efendi yaşantısıyla Rescher’e fazlasıyla örnek olmuştur. Rescher kendisi hakkında şunları söylemiştir: “O yalnız sınırlı çevrelerin değil tüm İslam âleminin derdiyle dertlenen bir âlim idi. Ve gerek Müslüman âlimler olsun gerekse gayrimüslim âlimler olsun onu ziyaret ederlerdi. Bilim uğruna canla başla çalışıyor ve herkese elinden geldiğince de faydalı olmaya çalışıyordu.”
Gerek şahsen gerek bir aracı ile İsmail Saib Efendi’ye ulaşan kişilere Türk-İslam kültürünü tanıtan ve bu konuda da muvaffak olan İsmail Saib Efendi bu konuda da büyük takdir toplamıştır. İsmail Saib Efendi hakkında ne desek az. Kısacası şunu söyleyebiliriz: Öyle bir zengin ki servetinden başkaları da yararlanmış. Öyle bir âlim ki ilmini etrafa taşırmış, ilmi araştırma yapacaklara da yol göstermek için elinden geleni yapmış, özverili bir çalışmada bulunmuştur.
Kendisini mesleğine adamış, ilme adamış bir kütüphaneci
İsmail Saib Efendi, bir kitap neşretmemiş. Ama dediğimiz gibi kütüphane onun için bir iş, bir mesai değil, bir aşk. Yani o bir kitap neşretmedi dememiz doğru olmaz. Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ndeki yarım asırlık mesaisini hep okuyucu olarak ve araştırmacı olarak sürdürmüştür.
Zaten bir çok müellif de, eserler yazılmadan önce kendisine başvururmuş. Müelliflere ne yazacakları konusunda tavsiyelerde bulunur, eserlerde kendisinden bahsedilmesini istemezmiş. Burada şunu söyleyebiliriz belki: Bir çok eserin asıl müellifi aslında İsmail Saib Efendi’dir.
Ernest Dimnet’in şu sözleri, İsmail Saib Efendi’ye ne güzel de uyuyor: “Kitaplar üzerinde bir otoriteye sahip olmayan kütüphaneci, mesleki eğitimi ne olursa olsun ilaçlar hakkında bir şey bilmeyen doktordan farksızdır.” İsmail Saib Efendi bir doktordu, kitapların doktoruydu. Günümüze baktığımızda kütüphane sorumlusu olan bir çok kişinin kütüphane işlerini angarya olarak görmesi, hâlâ ülkemizde bu konuda eksikliğimizin olması İsmail Saib Efendi’yi her zaman hayırla ve özlemle yad etmemizi gerektirir. İsmail Saib Sencer, bir benzeri bir daha yetişmeyecek derecede kendisini mesleğine adamış, ilme adamış bir kütüphanecidir. Onun meslek aşkı ondan sonra yetişenler için ancak bir idealdir.
İsmail Saib Efendi’nin kitaplığı vasiyeti gereği Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi’ne bağışlanır. Ruhu şad olsun, mekanı cennet…