Ülkemizin cennetten bir köşesi: Macahel

Tertemiz hava, yemyeşil doğa, kuş sesleri, tepelerin arasından süzülen bulutlar, kendisini göremeyip çağıltısını duyduğumuz dereler, envai çeşit kır çiçeğinin kokusu, yerli halkın samimiyeti, sıcaklığı... Artvin - Macahel insanın aklını başından alır güzellikte... Yasemin Dutoğlu yazdı.

Ülkemizin cennetten bir köşesi: Macahel

Macahel, Türkiye–Gürcistan arasında doğal sınır oluşturan Karçal dağlarının ardında kalan bir vadi. Vadi boyunca 18 köy yer almaktaymış. 1921’de çizilen sınırla bu köylerden 12 tanesi Gürcistan’da, 6 tanesi Türkiye’de kalmış. Bugün Artvin’in Borçka ilçesine bağlı bir belde olan Macahel; Camili, Düzenli, Uğur, Kayalar ve Maral köylerinden müteşekkil. 1970’lerde anlamsız bir uygulamayla köylerin isimleri değiştirilirken resmi adı Camili olmuş ama halkın hafızasında Macahel olarak kalmaya devam ediyor. Hatta her sabah Borçka’ya gidip akşam dönen beldenin tek ulaşım aracı olan minibüste hâlâ Macahel yazıyor. Bu isim, Gürcüce Maca (el) ve hel (bilek) kelimelerinin birleşimiymiş. Camili bilek gibi merkezde bir konumda yer alırken diğer köyler adeta 5 parmak gibi bu bileği çevrelemiş.

Borçka’ya 80 km uzaklıktaki beldeye önce 690 metre yükselikteki Cankurtaran geçidi, ardından da 1850 metre yükseklikteki Macahel geçidinden geçilerek virajlı, zorlu ama çarpıcı manzaralarıyla insanı büyüleyen bir yolla ulaşılıyor. Çok yakın bir geçmişe kadar burada kış ayları boyunca ulaşım imkânsız hale geliyormuş. İnsanlar kış boyunca kendilerine yetecek erzaklarını sonbaharda depolayarak yaşıyormuş. Hastalık gibi zaruri durumlarda ya iki ülke arasındaki özel protokolle Gürcistan üzerinden dolaşarak ilçe merkezine ulaşıyor veya 40-50 köylü, kızağa yatırdıkları hastayı hep birlikte çekerek geçit vermeyen dağdan aşırıp hastaneye ulaştırmaya çalışıyorlarmış. Kim bilir ne acı hikâyeler, çaresizlikten yitip giden nice analar, evlatlar, sevgili canlar vardır köylünün belleğinde…

Bu amansız coğrafyanın insanı da pratik zekalı, çözüm odaklı, becerikli ve uyumlu olmayı başarmış haliyle. Herkes birbiriyle iyi geçinmek zorundaymış, küs kalma lüksü yokmuş kimsenin, çünkü her an herkes bu ıssız coğrafyada komşunun külüne muhtaçmış.

Saklı cennet nitelemesini kesinlikle hak eden bir bölge

Burada yaşam adeta 1000 yıl önce nasılsa aynı şekilde devam ediyor. Oldukça dik olan vadi yamaçları zengin ormanlarla kaplı, evler kestane ağacından, sular pırıl pırıl tertemiz. Her şey organik. Yaban hayatı ve bitki çeşitliliğiyle eşsiz. Bu özellikleri nedeniyle bölge UNESCO tarafından “biosfer rezerv alanı” ilan edilip korumaya alınmış. İğne yapraklı ağaçlarla geniş yapraklı ağaçların bir arada bulunduğu çeşitliliğe sahip ormanlar, çağlayan dereler, çoğu kez altınızda kalan bulutlar ve ulu dağlarıyla inanılmaz etkileyici bir yer. Saklı cennet nitelemesini kesinlikle hak ediyor. Büyük çoğunluğu Gürcü olan yerli halk genellikle büyük şehirlere göç vermiş olsa da, gidenler yaz aylarını köylerine dönerek burada geçirmekten vazgeçemiyorlar.

Biz yol üstündeki yine eşsiz bir Artvin güzeli olan Karagöl’e uğradığımız için ancak akşam karanlığında Macahel’e ulaştık. Yolun iki yanında ışıl ışıl parlayan ateşböcekleri adeta sihirli güzellikteki bir yere geldiğimizin habercisi gibiydi. Gökyüzünde elle tutuluverecek gibi görünen yıldızlar ve temmuzun ortasında olduğumuz halde karşımıza çıkan kar yığınları yolculuğumuzu olağanüstü hale getiriyordu. Bir türlü bitmeyen, uzadıkça uzayan yol nihayet sona erdi. Maral köyünde konaklayacağımız Macahel Han’a vardık. Tesis sahibi Serkan Yıldırım ve ailesi tarafından sanki akraba gibi karşılandık ve evin hanımları tarafından yapılmış yöresel yemeklerle şahane bir ziyafet çektik. Gürcü çorbası, kara lahana sarması, yöresel mantı salur vs… Hepsi birbirinden lezzetliydi.

Kestane ağacından doğal ortamla son derece uyumlu inşa edilmiş odalarımızda deliksiz bir uyku çekip erkenden, dinlenmiş olarak uyandığımızda nasıl bir cennetin ortasında olduğumuzu daha iyi idrak ettik. Yer gök her taraf ormanlarla kaplı yemyeşil bir vadideydik. Hava tertemizdi. Kuş sesleri, tepelerin arasından süzülen bulutlar, kendisini göremeyip çağıltısını duyduğumuz dereler, envai çeşit kır çiçeğinin kokusu insanın aklını başından alır güzellikteydi.

Doğası kadar insanıyla da eşsiz güzellikte

Vadiye doğru unutulmaz güzellikte bir sabah yürüyüşü yaptık. Köylülerden birkaçı ile tanışıp ayak üstü hasbihal edince, doğası kadar insanıyla da eşsiz güzellikte bir yerde olduğumuzu hemen anladık. Anadilleri Gürcüce olan bu insanlar doğayla ve birbirleriyle barışık bir hayat sürüyorlardı bu vadide. Yüzlerce yıldan süzülüp gelen bilgi - görgü ile bu eşsiz ama zor coğrafyada hayatlarını idame ettirmeyi başarmışlardı. Herkes kendi alanında olmakla birlikte yabancılara da gayet açık ve misafirperver bir halk. Kendi evlerini doğayla uyum içinde inşa etmeyi, gürgen ağaçlarının metrelerce yükseklikteki dallarına kara kovan yerleştirmeyi, el kadar dik alanlarda mısır ekip ekmek yapmayı, çok sesli türküler söylemeyi bilen bir halk. Doğadaki her canlının, her ağacın kadrini kıymetini bilen, ayılar yesin diye ormanın içlerine armut ağaçları diken, dili, dini, ırkı ne olursa olsun her geleni tanrı misafiri olarak görüp bağrına basan bir halk. Son yıllarda gelişen ekoturizm de onlar için bir çıkış, bir geçim kaynağı olmuş.

Taptaze kaymak, bal, süt vs. ile tadına doyulmaz bir kahvaltının ardından Maral şelalesine doğru yola çıktık. Bir noktaya kadar araçla geldikten sonra eşsiz güzellikteki orman içinde, patikalardan yarım saat kadar yürüyerek şelaleye vardık. 60 m. civarında yükseklikten tek parça olarak düşen güzel bir şelale. Doğayla uyumlu ahşap teraslar oluşturulmuş, burada oturarak çayınızı, kahvenizi içerek keyifle şelaleyi izleyebiliyorsunuz veya dilerseniz merdivenlerden aşağı kadar inerek şelalenin altında oluşan gölete girebiliyorsunuz.

Göz kamaştırıcı bir ahşap işçiliği ile süslenmiş cami

Zengin doğal ortam ve oksijen bolluğundan mest olmuş bir halde Camili’ye doğru dönüşe geçtik. Maral Köyü Camii önünde durduk. Dışardan bakınca kare planlı, son derece sıradan görünümlü, minaresi ve kısmen cephesi galvenizli saçla kaplanmış bir cami. İçine girdiğimizde neredeyse küçük dilimizi yutacaktık. Bu mütevazı görünümlü caminin içi göz kamaştırıcı bir ahşap işçiliği ile süslenmiş ve rengârenk boyanmıştı. Çoğunlukla kavisli hatlar ve bitkisel motiflerden oluşan süslemelerin, cami 1960’larda yenilenirken eski camiden alınarak aynen monte edildiğini öğrendik. 1970’lerde muhtemelen halk tarafından boyanmış. Belki çok ince bir sanatla değil ama, bolca değişik tonda yeşil, yer yer beyaz ve kırmızı ile harmanlanmış, halk işi, sevimli, iç açıcı bir sonuç çıkmış ortaya. Zevkle, neşeyle ibadet edilen bir mekân oluşmuş. Macahel gibi çarpıcı doğası olan bir yere de ancak böyle bir cami yakışır demekten kendimizi alamıyoruz.

Yolumuza devam edip, Camili köyünün beldeye ismini veren ve şu an restorasyonda olan camisine de uğruyoruz. Maral köyünün camisine göre daha büyük, süslemeleri ise daha sade ve ağırbaşlı bir tarihi cami burası. 19. yy’dan kalmış. Restorasyon sırasında boyalar temizlenmiş. Belki aslına uygun olması mantığıyla bu doğru bir tercih olabilir, ama Maral köyü camiinin o rengarenk tezyinatı öyle hoşuma gitti ki, inşallah onun restorasyonunda böyle bir sonuç çıkmaz diye düşünmeden edemedim. Camili köyü diğer beş köyün merkezinde yer aldığı için muhtemelen Cuma camii olarak işlev görüyor olmalıydı. Daha sonra bir arı çiftliğine uğrayarak bölgede yaygın geçim kaynağı olan arıcılık ve sadece bu bölgede yaşayan Kafkas arı ırkının özellikleri hakkında bilgi edindik.

Macahel’in yamaçlar boyunca devam eden, her virajda farklı bir manzara armağan eden o çetin yolunu bir kez daha kat edip, gün akşama devrilirken Macahel geçidine ulaşıyor, ardımızda bıraktığımız saklı cennete, altımızda seyreden pamuk yığını gibi bulutlara, heybetli dağlara, hayranlık, coşku ve sevgi ile bakarak bu zümrüt beldeye bir gün tekrar kavuşmak umuduyla veda ediyoruz. Türkiye’nin kuzey doğusunu bir taç gibi süsleyen bu çarpıcı coğrafya artık anılarımızda eşsiz bir yer ediniyor.

Bu doğal güzelliğin insan eliyle bozulmadan ilelebet var olması, güzel gönüllü insanlarının huzur içinde yasaması dileğiyle, şen olasın Macahel…

Yasemin Dutoğlu

YORUM EKLE
YORUMLAR
İbrahim Taha dursun
İbrahim Taha dursun - 6 yıl Önce

Macaheldeki 6. Köyün ismi Efeler'dir. Eklemiş olalım.