Ruhumda gezdirdiğim şehir: Arapgir

Arapgir’i yazmak benim için oldukça zor. Dağından, taşından, sıralı dizilen üzüm bağlarından nasibimiz varmış. Aldık. Son güzel çocukluk dönemine denk gelişimiz de beni şanslı hissettiriyor. Sıddık Yurtsever yazdı.

Ruhumda gezdirdiğim şehir: Arapgir

Ömrünüzün büyük kısmının geçtiği bir şehri yazmak oldukça zor. Nereden başlamak gerekir? Neleri anlatmak gerekir? Öyle ya sadece birkaç gün geçirdiğiniz bir şehir size sadece yüzeyinde olanı gösterir. Derinlere daldırmaz. Bir şehri tanımak belki yıllar alır. Şehir değişir, siz büyürsünüz. Caddeler değişir, sokaklar yok olur. İnsanlar ölür, yerine yenileri eklenir. Şehir hâlâ ayaktadır. Bırakıp gidenlerin açtığı boşluk doldurulmaz belki. Yine de oradasınızdır, yaşıyorsunuzdur.

Arapgir’i yazmak benim için oldukça zor. Dağından, taşından, sıralı dizilen üzüm bağlarından nasibimiz varmış. Aldık. Son güzel çocukluk dönemine denk gelişimiz de beni şanslı hissettiriyor. Tamam hâlâ gencim ama biz çocukken ellerde tablet yoktu. Stabilize yollar vardı. Düşer dizimizi kanatırdık. Bilgisayar yoktu. Futbol topuyla komşunun camını indirirdik. Belki de böylece şehrin derinlerine inmek nasip olmuştur.

Başlarken

11. yüzyılda Selçuklular tarafından Müslümanlara yurt kılınan Arapgir, 15. yüzyılda Timur’un istilasına uğrasa da daha sonra kurtarılmıştır. Osmanlı’da ilk etapta Diyarbakır vilayetine bağlıyken sonra Sivas vilayetine bağlanmıştır. Sonra sırasıyla Diyarbakır, Elazığ (Harput) ve Cumhuriyet döneminde de Malatya’ya katılmıştır.

Şehrin ismi konusunda da çeşitli rivayetler vardır. Evliya Çelebi’ye göre şehir, Arap Hâtim et-Tâî adında biri tarafından imar edilmiş ve bundan dolayı “Arapkir” adını almıştır. Son yıllarda ise k harfi yerini g harfine bırakır.

Merkeze uzak seslere yakın

Arapgir, Malatya’ya 110 km. mesafede bulunan küçük bir ilçe. Her geçen gün daha da küçülüyor. Fakat çok değil yüz sene önce durum daha farklıydı: Dönemin salnâmelerinde şu ifadelere yer verilir: “Arapkir kazasının altmış sekiz köyü bulunduğunu, toplam nüfusunun ise 58.540 Müslüman, 10.967 Hristiyan olmak üzere 69.507 olduğunu yazar. Ayrıca şehirde yirmi cami, bir tekke, altı medrese, on altısı Müslümanlara ait otuz iki sıbyan mektebi, bir türbe, beş kilise, bir manastır, dört han, çeşme ve hamamların yer aldığını kaydeder. 1301 (1884) tarihli salnâmeye göre kasabada 15.157 nüfus varken 1312 (1894) tarihinde 23.872 Müslüman ve 7472 Hristiyan olmak üzere toplam 31.344 nüfus bulunuyordu. Aynı tarihli salnâmede Arapkir’de yirmi dokuz mahalle, seksen sekiz köy, 415 dükkân ve han, otuz beş cami ve mescid, otuz sekiz mektep, dört medrese, bir tekke, on bir kilise, dört hamam, 8911 bahçe ve arsa, otuz altı değirmen ve fabrika bulunduğu kaydedilmektedir.”[1]

Osman Paşa Camii
 

Şimdi uzaklardasın

O eski günler uzakta olsa da bir şehri yeniden canlandırmak, her geçen gün daha da eksilen nüfusunu arttırmak üzerine düşünenler var mıdır bilmiyorum. Bildiğim artık ilçede birkaç bin nüfusun kaldığı. Birkaç okul, her sene daha da küçülen bir üniversite. Şehir, çevre ilçeler gibi belki de kısa zaman sonra yazlık bir beldeye dönüşecek. “Bu işler, bürokratik işler” diyor içimden bir ses. İçimden başka bir ses “Şimdi uzaklardasın.” diyor. Şimdi sadece, yalnızca birkaç öğrenciyle ayakta kalmaya çalışan köy ilkokullarının varlığını durmadan hatırlatıyor.

Sözün burasında Arapgir’de birkaç hayırseverin kurduğu Arapgir Sevgi Derneği’ni de anmak gerekiyor. Dernek bir yandan öğrencilere burs yardımında bulunurken diğer yandan kültür-sanat programları düzenliyor.

Yine de içimden bir ses “Şimdi uzaklardasın.” diyor.

Kime diyor?

Arapgir üzümü ve mor reyhan

Sanırım bilmeyen yoktur, Arapgir’in köhnü üzümünü. Kozluk Vadisi’ni besleyen havzayla beraber özellikle Budak ve Koru Köyleri’nde büyük bağlar mevcuttur. Bu bağlardan tonlarca sofralık üzüm alınır. “Köhnü üzümü” ayrıca tescillidir. Yıl içinde başta Malatya olmak üzere İstanbul, İzmir ve Ankara’ya pazarlanır.

Son yıllarca toprağın bereketiyle mor renge bürünen reyhan hasadı da yapılır Arapgir’de. Reyhan kesimi yapıldıktan sonra hem kuru olarak paketlenir hem de aroma olarak kullanılır.

Geçmişi anmak geleceğe dair umutlandırmaz mı insanı?

Arapgir son yıllarda daha çok Fethi Gemuhluoğlu’yla anılarak tanınıyor. Fethi Bey’in Arapgir Postası’nda Afrika’ya dair yazdığı yazılar beni çok düşündürmüştür. İstediği her dergide, gazetede yazabilecek bir adam neden yerel bir gazetede yazmayı tercih etti? Ve neden o yazılarda Cezayir’den, Gana’dan bahsetti? Neden Afrika üzerine uzun uzun düşündü mesela? O dönemde Arapgir kıraathanelerinde, çay sohbetlerinde bu ülkelerden bahsedildiğini söylüyorlar. Çok garip değil mi? Fethi Bey’e rahmet olsun bir kez daha. Belki bir gün bir adam çıkar ve yeniden şehrin yolunu tutar.

Arapgir hasreti

Sücaattin Erdem’in Dergâh Yayınları’ndan çıkan kitabının ismidir. Çıktığı yıl Türkiye Yazarlar Birliği tarafından ödüllendirilmiştir. Sücaattin amcayla uzun telefon görüşmelerimiz oluyor. Arapgir’e dair söyledikleri bir hasretten çok daha fazlası. Bu kitap, şehrin son altmış yılına ışık tutan hafıza kitabı. Arapgir’e dair içinde “hasret” bulunduran diğer büyüklerimi de anmak isterim: Şerif Aydemir, Selman Gemuhluoğlu, Zafer Özdemir, Arzu Somalı.

Tarihin derinliklerinde

Her ne kadar restorasyon adı altında ruhunun azaldığını hissetsem de Osmanlı Dönemi’nden kalan Mirliva Ahmet Bey Camii, Osman Paşa Camii, Cafer Paşa Camii hâlâ ayakta. Bunun yanında Meydan Köprüsü’nü Taş Köprü’yü ve Çarşı Hamamı’nı da anmak gerekiyor. Aynı zamanda Çanakkale Harbi’nin büyük komutanı Cevad Çobanlı Paşa’nın adını taşıyan camiyi ve hemen ilerisinde bulunan konağını da anmış olalım.


 

Tabii insanın da bir tarih olduğunu da unutmamalı. Yakın zamanda kaybettiğimiz Orhan Okay, Muhan Bali; Osmanlı döneminin paşaları Osman Paşa, İbrahim Paşa, Yusuf Kamil Paşa, Mahmut Kemal İnan da Arapgirli idi. Binlerce rahmet olsun.

Son söz niyetine söyleyelim; bir şehir var, şehrin bir ruhu ve kökleri yüz yıllar öncesine dayanan bir hafızası. Şehir, yolu düşenlere, yolunu düşürmek isteyenlere uzaklardan göz kırpıyor.

Sıddık Yurtsever

Fotoğraflar İbrahim Öztürk tarafından çekilmiştir.

Dipnot:

[1] Yusuf Halaçoğlu, Arapkir Maddesi, Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi: Ankara, 1991.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Bir Düşünen
Bir Düşünen - 3 yıl Önce

Anadolu gittikçe garipleşiyor. Aslında daha fazla yaşanılacak hale gelmişken. Çare gençliğe iş üretmek olsa gerek. Rahmetli Gemuhluoğlunu okuduktan sonra Arapgiri görmek isterim inşAllah.