Medine’den bugünlere şehrin serencamı…

“Şehir” kelimesi “Medine” kelimesinin karşılığıdır bizde. “Şehirleşmek, kent hayatı” şeklinde ifade edilen “medeniyet” de bu kelimeden türetilmiştir. Medeniyet kavramını tam karşılamasa da günümüzde ‘medeniyet’ kelimesi yerine “uygarlık” sözü de kullanılmaktadır.

Medenî olanların yaşadığı yerdir şehir. Daha doğrusu düne kadar öyleydi. Zira dünden bugüne dek medeniyetler hep şehirlerde inşa edilmiştir. Fakat zamanla şehirlerde de bozulmalar olmuş, o eski medenîler mumla aranmıştır şehirlerin cadde ve sokaklarında.

Günümüzde insanların rağbet ettiği şehirler, insana ne çok benzerler. Onların da bir bedeni, bir de ruhu vardır. Şehrin “ev, okul, cami, yol, köprü” gibi maddi unsurları onun bedenini teşkil eder. Şehirdeki insanların birbiriyle olan ilişkileri de onun ruhî yanını gösterir. Aslında şehir dediğimiz şey de bu iki parçanın bütünleşmesinden oluşmuş bir organizmadır.

Şehirlerin bir ruhu olduğu gibi, bir de dili vardır. Bu dil, şehrin medeniyetinin tercümanıdır. Kadim zamanlarda oluşmuş bu dil,  her gün yeni kelimelerle zenginleşir; ifade kudreti artar. O dil, gün gelir günlük güneşlik şarkılar, telden dile yayılan türküler söyler.  Bu eşsiz nağmeler, moderniteyle gelenekselin kaynaşmasıyla oluşmuş farklı seslerin ahengidir.

Ruhu ve dili olan şehirlerde yaşamak en büyük bahtiyarlıktır. İşte ruhu olan şehirlerden biri de her dem Akdeniz’le söyleşen, Türkiye’nin turizm başkenti Antalya’dır.

Her şehir kendi türküsünü söyler gece gündüz, bir ömür… Bazen gurbet, bazen sıladır türkülerin mızraptan yüreklere düşen tınısı. Her kent kendi şarkısıyla hemhâl olur. Bu bazen hüzzam, bazen muhayyer, bazen de sultân-ı yegâhtır gönülleri titreten…

Bir şehri sevmek, onunla hemhâl olmaktır

Bir şehri sevmek, onunla hemhâl olmaktır. Onun kederini de, sevincini de ta yürekten hissetmek, her şeyde paydaşı olmaktır. Bir şehri sevmek, onun bereketli yağmurlarıyla hicran gözyaşlarını karmaktır. Bir şehri sevmek sevgiye derin mânâlar yüklemektir. Bir şehri sevmek, onunla dönüşü olmayan yolculuklara çıkmayı göze alabilmektir. Bir şehri sevmek, sevginin sebebini sevgide bulmaktır. Bir şehri sevmek, benliğini o şehrin benliğinde eritmektir. Bir şehri sevmek, hasretin közünde yanmayı göze alabilmektir.

Türk şiirinin ve romanının yüz akı Ahmet Hamdi Tanpınar öyle sevmişti İstanbul, Ankara, Bursa, Konya ve Erzurum’dan mürekkep “Beş Şehir”i.  Onlara duyduğu muhabbeti iki kapak arasına alarak ebedileştirmişti. Onun “Beş Şehir” dışında da sevdikleri vardı şüphesiz. Fakat onlar için müstakil bir kitap yazmamış, onlara duyduğu derin hissiyatı deneme, makale ve mektuplarında dile getirmişti. Bu şehirlerden biri de Antalya’dır.