Neler çekmiş Hucvirî nâdân elinden

Hucvirî, büyük eseri Keşfü'l Mahcûb'un önsözünde kitabının bölümleri hakkında verdiği bilgilerin yanında yaşamış olduğu üç olaydan bahsediyor. Ahmed Sadreddin yazdı.

Neler çekmiş Hucvirî nâdân elinden

Kitapların genelde çabucak geçilmesi istenen bölümüdür önsözler. Fakat bu istek her kitap için geçerli değil. Bilhassa klasikleşmiş eserlerin önsözleri de en az kitabın diğer bölümleri kadar mühimdir. Çünkü bir çoğunda kitabın neyden bahsettiğinden ziyade başka hususlardan da bahsediliyor.

Müellifler ekseri kitabı yaşamış olduğu bir olaydan sonra kaleme alıyorlar klasik kitaplarda. Yani bir ihtiyaca binaen yazılmış eserler. Belki de bu eserlerin çağlar aşarak klasikleşmesinin bahanesi budur. Meselâ Süleyman Çelebi Hazretleri'nin Vesiletü'n Necat isimli eserinin telif edilmesi bu şekildedir. Peygamber Efendimiz'in kadrini bilemeyen bir vaizin kürsüden söylediği hezeyanlara bir cevap olarak yazılmıştır.

Şeyh-i Ekber İbnü'l Arabî Hazretleri'nin bir çok kitabının da konuk olduğu meclislerdeki sohbetlerde neticeye bağlanmayan hususlar hakkında yazdıkları olduğunu ifade ederler. Bu yüzden Şeyh-i Ekber Hazretleri'nin kitaplarının kaç adet olduğu hakkında ihtilaf vardır.

Tam adı Şeyh Ebu Hasan Ali bin Osman bin Ebu Ali Cüllabi Hucviri de büyük eseri Keşfü'l Mahcûb'u kendisine tarikatın usûlleri, sufilerin makamları, sözleri ve davranışları hakkındaki sorulan sorular üzerine yazar. Hucviri Hazretleri eserinin önsözünde kitabının bölümleri hakkında verdiği bilgilerin yanında yaşamış olduğu üç olaydan bahsediyor. Hazretin bundan önce Divân ve Minhacu'd-Din isimli ve ismini açıklamadığı bir eseri daha vardır. Mevzubahis olaylar bu kitaplar etrafında dönüyor.

Divan'ına el koyarlar, ismini silerler

Hucviri Hazretlerinin şiirlerini ihtiva eden divanını bir adam ödünç ister ve alır. Hazrette Divan'ın bir ikinci nüshası yoktur. Bu kişi Divan'ı baştan sonuna kadar keyfince değiştirir. Hucviri Hazretleri'nin de ismini Divan'dan çıkarır. Hazretin olay hakkındaki yorumu iki cümleden ibaret: “Çabalarımı zayi etti. Allah ona tevbe nasip eylesin.” Bu hadsiz herifin yüzünden bugün bizim elimizde Hucviri Hazretleri'ne ait divan yok.

Diğer hadise ise Minhâcu'd-Din isimli eseri etrafında geçer. Kitap tasavvuf yoluna dair bir eserdir. O eserin başına gelenler Hucviri Hazretleri'ni üzmüş olmalı ki şu ifadeleri kullanır: “Burada ismi bile anılmaya değmez sahtekârın biri adımı kitabımın başından sildi. Halka, bu kitabı kendi çalışmasının mahsulü olarak takdim etti. Fakat havas onun bu iddiasına gülmüşlerdi. Hakk Teâlâ da onun bu hareketini kendisi için mübarek ve hayırlı bir amel saymamıştı, o müddeinin ismini, huzuruna vasıl olmaya talip olanların isimlerinin yazılı olduğu yüce divandan silmişti.”

Hucviri Hazretleri, Keşfü'l Mahcub'u yazmadan önce bir eser daha yazmış. İsmini söylemediği o kitap da Keşfü'l Mahcub çerçevesinde bir kitaptır. Fakat o da kötü niyetli kimselerin gadrine uğrar. Yalancı ve sahte sofular olarak nitelediği kişilerin o kitaptan bazı söyleri aktardıklarını, diğer kısmını ise su ile yıkayarak kitabı ziyan ederler.

İbare ve lafızda kaldılar

Diğer bir grubun ise kitabı madden değil manen zayi ettiklerini söyler Hazreti Hucviri. Bu diğer grub kitabı okur, lakin manasını kavramaktan uzaktırlar. Eseri yazmak, ezberlemek ve bir de 'marifet ve tasavvuf konusunu biz de biliyoruz' demek için sadece kitabın ibaresi ve lafzı ile yetindiklerini vurgular. Bu gibilerin aslında sahip olduklarını iddia ettikleri ilmin inkarcısı olduklarını söyler Hucviri Hazretleri.

Bütün bu hadiselerin sebebini, bu mânaların kibrit-i ahmer ve iksir gibi oluşuna bağlar ve daha önce de bu ilmin cahillerinin elinde böylesi eserlerin nasıl zayi olduğunu şu ifadelerle anlatır: “İlahi sırlarla dolu bu hazineler onların eline geçince, içindeki mânaların ne olduğunu anlayamadıkları için bu eserleri cahil külah ustalarının eline atmışlar, pis ciltçilere vermişlerdi. Bu suretle o eserler külahların astarı olarak kullanılmış veya Ebu Nüvas'ın Divan’ı ve Câhız'ın hezeliyatı için cilt haline getirilmişti. Şüphe yok ki bir padişaha ait şahin gelir de bir kocakarının evinin duvarına konarsa, o evdekiler şahinin tüyünü ve kanatlarını yolmaktan başka bir şey yapmazlar. Şahinin kıymetini kocakarı nereden bilecek?”

Bugün Hucviri Hazretleri'nin eserlerini madden ziyan ve tahrip edenler gibisine de, manaları tahrip edenlere de rastlıyoruz. Bütün bunlar nefs denen o şımarık çocuğun insanı düşürdüğü aşağılık durumlar. İncitmeye kıyamadığımız o çocuk başımıza ne belalar açıyor. Agâh olalım, yüz vermeyelim.


 

Ahmed Sadreddin

YORUM EKLE

banner36