Müslüman sufi kadınlardan esaslı tavsiyeler

Ebû Abdurrahman es-Sülemî’nin yazdığı Kendilerini İbadete Adayan Sûfî Kadınlar kitabı kısa biyografilerden müteşekkil. İlk ve en uzun biyografi ise Râbiatu’l- Adeviyye’ye ait..

Müslüman sufi kadınlardan esaslı tavsiyeler

İlk Harf Yayınları’ndan çıkan Kendilerini İbadete Adayan Sûfî Kadınlar kitabının yazarı Ebû Abdurrahman es-Sülemî. Kitap bugüne değin elinin hamuruyla tasavvuf, sufilik gibi yazarın deyimiyle “erkeklerin tekeline” aldığı alanlara karıştırılmayan ya da olsa da yok hükmündeki kadınların hiç değilse seksen dört tanesinin varlığından bizleri haberdar ediyor. Sadece çok az bir kısmını tanıdığımız, belki kimisinin ismini duyup geçtiğimiz Müslüman Arap kadınlar…

Öncelikle belirtmek gerekir ki okuyucunun gözünü korkutan dipnotlar bu kitapta kılavuzumuz oluyor adeta. Genellikle kitaplarda kalabalık ve sevimsiz bir görüntü arz eden dipnotların bu kitaptaki kıymeti harbiyesi oldukça fazla. Vakıf olamadığımız bazı hususlarda boğulmak üzereyken dipnotlar imdada yetişiyor ve durum vuzuha kavuşuyor böylelikle. Dipnot dediğin böyle olur azizim. Kim sevmez böylesi dipnotu.

Sözde değil özde teslimiyet!

Sufiliğin yolu Allah’a tam bir teslimiyetten geçiyor. Dünyevî hiçbir şeye karşı bir endişe, bir umut, bir bağlılıkları yok. Her şeyi sadece O’ndan bilip, O’ndan umuyorlar. Sufi kadınların ölçüsü her daim Allah ile olan bağları üzerinden kurulmuş. Bizler gibi dünya penceresinden değil ahiret penceresinden bakıyorlar hayata. Bu sebeple bizim bakışımız ne kadar sığ ve yüzeyselse onların bakışı da o kadar derinden oluyor. Sorsanız bizler de öyle olduğumuzu söyleriz utanmadan. Peki, uzun boylu yaptığımız planlar, hesaplamalar, çok üzülüp çok sevinmeler ne diye? Kim için? Kime rağmen?

Peki ya onlar…

Gözlerini kör edinceye kadar ağlayan Gufeyretu’l Abide’ye “körlük ne kadar zordur!” diyen birine Gufeyre, “Allah’tan perdelenmek daha zordur. Kalbin Allah’ın emirlerindeki muradını anlamada körleşmesi zorun zorudur” diye cevap veriyor.

Korkan, ağlayan ve ağlatan kadınlardan Şa’vane o kadar ağlamış ki “kör olmandan korkuyoruz” dendiğinde, “dünyada ağlamaktan dolayı kör olmak, ahirette ateşten dolayı kör olmaktan benim için daha iyidir” demiş.

Meryem el-Basriyye diyor ki, “Allah’ın ‘gökyüzünde ise rızkınız ve size vaat edilen şeyler vardır’ (Zariyat 22) ayetini duyduğumdan beri rızıkla ilgilenmedim, onu aramak için yorulmadım.”

Gereksiz işlerle meşgulken, Lubabetu’l Muteabbide’nin “Allah’ın beni kendisinden başka bir şeyle meşgulken görmesinden utanırım” dediği hatırımıza gelse, malayani işlerden uzaklaşmamız belki biraz olsun kolaylaşır.

“Estağfirullah’taki sıdkımın azlığından dolayı Allah’tan istiğfar diliyorum” diyor Râbiatu’l-Adeviyye.

“Nefsi bolluk içinde yaşatırsan efendidir. Zahmet çektirirsen köledir” diyor Ümmü Talk.

Lubâbetu’l-Abide şöyle demiş: “Allah’ı bildikten sonra, beni kendisinden başkasıyla meşgul olduğumu görmesinden dolayı O’ndan utanırım.”

Sûfîlik= ibadet, zikir ve tefekkür

Bu kadınların ortak özelliği sürekli ibadetle meşgul olmaları, devamlı zikir ve tefekkür halinde olmaları. O kadar ki gündüz yemeyip gece uyumayacak kadar. Gündüzlerini mezarlıkta geçirenler, gecelerinde zikirle meşgul oluyorlar. Aynı zamanda zamanın âlimleri ve şeyhleri ile de ihtiyaç halinde görüşüyorlar ve içtihatta bulunuyorlar. Şimdi sormak gerekiyor, erkeklere nazaran kadın sufilerin azlığı hatta neredeyse yok kabul edilmeleri kadınların bir eksikliklerinden dolayı mıdır? Ya da tasavvuf alanında erkekleri önde tutan sebepler nelerdir?

Bir işte ehil olmak için hele de böylesi dünyadan el etek çekebilmek için sizin üzerinize düşen fazlalıkları taşıyabilecek kapasitede, anlayışlı, vefakâr ve de cefakâr bir eş‘e ihtiyacınız var demektir şayet evli iseniz. Bu demek oluyor ki hanımlar eşlerine karşı daha anlayışlı ve sabırlı. Kimilerine göre kadınlara fıtratları gereği sufiliği yakıştıramayanlara her fırsatta dört kadın meselesini gündeme getiren erkeklerin fıtratının da dünyevî zaaflardan uzak kalma noktasında berabere olduklarını hatırlatmakta fayda var. Zira bir hanımın üzerine kuma getiren eşi için Hukeymetu’d-Dımaşkiyye, “Onu akıllı biliyordum. Kalbinin iki kadın sebebiyle Allah’tan uzak kalmasına nasıl razı olabilir?” diyor.

Evet, dünyalık işlerimiz bizi sürekli meşgul ediyor ve arada tökezleyip sendeleyebiliyoruz. Bazen tutunacak bir dala, kestirme bir yola, nefsimize karşı bizi dik tutacak pusulalara ihtiyaç hissediyoruz. Bu kitap, hayatta sıkıştığımız anlarda kullanabileceğimiz küçük gibi görünen ama tesiri büyük taktikler edinmemize yardımcı oluyor.

F.Kebire Gündüz Karaaslan okudu ve tavsiye etti

YORUM EKLE