Asrımızın önemli âlimlerinden biri olan Abdülfettah Ebu Gudde’nin Zamanın Kıymeti adlı eseri, ömrünü ilim yolunda harcamış bir büyük âlimin zaman mefhumu ile ilgili ilmi ve tecrübi birikimini paylaştığı bir eser olarak önem arz ediyor. Eserin birinci derede hedef kitlesi ilme talip olanlardır ki zamanın kıymetine vurgu yapan bir hadisle bu durumun önemine değinilmiştir: “İki nimet vardır. İnsanların çoğu bunları değerlendirmede aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.” İmam Buhari’den nakledilen bu hadis-i şerifin boş vakit kısmını, zamanın kıymeti olarak anlatan Abdülfettah Ebu Gudde, eserini bu düşünce üzerine kuruyor ve bunun da talebeler ve ilim ehli nezdinde ne derece önemli olduğuna vurgu yapıyor.
60 yıl ömrü olanın mazeret gösterme hakkı yoktur
Abdülfettah Ebu Gudde, kitabının giriş kısmında Allahu Teala’nın kullarına birçok nimet bahşettiğini belirtip, bu nimetlerinin en önemli ve en kıymetlilerinden biri olan zaman nimetinin kıymetine dair ayet-i celilelere yer vermiştir. Kur’an’da birçok ayetle zaman üzerine yemin edildiği vurgulanmış, ömrü boş harcamamak gerektiğine dair ayetlere yer verilmiş ve Ebu Hureyre’den nakledilen şu hadisle konu desteklenmiştir: “Allah kendisine 60 yıl ömür verdiği insanın özrünü kaldırmıştır.”
Burada “özrünü kaldırmıştır”dan maksat, “mazeret gösterecek bir yön bırakmamıştır” anlamındadır. Çünkü bu kadar uzun ömrü vererek ona oldukça uzun bir mühlet vermiştir şeklinde açıklanmaktadır.
Kitabın ikinci bölümünde ise İslam âlimlerinin zamana verdikleri kıymeti anlatan yaşanmışlıklardan örnekler sunulmaktadır. Bu bölümde âlimlerin, amellerini arttırmadıkları için yaşadıkları büyük pişmanlıklardan, yemek yedikleri vakitleri bile boşa geçmiş zaman saymalarından, ilim talep etmenin beşikten mezara kadar olduğu şuuruyla hareket edip ölüm döşeğinde bile ilimle meşgul olmalarından, davetlere yanlarında kitapla gitmelerinden, yolda yürürken dahi kitap okuduklarından ve buna benzer bir çok örnekten bahsedilerek konu zenginleştirilmiştir. Bölümün sonunda ise vakti değerlendirme hususunda dikkat edilecek prensiplere ve tavsiyelere yer verilmiştir.
Güneşi yerinde tut, seninle konuşayım!
“Âmr ibn Abdikays’tan rivayet edilmiştir. Bir adam kendisine, ‘Benimle konuşur musun?’ diye sorar. O da ona şöyle cevap verir: ‘Güneşi yerinde tut, seninle konuşayım.’” Yani demek istiyor ki güneşi benim için biraz yerinde durdur, dönmesini engelle; ben de seninle konuşayım. Çünkü zaman hızlı bir şekilde geçip gidiyor, geçip gittikten sonra ise bir daha geri dönmez. Gidişine çok pişmanlık duyulsa bile yerine bir şey koymak veya yeniden elde etmek mümkün değildir. Ayrıca her vaktin içinde yapılabilecek bir amel vardır.
Büyük sahabi Abdullah ibn Mes’ud (ra) şöyle demiştir: “Üzerime güneşin battığı, ömrümün eksildiği, ancak amelimin artmadığı bir güne duyduğum pişmanlık kadar, başka bir şeye pişmanlık duymadım.”
Zamanın Kıymeti’ne bir de ekler bölümü eklenmiş, Ali Fuad Başgil’den çalışma hayatının genel kanunlarını uzun uzun anlatan bir yazı ile beraber, Osman Nuri Topbaş hocadan “Zamanda İsraf” adlı bir yazı ve Bünyamin Erul’dan “Zaman Bilinci” isimli yazılarla kitap tamamlanmıştır.
Sultan Er