Batılı kavramlarla düşünmek Müslümanları bölüyor!

Oryantalizm, Batı’nın gözüyle İslam dünyasına bir bakıştır. Fakat bu bakış açısı Müslümanlar tarafından da zamanla kabul görünce İslam dünyası da Batılı kavramlarla düşünmeye başladı. Mesut Kaya'nın ''Müslümanlık mı İslamcılık mı'' kitabı üzerine Sedat Palut yazdı.

Batılı kavramlarla düşünmek Müslümanları bölüyor!

Eskiden insanlar gündüz çalışıp akşam evlerinde dönerlermiş. Sıcak yuvalarında geniş aileleriyle dinlenip ertesi gün işe giderlermiş yeniden. Şimdi ise zaman daha uzun. İlber Ortaylı’nın Osmanlı İmparatorluğu’nun 19. yüzyılı için kullandığı “En Uzun Yüzyıl” ifadesini günümüz insanı için kullanmak mümkün. En uzun yüzyılını yaşayan ademoğlu bunu kendine yabancılaşarak yapmaktadır.

Modern hayat üreten ve tüketen dengesini değiştirdiği için insanların önemli bir kısmı hafta sonu ve akşamları ve ayrıca geceleri de çalışmaya devam ediyor. Kapitalist çarkın içinde ademoğlu var olmaya çalışırken, gece gündüze karıştı. Bir nevi üretip tüketmek için yaşamaya başladık, derdimiz “insan olmak” olmalı ama bu dert için yaşamıyoruz artık. Başka tanımların peşindeyiz. Çok da bize ait olmayan…

Mesut Kaya’nın Aşina Kitap’tan çıkan Müslümanlık mı İslamcılık mı? adlı kitabını okurken bu cümleler aklıma düştü. Kitap, Mesut Kaya’nın denemelerinden oluşmakta… Yazar kitabını üç bölüme ayırmış, “Zamansız Düşünceler”, “Düşünce Gelişimi” ve “Yollar Bitmek Bilmedi”.

Kitabına geçmeden önce yazara dair birkaç kelam etmekte fayda var. Yazar 2003 Selçuk Üniversitesi İlahiyat mezunu, 2017’de doçent olmuş, bir süre akademik çalışmaları sebebiyle Ürdün’de bulunmuş ve çok sayıda dergide yazıları yayımlanmış ve yayımlanmaya devam ediyor.

İslami hayat ideolojiye dönüştürülünce…

Mesut Kaya, derdi olan bir yazar. Bu derdini İslam’ı okumakla ve bunu Batı üzerinden gerçekleştirerek yapmaya çalışıyor. Yazara göre, Batı’da, Haçlı Seferleri’nin ardından İslam dünyasına dair bir algı oluştu. Bu algının devamında ve 13. yüzyılda çıkmaya başlayan eserlerin sonucunda oryantalizm kendini gösterdi. Ve oryantalizm zihniyeti oluşan bu algının devamlılığını, sürekliliğini sağladı. Oryantalizm, Batı’nın gözüyle İslam dünyasına bir bakıştır. Fakat bu bakış açısı Müslümanlar tarafından da zamanla kabul görünce İslam dünyası da Batılı kavramlarla düşünmeye başladı. Batı sadece siyasal olarak Müslüman dünyasına girmedi. Kültürel olarak da yer edindi.

Yazara göre, Osmanlı topraklarındaki aydın da bu duruma ayak uydurdu. “Tanzimat sonrası bir grup aydın tarafından İslam bir ideolojiye dönüştürüldü: İslamcılık. Böylelikle Batı’nın meydan okuyuşuna cevap verilebilecek, İslam kalesi daha gür sadayla savunulabilecekti. Sözgelimi İslam’ın Batı’nın bilim ve teknolojisini alabilecek istidada sahip olduğu, İslam ve bilimin çelişmediği tezi vurgulandı.” (S.23) İslami hayat, bu şekilde ideolojiye dönüştürülünce komünizm ve kapitalizmle karşılaştırmalar yapıldı. Yazarın burada itiraz ettiği temel nokta şu ki, İslam dininin İslamcılık adı altında yaşanması onu bir nesneye dönüştürmekte, metalaştırmaktadır. Bir nevi taraftarlık durumu söz konusu… İslam’ın büyük şemsiyesi altında insanların toplanmaya çalışıldığı bir dönemde bu ideolojinin hayat bulması, yazara göre, Müslümanları bölmektedir.

Yazar Müslümanlığın, İslamcılığa göre daha sabit kaldığını, insanın ruhuna ilk çıktığı dönemden itibaren kök saldığını (ki buna rağmen İslamcılık yaklaşık 150 yıldır Müslümanların hayatında), bir kimlik olarak değiştirilemeyeceğini ifade ediyor. Mesut Kaya, İslamcılığı zor şartlarda insanın üzerinden çıkarılacak bir elbise gibi görmektedir. Din kutsaldır, oysa İslamcılık?

Yazarın sorduğu şu cümlesi tartışılmaya değer: “İslamcılık düşüncesiyle beraber din, daha çok dünyevi bir ideoloji gibi görüldü.” Zira ideoloji ile dinin dünyevi kısmı daha da ön plana çıkarılmakta, günah ve sevap kavramlarının tartışılması ve konuşulması yerine mutluluk-mutsuzluk, fayda ve zarar meseleleri gündeme gelmektedir. İslamcılık, insanları bölmektedir. Oysa İslam, bölünmeyecek kadar büyüktür.

Mesut Kaya’nın bir-iki sayfalık denemelerinden oluşan kitabı düşündürücü. Eteğinde düşündürücü taşlar biriktirmiş yazarın bu taşlarını alıp uzak denizlere doğru sektirmek ve farklı diyarlarda bu taşlarla dünyalar örmek gerekir.

Sedat Palut

YORUM EKLE