Kıbrıs…
Ne zaman Kıbrıs’ı düşünsem, anılarımda bir yerde durur Şeyh Nazım Kıbrısî Hazretleri. Kıbrıs’ta okuyan ve İmam Hatip mezunu veya başörtüsü mağduru kardeşlerimiz ESKAD’ı çok iyi bilirler. Açılımı Evrensel Sevgi ve Kardeşlik Derneği'dir.
Dernekteki tüm bayan öğrenci arkadaşlarımız derneğin düzenlediği Kıbrıs turuna katılmıştık. Duraklarımızdan biri de Lefke idi, sebebi ise Şeyh Nazım Kıbrısi Hazretlerini ziyaretti. Grupta yaklaşık yirmi - yirmi beş kişiyiz. Evine vardığımızda Şeyh Nazım Hocamız namazda imiş. Bizi evin avlusuna aldılar, yemek, çay ve tatlı ikramında bulundular. Bize ikramda bulunan, Mısır'dan gelmiş ve misafir olarak kalan bir hanımdı. Şeyh Nazım Kıbrısi Hazretlerinin eşi ve gelinleri de bizimle çok ilgilendi. Misafirler arasında İngiliz olduğu gözlerinden belli olan bayanlar, Zenci olan kardeşlerimiz, maşallah her renkten insan vardı.
Namaz dönüşünde kendisini ziyaret için geldiğimizi öğrenmiş, yanımıza geldi, bize tek tek nereli olduğumuzu ve hangi bölümde okuduğumuzu sordu. Çok memnun oldu. Biz de onu gördüğümüze çok memnun olduk; inşallah boş dönmemişizdir.
Efendimizin torunlarından...
Şeyh Nazım Kıbrısi Hazretleri Kıbrıs’ın Larnaka şehrinde doğmuş. O zaman Kıbrıs; Güney ve Kuzey olarak bölünmemişti. Baba tarafından Şeyh Abdülkadir Geylani Hazretlerine, anne tarafından da Şeyh Mevlana Celaleddin Rumi Hazretlerine dayanır. Daha küçük bir çocukken sık sık kaybolur. Annesi onu Larnaka’da bulunan Hala Sultan,(Peygamber Efendimizin Büyük Annesi Selma (Allah ondan razı olsun) tarafından da akrabası olan süt teyzesi), diğer bir adıyla Ümmi Hiram’ın kabrinde bulurmuş. Onu türbede konuşurken görenlere, kendisi Seyyid olduğu için beni bırakın ben büyük annemle konuşacağım diye türbeden ayrılmak istemezmiş.
İlk dini eğitimini Kadiri Şeyhi olan dedesinden öğrenmiş ve Kadiri yolunun usul ve maneviyatını almıştır. Onun renkli kişiliği, nükteli, esprili konuşmaları, neşeli hali Mevlana Hazretlerine çok benzer. Bir sohbetinde “Ben sizin mutlu ve neşeli olmanızı isterim.” diyor. Hz Mevlana’nın şu sözüne ne kadar da benziyor; “Eğer yarini buldun ise neden neşelenip eğlenmiyorsun?”.
Modern ilimler beni cezbetmiyor
İlkokul ve lise eğitimini Kıbrıs’ta, üniversite eğitimini İstanbul Üniversitesi kimya bölümünde tamamlamıştır. Kimya mühendisliğinde oldukça başarılıdır ve hocaları onun bu konuda ihtisas yapmasını istemişlerse de O “Modern ilimler beni cezp etmiyor, manevi ilimler beni çekiyor” demiştir. Şeyhi Cemaleddin el-Alasuni’den Arapça, Fıkıh ve tefsir dersleri almış. Bazı günler Sultan Ahmet Camisinde sabahlara kadar ibadet edermiş.
Aldığı manevi bir işaret üzerine Şam’da Şeyh Abdullah Dağıstani Hazretlerine mürid olmak için hocası izin vermiş ve yola çıkmış. O zamanlar Şam, İngiliz ve Fransızların işgali altında... Bombardımanlar yüzünden Şam’a ulaşamadığı için Humus’a gidip Halid b. Veli Hazretlerinin türbesinin yanındaki camiye varır ve orada bir kişiyle karşılaşır. Bu kimse “Dün gece rüyamda Peygamber Efendimizi gördüm, Selam üzerine olsun, bana sizin nasıl olduğunuzu gösterdi ve yarın torunlarımdan biri gelecek, onunla ilgilen dedi” demiş. Bu rüyadan çok etkilendiğini şöyle ifade ediyor: “Bunu duyunca o kadar etkilendim ki davetini kabul ettim. Bana caminin yanında bir oda verdi. Orada bir yıl boyunca kaldım. Namaz kılmak ve Humuslu iki büyük alimin meclislerinde bulunmak dışında odamdan çıkmıyordum. Bu alimler tecvid, tefsir, hadis ilmi ve fıkıh öğretiyorlardı. İsimleri Şeyh Muhammed Ali Uyun ed-Sud ve Humus müftüsü Şeyh Abdülaziz Uyun es-Sud idi. Aynı zamanda, iki Nakşibendi şeyhinden de manevi eğitim alıyordum. Bunlar Şeyh Abdülcelil Murad ve Şeyh Said es-Subai idi. Şam’a gitmek için can atıyordum. Savaşın yoğunluğu yüzünden önce Trablus’a oradan Beyrut’a, Beyrut’tan da Şam’a daha güvenli bir şekilde gitmeye karar verdim.”
Arapça ezan okumaktan mahpus
Bir buçuk sene süren bütün bu meşakkatli yolculuk sonunda şeyh Abdullah Dağıstani Hazretlerinin yanına ulaşıyor, orada yalnızca bir gün kalıyor ve ona Kıbrıs’a dönme emri veriliyor. Sonsuza dek onunla kalıp hizmet etmek isterken bir gün sonunda dönmesi isteniyor. “Büyük bir imtihan” diyor Kıbrısi Hazretleri ama hocanın sözüne itiraz yok, Kıbrıs’a dönüyor. O dönem hani camilerde Arapça Ezan okumanın yasaklandığı dönem ancak o tüm Kıbrıs’ı dolaşıp bütün minarelerden Arapça Ezan okuyor. Şikâyet ediliyor ve müebbet hapis cezasına çarptırılıyor. Bundan sonra Türkiye’de yönetimi Demokrat Parti devralıyor ve cezası kaldırılıyor.
Şeyh Nazım Kıbrısi Hazretlerini değerlendirirken -bu bizim haddimize düşmez ama- onun zahirine bakmadan önce geçmişte neler yaşadığına bakmak lazım öncelikle. Şeyh Nazım Kıbrisi, manevi kimliği yanında bir insandır nihayetinde. Oldukça renkli ve hoş sohbet bir insan. Kıbrıs halkı da aynı şekilde neşeli, zevkli ve hoş sohbet insanlardır. Akdeniz ikliminin o güzel esintisi Kıbrıs insanı gibi Kıbrısi Hazretlerinde de zuhur eder. Buna bir de maneviyat eklendi mi o insan Şeyh Nazım Kıbrısi gibi güzel bir insan olur ve her rengi, her ırkı, her çeşit insanı tekkesinde harman eder.
Tuğba Kaya bildirdi