Sadık Hidâyet, Tahran’da varlıklı bir ailenin oğlu olarak doğdu. Onun hikâyesinin başı da sonu da bu cümlede saklı. Bunu anlamak için ölümünden çok kısa bir süre önce tasarladığı hikâyesinin şu cümlesine de bakabiliriz: “Annesi, ‘Salgı salamaz ol!’ diye beddua eder yavru örümceğe. Küçük örümcek ağ yapamayınca ölüme kurban gider.” İran’daki Fransız lisesinde okudu. Belçika’da eğitimine devam etti. Önce mühendislik eğitimi aldı ancak yarıda bıraktı. Hedefi edebiyattı. Fransa’ya bu nedenle geçti. Burada yıllarca yazdı. Hidâyet, sürekli intihar üzerine düşünen biriydi. Kendi içsel savaşını asla bitiremedi. Ona göre “acaip, biçimsiz bir karışımdı.”
İran’daki Fransız lisesinde okudu. Belçika’da eğitimine devam etti. Önce mühendislik eğitimi aldı ancak yarıda bıraktı. Hedefi edebiyattı. Fransa’ya bu nedenle geçti. Burada yıllarca yazdı. Hidâyet, sürekli intihar üzerine düşünen biriydi. Kendi içsel savaşını asla bitiremedi. Ona göre “acaip, biçimsiz bir karışımdı.”
Hiçbir yere ait olamadı
İlk intihar girişimini 25 yaşındayken Paris’te gerçekleştirdi. Ancak kurtarıldı. Hayatı Avrupa, İran ve Hindistan üçgeninde geçti. Hiçbir yere tam olarak ait olamadı.
1930’da İran’a döndü. Ülkenin ünlü yazarlarından Mücteba Minovi, Mesud Ferzad ve Bozorg Alevi ile ‘dörtler’ grubunu kurdu. Bu isimlerle beraber edebi çalışmalar yaptı.
Öyküleriyle İran edebiyatını Batıya tanıtırken, çevirileriyle Batı edebiyatını ülkesine getirdi. Çehov, Rilke, Edgar Allen Poe, Stefan Zweig, Kafka ve Dostoyevski’den etkilendi. Hindistan’a giderek Sâsânî Pehlevîcesi ve Sanskritçe öğrendi. Budizm üzerine düşünce ve çok sayıda dinî metni Farsçaya aktardı.
Kör Baykuş'un derdi
Onun en önemi eseri Hindistan’da yayınladığı Kör Baykuş oldu. 1937’de basılan eser onlarca dile çevrildi. Edebiyat çevreleri tarafından Doğu’nun Kafka’sı olarak anılmaya başladı. Roman Türkiye’de ilk olarak Behçet Necatigil’in çevirisiyle Varlık Yayınları’ndan okurla buluştu. Kitabın konusu, bir nevi Hidâyet’in kendi iç hesaplaşmasıyla da örtüşüyordu.
Hindistan macerasından sonra İran’a geri döndü. Ancak burada fikirleri nedeniyle kabul görmedi. Başbakan olan eniştesi de bir suikasta kurban gitti. Paris’e dönme kararı onu intihara da adım adım yaklaştırdı.
Yakılmış müsveddeler...
Paris’te haftalarca ölümünü kolaylaştıracak hava gazlı bir apartman dairesi aradı. Nihayet tuttuğu dairede 9 Nisan 1951’de kendini mutfağa kapattı. Hava geçirebilecek tüm delikleri kapatmayı ihmal etmedi. Sonraki gün ziyaretine gelen arkadaşı Bozarg Alevi, Hidâyet’i mutfakta yerde yatarken buldu.
Tertemiz kıyafetler içinde, tıraş olmuş ve etrafında yakılmış müsveddelerle beraber... Kör Baykuş’un ilk cümlesinde anlattığı gibi yaralarını asla iyileştiremeden bu dünyadan ayrıldı: “Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar.”