19. asır, Makedonya merkezli Balkan coğrafyası için ayrılık rüzgârlarının yüzyılıdır. Bu yüzyılın sonunda 1885 yılında Makedonya/İştip Muşansa köyünde dünyaya ehl-i irfan bir zat merhaba der. Babası Mahmutağalar namıyla bilinen sülalenin reisi Mahmut Efendi, annesi ise Nefise Hanım’dır.
Kökeni Bursa’dan
Makedonya bölgesinde de İslamlaştırma politikasına uygun olarak yeni yerleşim yerlerine Anadolu’daki Müslüman halk yerleştirilir. Hasan Fehmi Efendi’nin sülalesi de o zaman Bursa'nın Tomat nahiyesinden alınmış, Rumeli'ye getirilmiş ve İştip civarına yerleştirilmiş. Yerleştirilen ailenin reisi Kadir Dede'nin Bursa'dan geldiği kendi kabir taşında yazılıdır. Kadir Dede'nin dört oğlu olmuştur. Dört kardeşten Halil Dede'nin de dört oğlu olmuş. Hasan Fehmi Efendinin dedesi olan Talip Efendi, Halil Dede’nin oğludur ve onun da iki oğlu dünyaya gelmiştir. Hasan Fehmi Efendinin Divan’ında “Talibi” mahlasını kullanması dedesi Talip Efendiye izafetendir.
Mürşidim Ali Rahmi/Bildirdi beni bana
Hasan Fehmi Tezdoğan Efendi ilk tahsilini Tikveş'e bağlı Nigotin'de yapar. Öğretmeni Hacı Şeyho namıyla maruf Hacı Mustafa Efendi’dir. Kendisi bu zattan aynı zamanda zahir ilmini de tahsil etmiş. Hacı Şeyho batın ilmine vakıf bir zat olmasına rağmen delikanlı bir çağda olan Hasan Fehmi'ye oradaki tahsilin sonunda "Sen artık batın ilmini de almayı hak ettin ama ben senin sadece zahiri hocanım" demiş ve ilm-i Tevhidi almak için onu başka bir mürşid-i kamile göndermiştir. Hali vakti yerinde olan babası Mahmut Efendi bu kere genç Hasan Fehmi'yi daha yüksek tahsil için İştip Medresesi'ne yollar. Buradaki hocası Hacı Mustafa Efendinin salık verdiği Hacı Ali Rahmi Efendi’dir.
Ali Rahmi Efendi, hem zahir hem de batın ilmine vakıf bir insandır. Zahir ilminin tedrisi sırasında lüzum gördüğü anlayışlı talebelerine batın ilmini de öğretir. Bu talebelerden biri de Hasan Fehmi Efendi olur. Gerekli zahir ilmini öğrenen ve batıni ilmin mertebelerini de yaşayıp zevk eden Hasan Fehmi Efendi genç yaşta henüz 22 yaşında iken batıni ilmi öğretme ve bu vazifeyi yürütme görevi olan “Hilafet”i alır.
Ali Rahmi Efendinin mürşidi, H.Salih Rıfat Efendi ve onun da mürşidi 3. Devre Melamilerin piri Hz.Pir Muhammed Nurü’l Arabi olduğunu Hasan Fehmi Divan’nında söylemektedir:
Nakşibendinin salikleriyiz
Rif'at Melami havzeleriyiz
Seyyit Ali'nin dervişleriyiz
Nur Muhammed'in bendeleriyiz
Vahdet gülünün bülbülleriyiz
Divan’da hilafet silsilesi açıklayan Hasan Fehmi Efendi, Hz. Pir’den sonra 3. görevlidir. Melamet neşvesiyle yanan bir aileden gelen Hasan Fehmi, mürşidi Ali Rahmi Efendi’den hilafet alınca ilmi, irfanı ve genç dinamizmiyle etrafı kalabalıklaşır. Kendi köyü Muşansa'da olduğu gibi, yakın köy ve kasabalarda da ünü duyulmuş, taliplileri Tevhid zevkiyle yetiştirmeye gayret etmiş.
Kara bulut basınca…
Kara bulutların Balkanların üzerinde dolaştığı günlerdir o günler. Hasan Fehmi Tezdoğan sıkıntılı yıllarda doğduğu için dedelerinin doğum yerine hicret eder. Hasan Fehmi'nin Türkiye’ye gelişi Balkan Harbi'nin olduğu yıllardır. Yerleşim bölgesi olarak Ege nasibine konur ve İzmir-Tire'ye yerleşir. Mürşidi Ali Rahmi Efendi de Türkiye’ye göçtükten sonra bir müddet Tire'de oturmuş sonra Turgutlu'ya gitmiş ve orada Hakk'ın rahmetine kavuşarak sırlanmış.
Balkan Harbi sona erer ama bu sefer 1. Dünya Savaşı başlar. Savaş yılları askerlik görevini "Bölük Emini" olarak yapar ve bu nedenle Serez'e kadar gider. Savaşta Osmanlı Devleti yenilmiştir. Anadolu' nun işgal yılları. Yunanlılar İzmir'e çıkar.
Orada 10 yıl kadar kaldıktan sonra tekrar Anadolu'ya bu defa çocukları ve yakınlarıyla dönmemek üzere gelir.
Tutmazlar efendim tutmazlar
İzmir-Menemen'e yerleşir. Menemen'de zahirecilik, bakkallık ve tütüncülük yapar. Bu işler aile nüfusu kalabalık olan Hasan Fehmi Tezdoğan Efendinin ailesine yarar sağlamayınca 1939 yılında İzmir'de Darağacı semtine göçer. 12 yıl burada yaşamını temin eden ve sevenlerini aşk-ı ilahi ile bezeyen Hasan Fehmi 1951 yılında Hakk'ın rahmetine kavuşur. Geride iltifata mazhar düşen bir halife bırakır:
Hasan Fehmi Efendi’nin halifeleri meselesi ihtilaflı bir mesele olsa da -bu konuda sözlü kültür içinde pek çok rivayet işittim- Melamilik üzerindeki ihtilaflı meselelerde halifelerinden Ahmet Kumanlıoğlu’nun talebelerinden birinden işittim. Talebe Ahmet Kumanlıoğlu merhuma biat etmek ister. Ama Efendi’nin Melami olması ve Melamilik hakkındaki muhtelif olumsuz sözler talebeyi de endişelendirir. Talebe, Efendi’yi takibe başlar. Kendilerine Melami mürşidi diyen bir zümrenin Ahmet Efendi hakkındaki şu sözlerine şahit olur: Ahmet Efendi irfanlı bir Efendi’dir ama bir kusur vardır namaz kılar mürşidi Hasan Fehmi gibi. Talebenin kalbi mutmain olur, kusur(!) onun biatına vesile olur. Çünkü halifesi Ahmet’e üç şeyi vasiyet eder Hasan Fehmi Efendi:
“Şeriattan ayrılmayacaksın, ihvan arasında tefrika yapmayacaksın, nasıl aldın, öyle vereceksin.”
Kabri İzmir-Altındağ'da Kokluca Mezarlığı'nda S:1A:19'dadır. Mezar taşında divanındaki ilk ilahinin şu son dörtlüğü yazılıdır:
Mahvedip Fehmi'yi mahzı zat eyle
Bekada baki kıl izzü cah eyle
Cemalin keşfedip dilküşad eyle
Hicrile Berzah'ta beni durdurma
Arda Şeker, Melamileri yazmaya devam edecek
Biz de okumaya devam edeceğiz inşallah..!