Bekçi Bakır ya da Bakır Yurtseven… “Buradan Bir Atlı Geçti” adlı türküyü onun kadar güzel, içli, etkileyici, yakıcı söyleyen bir başkası yoktur sanırım. Tiz bir sesle yüreklerimizi dağlar, yüreklerimiz dağlanır sesiyle. O, türküyü çığırmaya başladığında damarlarımızdan doru atlar boşanır. Dörtnal koşar bütün atlar hüzne doğru. Doru atların toynak sesleri çınlar en tenhalarda. En tenhalarımızda fitil tutmaz yaralar kanar. Bir hasretin, gurbetin hanına bağlanır bütün atlar. Hasretin, gurbetin…
Bekçi Bakır, Urfalı... Urfa’nın en etkileyici gazel, mevlit, hoyrat, uzun hava okuyucularından. İslam ruhu iliklerine kadar işlemiş bir yurdun mütevazı inanlarından. Urfa Emniyetinde bekçilik yaptığından dolayı Bekçi Bakır denmiş kendisine.
İlk eğitimler sıra geceleri, müzik meclislerinde alınırdı
Bir zamanlar bu topraklarda insanların hüznü de, sevinci de, kederi de, mutluluğu da sahiciydi. Gelip geçici değildi hevesler. İsim yapmak için, meşhur olmak için söylenmezdi türküler, şarkılar. Acıyı, gerçeği imlerdi söylenenler. Bir meslek olarak yapılmazdı sanatçılık. Bekçi Bakır da sevdiğinden dolayı söylerdi uzun havaları, türküleri, hoyratları, ilahileri. Bu işlerden para kazanmak, show yapmak ayıp sayılırdı o zamanlar.
İlim halkaları, edep toplantıları, sıra geceleri, müzik meclisleri vardı bir zamanlar. İlk eğitimler buralarda alınırdı. Bir ustanın dizinin dibine çökülürdü. Bekçi Bakır, ilk müzik eğitimini Urfa’da Pazar Camii’nin müezzini Ahmet Hafız’dan alır. Hafız’ın iki gözü de görmektedir. Bu insanların kalp gözü açıktır aslında. Bekçi Bakır, Kur’an okumayı bu kör hafızdan öğrenir. Türkü okumayı, gazelleri, mevlidi… Daha sonra yörenin meşhur mevlithanı Hacı Nuri Hafız’dan gazel, kaside, ilahi, mevlit okumanın inceliklerini öğrenir. Musiki meclislerinde, kandillerde kendini gösterir Bekçi Bakır. Mukim Tahir, Kel Hamza, Tenekeci Mahmut, Karaköprülü İsmail ahbaplık ettiği büyük değerlerdir. Bu insanlarla, ustalarla müzik de meşk eder.
Bakır Usta, çok dindar, rindane biriydi. Selâ okumaya başladığında ağlardı millet. Hafızdı… Çok güzel okurdu Kur’an’ı… Tasavvuf literatüründen de haberdardı. Mani, hoyrat, türkü, şarkı, gazel birikimi çok geniş. Kaynak kişilerden. Urfa yöresine ait bir çok eseri TRT repertuarına kazandırmış.
Acıya dokunmuşlar, gamı söylemişler
“Buradan Bir Atlı Geçti/ yarama bastı geçti/ tabip yaramı elleme/ yaramın vakti geçti” türküsünün sözü ve müziği de kendine aittir. Ölümlerin, acıların, kaybedişlerin, dertlerin arkasından söylenmiş. Sahici… Ölüm karşısındaki çaresizliğimizin anıtsal anlatımıdır buradaki. Biz sözlü kültürün çocuklarıyız. Binlerce sayfada anlatılanı bir mısrayla söyleriz. En çok da mahzunluğumuzu söyleriz. Garipliğimizi…
Bekçi Bakır bu toprakların ruhuyla yoğrulmuş. Bu toprakların ruhuyla söylemiş. Günümüzde karikatürize edilen, dalga geçilen bir ruhla… Sıra gecelerini folklorik bir öğeye çeviren, eğlence aracı kılan tüketim kültürünün aksine büyük yaşamış insanlar o zamanlar. Acıya dokunmuşlar, gamı söylemişler, derdi…
“Muradı Böyle”, “Tamburam Rebap Oldu”, “Dön Beri de Yüzün Göreyim”, “Sakın Terk-i Edepten”, “Isfahandır Aslı Bizim Elimiz”, “Dağlar Başı Kışladı” Bekçi Bakır’ın söylediği türkülerden bazıları. Tarihimizin, kültürümüzün derinliklerinden seslenen bu seslere kulak vermek gerekir. Bizi içine alıp yok eden gürültü patırtıdan kurtulmanın yolu bu seslere kulak vermek. Kulak ardı etmemek bu insanların söylediklerini. Gerçek varoluşumuzun, otantik yaşamımızın şifreleriyle dolu bu ürünler.
Selam olsun Bekçi Bakır’a…
Muaz Ergü yazdı
https://www.youtube.com/watch?v=9VT2-mAMCe4