Osmanlı döneminde ilk kez 1524 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın izni ile İstanbul’da Venedik elçisinin evinde müzik, dans ve şarkılı gösteriler yapılmıştır. Daha sonra tahta çıkma, evlenme ve sünnet düğünü gibi önemli sosyal olayları kutlama geleneğinin bir parçası olarak bu tip halka açık gösteriler düzenlenmiştir.
Operaya benzer şarkılı, danslı ilk temsil 1594 yılında oynanmıştır. 1797 yılında Topkapı Sarayı’nda ise halka kapalı şekilde yapılmıştır. 1828 yılında Sultan II. Mahmud tarafından İstanbul’a davet edilen dünyaca ünlü besteci İtalyan Gaetano Donizetti’nin ağabeyi Giuseppe Donizetti hem besteler yapmış hem de birçok opera, operet ve bale eserlerinin sahnelenmesini sağlamıştır.
Yaşamımın geri kalanını İstanbul’da geçiren Donizetti’ye Sultan Abdülmecid “Paşa” unvanı vermiş ve Donizetti Paşa olarak anılmaya başlanmıştır. Bu dönemde yaygın müzik eğitiminin yanı sıra haremde Batı müziği eşliğinde dans eğitimi de verilmeye başlanmıştır. Tarihimizde sahnelenen ilk opera 1842 yılında seyirciyle buluşan Donizetti’nin “Belisario” adlı operası kabul edilmektedir. Osmanlı bu dönemde birçok devlet adamını Avrupa’daki sanat ve müzik gelişmelerini incelemeleri için yollamıştır.
Osmanlı’da opera sanatının gelişimi
Sultan Abdülmecid’in yaptırdığı saray tiyatrosu 1859 yılında, bugünkü İnönü Stadı’nın olduğu yerde “Dolmabahçe Saray Tiyatrosu” adıyla açılmıştır. Ancak beş yıl sonra yanarak yok olmuştur. İkinci saray tiyatrosu 1889 yılında Abdülhamid tarafından Yıldız Sarayı’nda yaptırılmıştır. Arturo Stravolo Bey Abdülhamid’in çok beğenisini kazanmış ve ailenin en büyüğü Salvatore Stravolo ile birlikte uzun yıllar bu operada çalışmıştır.
Operet besteleyen ilk Türk Haydar Bey’dir. Librettosunu ise Ahmed Midhat Efendi yazmıştı. Çuhacıyan’la aynı derecede popüler olabilen ilk Türk operet bestecisi ise Muhlis Sabahaddin Bey’dir. Türkiye’nin Moliére’i, Musahibzade Celal Bey’in muhtelif piyeslerine alaturka musikimizin tanınmış bestekârları tarafından müzik yazmışlardır. 1868 yılında Güllü Agop, Gedik Paşa Tiyatrosu’nda “Télémaque” operasını Türkçe sahneye koymuş, bir yıl sonra aynı yerde Fuzuli’nin “Leyla vü Mecnun”u üzerine Mustafa Fazıl Efendi’nin bestelediği ilk Türk operası sahnelenmiştir.
Osmanlı dönemi tiyatrolar
1840 yılında Bosco adlı bir İtalyan, bugünkü Galatasaray Lisesi’nin karşısında 400 kişilik bir tiyatro binası yaptırmıştır. 1844 yılında ise tiyatroyu Halepli Tütüncüoğlu Mihail Naum Efendi’ye devretmiştir. Naum Efendi ilk olarak Donizetti’nin “Lucrezia Borgia”sını, sonrasında ise uzun yıllar Rossini’nin “Sevil Berberi”ni oynatmıştır. 1846 yılında tiyatroda yangın çıkar. Fakat bina devlet yardımlarıyla iki yıl sonra bugünkü Tokatlıyan İşhanı’nın bulunduğu yerde tekrar kurulur. Açılışa Sultan Abdülmecid de katılmıştır.
*
Klasik Batı müziğinin önemli temsilcilerinden biri olan Wolfgang Amadeus Mozart, Türklere ayrı önem veriyordu. Osmanlı Devleti’nin Viyana kuşatması sonrasına Avusturya-Macaristan İmparatorluğunu ile yakın ilişkiye girdik. Bölgede Osmanlı kıyafetleri kadınlar ve erkekler arasında moda olmuştur. Mozart’ın da çok sevdiği Türk kahvesi, Viyanalıların yaşamlarının ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.
Mehter takımının vurmalı ve üflemeli çalgıları da Avrupa askeri bandolarını etkilemiş, mehter müziğinden Mozart başta olmak üzere çok sayıda besteci yararlanmıştır. Türklerle ilgili konular müzikli sahne oyunlarının en gözde malzemesi durumuna gelmiş ve bu gelişme 18. yüzyılda Avrupa’da “Türk Operası” akımını oluşturmuştur. Bu akımın sayısı yüzü aşan örnekleri arasında en ölümsüz olanı ise Mozart’ın “Saraydan Kız Kaçırma” ve “Türk Marşı” adlı eseri önde gelir.
“Osmanlı Aşığı Batılı Sanatçılar Kimlerdir?”, Kasım 2018, sayı 20.