Allah yeniden başlayanların yardımcısıdır

“Bir işe başlamak, onun yarısını tamamlamaktır.” Diye duyduk, söyledik ve hareket ettik. Atılacak ilk adımın her daim kıymetli ve önemli olduğuna dair vurgular, bizi aşka getirdi, cesaretlendirdi. Peki, yola çıktıktan sonra aynı aşk ve cesareti koruyabilmek diğer bir ifadeyle istikrarı sağlayabilmek her daim mümkün oluyor mu? Feyzanur Taştekne yazdı.

Allah yeniden başlayanların yardımcısıdır

Başladığım işi, neden bir türlü bitiremiyorum?” sorusuna hatta çoğunlukla serzenişine, psikoloji literatüründen “Motivasyon” ile cevap verebiliriz. Günlük yaşamda sıkça kullandığımız, hatta azaldığını hissettiğimizde arttırmak için reçete arayışına girdiğimiz bir kavramdır, motivasyon. En basit ifadeyle bir kişinin neden bir şeyler yaptığını açıklarken kullanıyor olsak da aslen motivasyon terimi birden fazla mekanizmanın devreye girdiği, kompleks bir süreci içermektedir.

ABC’SİNİ BİLMEK NEDEN ÖNEMLİ?

MOTİVASYONUN

Yazının devamında -gerektiği kadar- detayı ile incelemeye devam edeceğimiz motivasyon kavramı, varmak istediğimiz noktaya ulaşmak için bir rota işlevi görecek. Rabb’imiz, Âl-i İmran Suresi’nde, insanlığın hidayeti için gönderdiği son Resul ve Nebi olan Muhammed Mustafa’nın (Sallallahu aleyhi Vesellem) ümmetini, yani bizi şu şekilde tanımlıyor; “Siz, insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emredersiniz, kötülükten alıkoyarsınız ve Allah’a inanırsınız.”[1] Bir ayete muhatap olmanın, o ayetin tanımladığı sınırlar dahilince yaşamanın, insanlar için bir alternatif değil yerine getirilmesi gereken bir zorunluluk olduğunu İslâm ile şereflenen kullar olarak biliyoruz. Bu ayet özelinde konuya devam edecek olursak Rabb’imiz “En hayırlı ümmet” olarak tanımladığı insan güruhunun, şu üç temel özelliğe sahip olduklarını belirtmiştir:

1. İyiliği emir,

2. Kötülükten alıkoyma,

3. Allah’a inanma. Hepimiz Ümmet-i Muhammed’in mensuplarıyız, elhamdülillah. Fakat bu ayetten de anlaşılacağı üzere “en hayırlı” sıfatına nail olabilmek için toplumsal anlamda davranış değişiklikleri organize etmemiz gerekmektedir. Bu organizasyon dahilinde sadece (1) güzel davranışların oluşumunu teşvik etmek yeterli olmayacağı gibi aynı zamanda (2) istenemeyen/kötü davranışların da tekrarlanmaması için çabalamamız, mesai harcamamız gerekmektedir.

Toplumsal manada hedeflenen davranış değişikliğini yapabilmek insanları iyiliğe çağırıp kötülükten men etmek için elbette başlangıç noktamız bireysel anlamda yapacağımız değişiklikler olmalı. İşte tam da bu noktada devreye motivasyonun ABC’si giriyor. Gelin, şimdi hep beraber motivasyon nedir, bunları bilmek nasıl işlevsel hâle gelir, buna bakalım.

PSİKOLOJİ LİTERATÜRÜNDE “MOTİVASYON”

Motivasyon, davranışları aktive eden biyolojik, duygusal, sosyal ve bilişsel güçleri içerir. Psikoloji alanı içerisinde yer alan zekâ, depresyon şiddeti, yaşam doyumu seviyesi vb. konuları gibi doğrudan gözlemlenemez ya da ölçülemez bir süreçtir. Bundan kastım şu: Bir kişinin herhangi bir davranış, durum, hareket için ne kadar motive olduğunu ölçmemiz ya da gözlemlememiz mümkün değildir. Kişinin sahip olduğu motivasyonu üzerine ancak ve ancak davranış icra edildikten sonra yorum yapılabilir çünkü motivasyon, kişiyi bir hedefe doğru ilerleten içsel bir süreçtir. Motivasyon, gözlemlenemeyen bir güdülenme mekanizmasını harekete geçiriyor olsa da her zaman içsel bir süreçten kaynaklanmaz. Yapılan incelemeler sonrasında motivasyonun iki farklı kaynağı olduğu tespit edilmiştir: Dış kaynaklı (dışsal) motivasyon ve iç kaynaklı (içsel) motivasyon.

DIŞSAL MOTİVASYON

 Sizi yeni bir davranış oluşturmak ya da var olan bir davranışı değiştirmek için harekete geçiren şey; para, şöhret, puan vb. dış kaynaklı motivasyondur. Aynı şekilde herhangi bir olumsuz koşulu, cezayı önlemek için yapılan davranış da dış kaynaklı motivasyonun bir ürünüdür. Dışsal motivasyon kısa vadeli çözümler sunar ve her an uzaklaşabilir. Eğer hareketi motive eden kaynak (ödül veya ceza) işlevini sürdürmezse bir müddet sonra davranış da ortadan kaybolur. Örneğin, bir parçası olmaktan mutlu olmadığı ve sadece maddi geliri yüzünden çalışmaya devam ettiği bir işi olan Ahmet Bey’i düşünelim. Ahmet Bey’i her sabah sıcak yatağından kaldıran ve işyerindeki masasının başına aksatmadan oturtan şey, ay sonunda hesabına yatacak paradır. Bu sebeple sadece mesai saatleri içerisinde işiyle meşgul olur ve genellikle kendisini tanıtırken sahip olduğu iş yeri kimliğini kullanmayı pek istemez. Gün gelir, çalıştığı kurum ekonomik olarak sıkıntıya düşer ve çektiği bu “eziyetin” karşılığı olan maaşını alamazsa düzelme ihtimaline karşı çalıştığı pozisyonu korumak yerine bir an önce kendisine yeni bir iş arayışına girer. Çünkü motivasyonu sağlayan kaynak ortadan kalkmıştır.

İÇSEL MOTİVASYON

İçsel motivasyonu oluşturan ise kişinin sahip olduğu kişisel memnuniyet, değerler, merak, istek, tutku gibi güdüler ya da uzmanlık kazanma isteğidir. Eğer bir davranışı “Fitilleyen” kaynak, dışarıdaki herhangi bir etmenden bağımsız içsel güdüler ise burada içsel motivasyonun aktif olduğunu söyleyebiliriz. İçsel motivasyonun devrede olduğu davranış oluşumları/değişiklikleri uzun süreli ve sürdürülebilirdir. Dışarıdan bir güce ihtiyaç duymadığı için farklı şartlar altında dahi mevcudiyetini korur. Aynı Ahmet Bey’i tekrar ele alacak olursak örneğin, Ahmet Bey’in sahip olduğu kişisel değerlerinin başında yardımsever biri olmak gelmektedir. Dezavantajlı öğrencilere özel ders vermek, her ay belirli ailelere nakdi yardımda bulunmak, her Pazar yetim aileler ile buluşup kahvaltı yapmak “Yardımseverlik” değerinin motive ettiği davranışlardan bazılarıdır. Ahmet Bey, hafta içi işine giderken uyanmakta zorluk çekse hatta çoğunlukla geç kalsa da Pazar günleri kahvaltıya en erken oturan olmaktadır. Sevmediği işi yaparken onu motive eden para kazanmak iken içsel motivasyonunun onu yönelttiği davranışlardan biri düzenli olarak nakdi yardım yapmaktır. Bu harekette onu motive eden aylık eline geçen para miktarı olmadığı için iş değişikliği sonucunda geliri azalsa dahi bu yardımı sürdürmek onun için zorlayıcı değil aksine mutlu edici bir süreçtir.

 O HÂLDE NE YAPMALI?

Örnekleri inceledikten sonra aklınıza şöyle bir soru gelebilir: “O zaman ödül/ceza işlevsiz ve kötü stratejiler midir?” Böyle bir çıkarımın doğru olduğu söylenemez. Tamamen terk etmektense hangi aşamalarda kullanmanın gerekli olduğunu bilmek, bizim için faydalı olacaktır. Eğer;

 • Kişinin durum/ davranış yoksa,

• Yeni yetenek veya malumat kazandırılmak hedefleniyorsa,

• Performansla ilgili geri dönüş almak amaçlanıyorsa.

DIŞ KAYNAKLI MOTİVASYON KULLANILMALIDIR!

Eğer;

• Kişinin zaten ilgisi varsa,

• Hedefin, alınacak sonuca dönüşmesi ihtimali varsa,

• Amaçlanan şeyin zaman içinde sürdürülmesi isteniyorsa.

DIŞ KAYNAKLI MOTİVASYON KULLANILMAMALIDIR!

Uzun vadeli, sürdürülebilir davranış değişikliğini garantiye almanın tek yolu, kişinin davranışlarını değiştirmeyi istemesini sağlamaktır. Çünkü kendisini besleyecek içsel (manevi) kaynak bulmayan her aksiyon, sanal itici güce muhtaçtır ki bu onu istenilen zafere yaklaştırmaz; günlük kazançlara mahkûm eder.

MOTİVASYON NASIL İŞLEVSEL HÂLE GELİR?

Merhum Malcolm X, harekete geçmemiz için hepimize sesleniyor:

“Bir taş at

Bir taş daha at

Bir şiir ateşle

Bir yumruk yükselt

Sesini yükselt

Bir çocuk yetiştir

Terle”

Bu yazının rotasını oluşturan Ayet-i Kerime’de Rabb’imiz bize harekete geçmemizi, “Terle”memizi emrediyor. Terlemek için harekete geçmek için motive olmayı kolaylaştıracak uygulanabilir beş kısa yolu sizinle paylaşmak artık boynumun borcu sevgili okuyucu:

1. Motivasyonu etkileyen psikolojik faktörleri kullanın!

• Ödüllerin işlevselliğini unutmayalım.

• Öğrenme ve ilgi gerçekleştikten sonra dış kaynaklı ödül ihtiyacı duyulmamalı, içsel motivasyona dönüştürülmeli.

2. Zorluk çıkarın!

• Eski rutininiz kırın.

• Amacınıza ulaşmakta kendinizi zorlayacak şeyler, (uyku düzeninizi değiştirmek, sabah katılmak zorunda olacağınız bir derse kaydolmak vb.) belirleyin.

3. Başarıyı gözünüzde canlandırmayın!

• Görev için gerekli enerjiyi sarf etmekten kaçınmayın.

• Başarıyı elde etmek için atacağınız adımları düşünün.

• Karşılaşılabilecek zorlukları görselleştirin.

• Zorluklar için kullanabileceğiniz stratejileri düşünün. 4. Kontrolü elinize alın!

• Grup olarak çalışırken kontrolün kimde olacağına karar verin.

• Her grup üyesine kapasitesine göre görev dağılımı yapın.

• Herkes kişisel kontrolünü de elinde bulundursun.

5. Zaferden değil, seferden sorumluyuz!

• Sonuca değil sürece odaklanın. İstediğiniz sonuca ulaşamamış olsanız da bu yoldaki başarılarınızın hakkını verin.

• Sadece sonuca takılı kalmak, motivasyonu harap eder.

• Süreç de en az sonuç kadar önemlidir. Böylece gelecekteki süreçler için ince ayarlar elde edebiliriz.

VELHASIL-I KELAM

Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın dediği gibi, “Dünyaya geldim gitmeye, ilm ile hilme yetmeye.” Bu dünyanın sırrına ermek mümkün değildir elbet ama elimizin yettiğince okumaya, anlatmaya niyet ettik. Bu yazıya konu olan istikrar, hayatın her alanında; sağlıktan eğitime, sosyal ilişkilerimizden bedensel egzersizlerimize kadar ama en çok asıl kazanmak için ihtiyaç duyduğumuz bir süreç. Bu süreci en faydalı şekilde kullanabilmek birkaç stratejiyi hayata geçirmeye bakıyor. E, o zaman sen de durma,  HAREKETE GEÇ!

Feyzanur Taştekne

Dipnot:


[1] Âl-i İmran Suresi, 110

YORUM EKLE

banner36