'İnsan Ne İle Yaşar?' kitap özeti

“İnsan Ne İle Yaşar?”; dünya edebiyatının usta ismi Savaş ve Barış, Anna Karenina, Diriliş gibi klasiklerin yazarı Lev Nikolayeviç Tolstoy’un üç kısa öyküsünü bir araya getirdiği eseridir. Tamamına Hap Kitap uygulamasından ulaşabileceğiniz Tolstoy'un bu unutulmaz eserinin özeti ve ses kayıtlarına dair bilgilendirme içeriğini istifadelerinize sunuyoruz.

'İnsan Ne İle Yaşar?' kitap özeti

İnsan Ne ile Yaşar?”; dünya edebiyatının usta ismi Savaş ve Barış, Anna Karenina, Diriliş gibi klasiklerin yazarı Lev Nikolayeviç Tolstoy’un üç kısa öyküsünü bir araya getirdiği eseridir. 1885’te yayımlanmıştır. Kitapta üç tane kısa öykü bulunmaktadır. Esere ismini veren “İnsan Ne ile Yaşar?” isimli öykü, kitabın son öyküsüdür. Diğer öyküler sırasıyla: İnsana Ne Kadar Toprak Lazım, Bey ve Uşağı’dır. Kitap oldukça sade ve anlaşılır bir dille yazılmasına karşın işlenen konular her bakımdan yoğunluklu ve derindir.

Dünya klasikleri arasına girmiş bu eserde Tolstoy, insanlara kendilerini, dışardan görme imkânı vermiş, bir nevi ayna sunmuştur. Öykülerde ele alınan erdem, ahlâk, insanın fıtratı gibi konular ustalıkla incelenmiş ve işlenmiştir. Yazıldığı dönemden günümüze kadar güncelliğini koruyan bu eser, Tolstoy’un üstün analiz ve gözlem gücünü de göstermektedir. Kitaba ismini veren son öyküde sorulan ve yanıt aranılan üç soru vardır. Bunlar: İnsanın içinde ne vardır? İnsana ne verilmemiştir? İnsan neyle yaşar? Yazar, bu üç soru aracılığıyla insana erdemi, doğruyu, iyi ve kötüyü göstermeye çalışmıştır. Tolstoy’un hikayelerinde psikolojik, felsefi ve dini yaklaşımlara sıkça rastlanılmaktadır. Bu da Tolstoy’un öykülerini sadece okunulup geçilecek değil üzerine düşünülüp dersler çıkartılacak eserlerden yapmaktadır. Kitaptaki ilk öyküde toprak peşine düşmüş bir adamın, ikinci öyküde koru satın almak için çetin bir kış günü yolculuğa çıkan bir uşak ve beyinin, son bölümde ise üç sorunun cevabını bulması için Tanrı tarafından cezalandırılıp dünyaya gönderilen bir meleğin öyküsü yer almaktadır.

"İnsan Ne ile Yaşar?" kitap özetinden bölümler:

İlk Öykü: İnsana Ne Kadar Toprak Lazım?

Şehirde yaşayan abla, köyde yaşayan kardeşini ziyarete gitmişti. Abla, kardeşine şehirdeki yaşantılarından, kentin güzelliklerinden söz etmeye başladı. Kız kardeş bu sözlere alındı ve o da köy hayatının ne kadar güzel olduğundan bahsetmeye başladı. Köydeki yaşantısını şehirdeki yaşantıya değişmeyeceğinden, burada az kazanmalarına rağmen kimseye el açmadıkları ve şehirdeki insanların yaptığı yüz kızartıcı şeyleri yapmadıkları için huzurla dolu olduklarından bahsetti. Köydeki kız kardeşin kocası Pahom da biraz daha toprağı olsa başka hiçbir şeye ihtiyaçları olmayacağını söyledi. Abla, şehir görmedikleri için bütün bunları söylediklerini öne sürdü. Bu tür konulardan bahsettikten sonra uyudular. Onlar yatadursunlar şeytan tüm konuşulanları dinlemişti. Köyde yaşayan kadının kocasının toprak ile ilgili söyledikleri hoşuna gitmişti. Adama istediği kadar toprak vererek onu, avucunun içine alabilirdi.

Toprak Peşinde

Köyün yakınlarında çok geniş toprakları olan bir kadın yaşıyordu. Bu kadının yanaşma olarak yanına aldığı eski bir asker tüm işleri bozuyordu. Yanaşmanın köylülere kestiği para cezaları, herkesi canından bezdirmişti. Pahom -ne kadar dikkatli olursa olsun bir şekilde- atı, ineği bu kadının bahçesine giriyordu. Bu yüzden de para cezası ödüyordu. Pahom’un bütün yazı yanaşmanın kestiği cezalar yüzünden berbat oldu. Kışın, hayvanlar ahırdan çıkmadığı için rahatlıyordu. O sıralar hanımefendinin arazilerini satacağıyla ilgili bir söylenti dolanıyordu. Bu haber köylüleri yakından ilgilendiriyordu çünkü bu arazileri hancı satın alırsa bu ödedikleri cezalarının birkaç mislini öderlerdi. Hanımefendiye gidip arazileri hancıya satmamasını, toprakları her bir köylünün alabileceği büyüklükteki paylar halinde satmasını istediler. Hanımefendi bu öneriyi kabul etti. Pahom da toprak almak istiyordu. Karısına, “Herkes toprak alıyor. En azından biz de yirmi dönümlük bir yer almalıyız.” diyordu. Pahom bir şekilde arazi parasının yarısını denkleştirdi ve hanımefendiye gitti. Elindeki parayı verdi kalanı için de senet hazırladılar artık Pahom’un da arazisi vardı.  İlk yıl iyi ürün aldı ve bütün borçlarını ödedi, çok mutluydu. Hayatındaki her şeyden çok memnundu. Yalnız komşularının arazisine izinsiz girmelerinden, otlağından geçmelerinden hoşnut değildi. Üstüne üstlük bir de çoban, inekleri onun otlağına salıyordu. Sonunda sabrı taştı ve mahkemeye gitti. Bunun sonucunda köylüler para cezası ödediler. Bu olay üzerine komşuları Pahom’a kinlenmeye başladı. Artık bilerek Pahom’un arazisine zarar veriyorlardı. O da herkesle kavga ediyordu.

Pahom, bir gün köyden geçen bir çiftçiyi evine misafir etti. Çiftçi, Volga’nın diğer tarafındaki toprağın bire bin verdiğinden bahsetti. Bunu duyan Pahom’un içini hırs ateşi kapladı. Bahar sonu çiftçinin bahsettiği yere bakmak için yola çıktı. Gittiğinde çiftinin haklı olduğunu gördü ve geri dönüp neyi var neyi yoksa sattı. Karısıyla yeni yerlerine doğru yola çıktılar. Şimdi eskisinin üç katı arazisi vardı. İlk zamanlar çok mutluydu ama bir zaman sonra toprakları ona az gelmeye başladı. Pahom, daha fazla buğday ekmek istiyordu, bunun için bir al satçıdan toprak kiraladı. Ekebildiği kadar buğday ekti. Topraklar ürün verdi fakat kiraladığı arazi köye uzaktı. Pahom da bu yüzden bir çiftlik evi yaptırmaya karar verdi. Bunun için üç yıl boyunca buğday ekti. Para birikiyordu ama her yıl toprak kiralamak onu çok yoruyordu. Pahom: “Kendi toprağım olsaydı bunlarla uğraşmazdım” diye yarısı peşin yarısı senetle toprak aldı.

Günlerden bir gün oradan geçen bir yabancıyı Pahom evinde misafir etti. Yabancı ona Başkır’dan döndüğünü ve orada on üç bin dönüm toprağın bin ruble olduğunu söyledi. Yabancı anlattıkça Pahom’un aklına bazı fikirler geldi. Burada tüm bunlarla uğraşacağına oraya gitmeliydi. Hemen ertesi gün yanına aldığı bir uşakla yola çıktı. Sonunda Başkırlar’ın obasına vardılar. Yabancının anlattıkları doğruydu; Başkırlar, Pahom’u görünce misafir ettiler. Kaba ve bilinçsizdiler. Rusçaları da zayıftı. Pahom’la konuşabilmek için bir çevirmen getirdiler. Pahom yanında getirdiği hediyeleri verdi. Çevirmen: “Seni sevmişler. Getirdiğin hediyeler hoşlarına gitmiş. Peki şimdi biz sana ne verelim?” dedi. Pahom: “Toprak” dedi. Çevirmenin, bunu çevirmesi üzerine Başkırlar, kendi aralarında konuşmaya başladılar. Bir anda sustular. Çevirmen, Pahom’a dönüp “Getirdiğin hediyeler karşılığında, istediğin kadar toprak alabileceğini söylüyorlar.” dedi. Bu sırada içeriye sırtında kürk olan bir adam girdi. Herkes ayağa kalktı; Pahom da kalktı. Gelen başkandı. Başkırlar, başkanla konuşmaya başladılar. Başkan, onlara “susun” anlamında bir el işareti yapıp Pahom’a döndü. Rusça: “İstediğin yeri al, bizde toprak çok.” dedi. Pahom bir yandan teşekkür ediyor bir yandan da işini sağlama almak için nasıl tapu çıkarması gerektiğini düşünüyordu.  Bu düşüncesini başkana da söyleyince başkan tapusunu da vereceğini söyledi. Pahom, “Peki, ne kadar para ödemem lazım?” diye sorunca başkan: “Günde bin ruble.” dedi. Pahom şaşırarak sordu: “Nasıl yani? Kaç dönüm için?” Başkan: “Burada topraklar dönüm değil gün hesabıyla satılır. Bir günde yürüyerek ne kadar toprak gidersen o kadarı senindir. Bir günün bedeli de bin rubledir.”

“İyi de insan, bir günde koca arazinin hepsini dolaşabilir.”

Başkan kahkahalar atarak: “İyi, o hâlde sen de dolaş ve bütün bu topraklar senin olsun.” dedi. Pahom bu işe çok sevinmişken başkan: “Ama bir şartımız var. Yürümeye başladığın yere, Güneş batmadan dönemezsen verdiğin parayı da toprağı da alamazsın. Biz senin istediğin bir uzaklığa gidip orada bekleriz. Sen de bu noktadan başlayıp yanındaki kürekle daireni belirlersin. İstediğin yeri işaretle. Unutma, gün batmadan işaretlediğin yere dönmek zorundasın.” Pahom bu işe çok sevindi.


Devamını okumak ve dinlemek için HAP KİTAP uygulamasını indirebilirsiniz.

YORUM EKLE
YORUMLAR
murat demir
murat demir - 2 yıl Önce

sesli özetler harika ,emeğinize sağlık devamını dileriz iyi çalışmalar