Zekânın ve yaratıcılığın ürünü: Serender

Serenderler, köylüler için çok önemli olan kiler, depo, kurutma yerleridir. Hele kış mevsimlerinde yıkanan çamaşırlar bile hep serenderlerde kurutulurdu, hâlâ da kurutuluyor. Serenderler, kalabalık aileler için ayrı, müstakil bir oda sayılırdı. Kemal Bulut, Trabzon özelinde Karadeniz'den haber verdi.

Zekânın ve yaratıcılığın ürünü: Serender

İşlevsel ve estetik

Karadeniz tarımının, tahıl üretiminde ön sıralarda yerini alan mısır beş yüz yıla yakın halkın beslenme ve geçim kaynağı olurken aynı zamanda vazgeçilmezi de olmuştur.

Yöremizdeki değirmenler, mısır tarımının yaygınlaşmasına orantılı olarak çoğalmış, ihtiyaç olan her akarsu kıyısında bir değirmen inşa edilmiştir. Karadeniz Bölgesi’nin yağmurlu, dumanlı iklimi ve nemli havası mısırı besleyip büyüttükten sonra hasat sonrası güneşe duyduğu ihtiyacını yeterince temin edemiyordu.

Mısır Karadeniz mutfağının vazgeçilmezidir. Ekmeğinden çorbasına, pidesinden yemeklerine ve hatta hayvanların yemine kadar geniş bir yelpazede kullanılır bu ürünümüz; iklim şartları nedeniyle muhafazası zor olmuştur.

Zekânın ve yaratıcılığın ürünüZekânın ve yaratıcılığın ürünü: Serender

Zeki ve yaratıcı olan Karadeniz ustaları/insanı, ilk zamanlarda ‘çeten, çöten’le bu sorunu çözdüler. Zamanla çok daha işlevsel, büyük ve estetik görünümlü serenderler hayatımızdaki yerini aldı. Mısırın, insan ve hayvan yiyeceklerinin muhafaza edilebildiği yöremize özgü, her biri yerel ahşap mimarinin en güzel sanat eseri serenderlerin kırsaldaki insanların hayatında çok büyük önemi vardır.

Birer birer yıkıldı

Mısır tarımının azalarak bitme noktasına gelmesi sadece değirmenleri değil, mimari harikası serenderlerimizi de etkiledi. Son çeyrek asırda ev yapılacak arazilerin azlığından, arsaların darlığından, ev yapımları için sahip çıkılamayan güzelim serenderlerin birer birer yıkılıp, yerlerini beton binalara teslim etmesine üzüntüyle şahit olduk.

Acil olarak korunmalı

 Bu kıyım çoğalan mirasçıların ilgisizliği ve uyuşamamazlığı nedeniyle hâlâ devam etmektedir. Elde kalanların da acilen bölgenin muhtarları, ileri gelenleri ve belediyeleri vasıtasıyla tedbirler alınıp korunması gerekmektedir. Yöreye özgü mimarileriyle kültürel mirasımız olan serenderlerimizin ve değirmenlerimizin hiç vakit kaybetmeden koruma kapsamına alınması gerekmektedir.

Serenderin yapısı ve bölümleri

Serenderler, en az dört direk üzerine inşa edilir. Gelir düzeyi orta seviyeli aileler genellikle bu tarz küçük serenderleri tercih ederler. Daha alt düzeydeki aileler ise çetende/ çötende mısırlarını saklamak zorundalar. Serenderlerin atası sayılan çötenler, fındık ya da komar bitkisinin çubuklarıyla örülerek yapılırdı. Bir nevi sepetin büyüğü de diyebiliriz.

Mısır tokmağı ağaçtan yapılır

Yerden yarım metre yükseklikte, sık bir örgüyle örülür ki içine fare giremesin. Çötene mısırlar üst tarafından koyulur, alınırken alt-ön tarafındaki özel bir kapağı açılarak alınır ve müsait bir yerde, çuvalların içine doldurularak, mısır dövme tokmaklarıyla dövülür. Mısır tokmağı, ağaçtan yapılır; bazı aileler daha süslü olması için özel olarak yaparlar. Ancak şunu da bilmeliyiz ki tütün ve fındık üreten köylerimizde mısır ikinci planda olduğundan (daha az üretildiği için) serender yerine çöten kullanımı daha yaygındı.Zekânın ve yaratıcılığın ürünü: Serender

Serender direkleri ardıç ağacı

Serenderlerin 6-8 direklileri, hatta kapısında iki serenderi olanlar da vardır.

Serenderlerin en sağlam ve güvenilir bölümü direkleridir. Çok uzun yıllara dayanıklı ardıç ağacından yapılır. Bu direklerin üstüne, mısırın baş düşmanı farelerin girmemesi için ahşap ya da taştan yapılan özel tekerlekler giydirilir. Ancak bu süslü tekerlekler serendere ayrı bir güzellik de katar hele de bu taş, beyaz kireç taşı ise. Bu temel yapının direkleri dikildikten sonra, “kurt boğazı” geçmeli 25’e 30 cm’lik bağlarla dönülür. Dört tekerli serenderler kare, 6-8 direkliler dikdörtgen biçiminde olur. Ayrıca dikilen direkler, “dayanbalarla” birbirine bağlanır. Sıra, dikine olan kalaslara (kirişlere) gelir. Bunlar da belirli aralıklarla alt bağlara kurt boğazı geçirilir ve sıra serenderin dört bir yanını çevirecek tahta kısmına geçilir. Bu tahtalar, kalın ve geniştir. Metal kullanılmadan, ağaç çivilerle birbirine bağlanan tahtaların, köşe başları yine kurt boğazı geçmeli ve arttırmalıdır ki güzel görünsün. Daha sonra çatı örtüm işine sıra gelir ki bu da çağına göre hartama, kiremit; günümüzde ise oluklu sacla yapılır. Dış görünüm için, ahşap üzerine nakış-oyma işlemleri yapılır ki bu da serender mimarisine apayrı bir incelik ve güzellik katar. Hele en önde, sofa denen bir bölüm var ki orada oturup sohbetin ve çayın keyfini çıkarmak bir başkadır. Sıcak yaz akşamları serinlemek için yatmak da ayrı bir güzellik, ayrı bir zevktir.

Zekânın ve yaratıcılığın ürünü: SerenderEn iyisi komar ağacı çalıları

Serenderlerin en büyük bölümü çit denen, mısırların serildiği yerdir. Çit önce, yarım metre aralıklarla, sağlam latalarla döşenir ki bu latalar, mısırın tokmaklarla dövülmesinde engel olmamaları için üstten konik, alttan düz olurlar. Çit örgüsü çok önemlidir. Kullanılan latalar ve “örgü çalıları” sağlam ve dayanıklı olmalıdır. En iyisi, yöremizde bolca yetişen komar ağacı çalılarıdır. Ancak örgü için seçilen bu çalılar mutlaka yaş olmalıdır, yoksa eğip bükmeye gelmez.

Girişte bir hol

Serenderlere (daha çok hava almaları için) tavan yapılmaz. Bu bölüm tamamlandıktan sonra diğer bölümlere sıra gelir. Tek giriş kapısı olan serenderlere sofa denen bölümden girilir. Sofadan girilen bu ikinci bölümde, ambarlar-sagonarlar bulunur. Bunlar da serenderin büyüklüğüne göre hesaplanarak ayarlanır. Girişte bir hol bırakılır ki buradan, çit ve ambarlara geçilir. Ambarlar dikdörtgen prizması şeklinde yapılır. Ambar bölümünün de çit bölümünün de sağlam kapıları vardır.

Bu da hırsızlığı engellemek içindir. Ambarların alt kısmı dıştan bir kez daha döşenir ki hırsız ambarı alttan delip boşaltamasın. Şunu da belirtelim ki iyi bir serenderin çit bölümü hariç diğer kısımlar tavanlanır ki saklanan malzeme temiz kalsın.

Serin ve emniyetli

Hol kısmına turşu, yağ ve peynir varilleri konur ki hem serin hem de emniyet altında olsunlar. Zira eski dönemlerde hırsızların en çok çaldığı yağlardı. Çitte kuruyan mısır, tokmaklarla dövülürken, serenderin (çitin) altına çullar serilir ki dövülen mısır taneleri buraya düşsün.

Bir serenderin boyutları, yaptıranın ekonomik gücüne göre oluşur. Serenderlere çıkmak için sofanın önüne konulan merdiven ustasının elinde öyle bir şekillenirdi ki farelerin girmesi imkânsızlaşırdı.Zekânın ve yaratıcılığın ürünü: Serender

Rumcadan geçmiş

Bölge diline yöresel Rumcadan girmiş bir ad olan serander-serender (söyleniş aslı “serander”dir) mısır kurutmanın ötesinde çok daha farklı işlevi olan güzel bir yapı türümüzdür. Mısırı, nem ve rutubetten korur. Karadeniz’in bol rutubetinden, mısırı ve mısır ununu koruyacak böylesine güzel, estetik örneği azdır.

Serenderler, köylüler için çok önemli olan kiler, depo veya kurutma yerleridir. Hele kış mevsimlerinde yıkanan çamaşırlar bile serenderlerde kurutulurdu, hâlâ da kurutuluyor. Serenderler, kalabalık aileler için ayrı, müstakil bir oda sayılırdı.

Yeni evlenen çiftler, uzun yıllar serenderlerde yatıp kalkardı.

Köylerde, “bit kıran ayazı” denen bir deyim vardır. Henüz bit ilacının daha kullanıma girmediği yıllar; insanlar da baş belası olan bitlerden kurtulmanın yolunu, ilkel de olsa bu ayazdan yararlanarak bulmuşlardı. Tüm çamaşırlar, yatak, yorgan o gecedeki “bit kıran” ayazından yararlanmak için serenderdeki çamaşır iplerine asılırdı. Evde yaşayanlar kül suyu ile yıkanır, ince dişli tarakla taranır, çamaşırlarını değişirdi. Çünkü, sabah olduğunda, serenderde asılı çamaşırlarda da bit kalmamış, “kırılmış” olurdu.

Kemal Bulut

Trabzon, Şehir Kültür Sanat dergisi, Sayı: 3

YORUM EKLE