Hayat bir hatırlatmadır, kimi hatırlar kimi unutur. Bazen unutmak nimettir, bazen de hatırlamak. Bana göre edebiyatın, sanatın, sinemanın, zanaatın en güzel işlevi hayata ayna olmaktır. Sanat eseri içinde kendimizi bulduğumuzda, hakikati bulmaya bir adım daha yaklaşmış oluruz. Murat Pay yönetiminde Rasathane Film tarafından çekilen "Miraciyye Saklı Miras" belgeselini izlerken hayatım bir film şeridi gibi önümden geçti. Altyazı olarak hayatımı okudum. Öncelikle değerlerimizle bizi buluşturan belgesel yapım ekibine ve bu organizasyonu destekleyenlere teşekkür ediyorum. Mâşuk'un Nefesi filmi ile bizi mevlit ile buluşturan Murat Pay, sırlı miraslarımızı kayıt altına alıp arayanların bulması için bir mücevher gibi sanat mağazasına ayna olarak asıyor.
Yakınındaki iyilikten bihaber olmak
Bursa'da üç yılım, Numaniye Tekkesi'ne yakın bir mahallede geçti. Akrabalarımızın evi hemen birkaç sokak ötedeydi. Sonradan Bursa'da edindiğimiz mesken de yine bir sokak ötedeydi. Lise bittikten sonra Bursa'ya yerleşmek nasip olsaydı, dergah ile komşu olacaktık. Tanış olmak için komşu olmak yeterli değil, hele büyük bir şehirde yaşıyorsak hiç kolay değil. Aynı mahalleyi paylaştığın iyilikten bihaber olmanın öğrettiği ders, bugün doğru yolda olduğumu gösteriyor. İyilik sancağını yükselt, iyi adamlar ve iyi mekânlar defteri tut ve dilin döndüğünce iyiliği anlat. Arayana iz ve yol olsun. Dilimiz döndükçe iyiliği anlatalım, ne kadar çok insana duyurursak o kadar bahtiyar olalım. İyiliğin reklama ihtiyacı yok; fakat dilden dile, gönülden gönüle aktarılmaya ihtiyacı var.
Gençliğimde bu kadar yaklaştığım kapıdan içeri girmek nasip olmadı. Sırrı görmek zor. Aynada kendini izlemeden sırrın farkına varamıyorsun. Hepimizin hikâyesi aynı; Miraciyye belgeselinin kahramanı Raci, Amak-ı Hayal kahramanı Raci, yitik malımızı arayan Racileriz... Döneceğin asıl yurdu biliyorsan Raci olmak ne güzel.
Raci bir yola koyuluyor; fakat işler istediği gibi gitmiyor. Bu yol benliği törpüler, kalbin pasını alır, aklı parlatır. Son nefese kadar "ol"ma yolu devam eder. Yolun ilk adımı hayata karşı farkındalık oluşmasıdır. Bu farkındalık, kendini bulma süreci değişik imtihanlarla karşımıza çıkabilir. Kırılmadan içi göremeyiz. Raci'nin ayakkabıları gibi her şey ters dönebilir. İmtihanın farkına vardığımızda yeniden çabalamayı, kendimizi yenilemeyi öğreniriz. "Zorluğun yanında mutlaka bir kolaylık vardır." Semazen olamazsan, neyzen olabilirsin veya sinemacı olup kayıp bir bahri gün yüzüne çıkarabilirsin. Kameranı kuşaklar arası köprü yaparsın. Kayıt altına alınan her değer gelecek nesillerin iyilik arayışlarına bir işaret fişeğidir. Murat Pay ekibiyle bu görevi yerine getirmiş. İlk eseri ile "mevlit"i ikinci eseriyle "miraciyye"yi ölümsüzleştiriyor. Allah, iyiliğe hizmet edenlerden razı olsun. Amin.
Bu kapıdan öyle kolay giremezsin
Miraciyye saklı miras belgeselini izleyen, Safiyüddin Erhan Bey’e ulaşır. Peki, ben nasıl ulaştım. Tam ulaştım sayılmaz; fakat en azından uzaktan da olsa değerli büyüğümüzü tanıdım. Elhamdülillah. Kendisine ve soyundan geldiği Eşrefoğlu Rumi hazretlerine duyduğumuz muhabbet sadırdan dökülen satırlara vesiledir.
Dergahın yerini öğrenmek için önce İznik şehrinde sırlı Eşrefoğlu Rumi hazretlerini ziyaret etmem gerekiyormuş. Öğrendikten sonra ilk fırsatta Bursa'ya gittim; fakat ziyarete gittiğim vakit kapılar açılmadı. Bir ses, “bunca sene bihaber yanımızdan geçtin, öyle kolay içeri giremezsin,” der gibiydi. Kapının ardını merak ettim. Sokağımda saklı sırrı Rasathane Film tarafından hazırlanan Miraciyye belgeseli ile tanımak nasip oldu. Buna da şükür. Numaniye Dergahı'nın dışını gösteren fotoğraflar kendi çekimim, diğer fotoğraflar ve hava görüntüsü Miraciyye belgeselinden ekran görüntüleri.
Nisan ayının 13. günü Miraç kandili, inşallah yolumuz Payitaht Bursa'ya düşerse kapının açılmasını bekleyeceğiz. Bursa'ya gidemezsek o gece nasip olursa TRT 1 ekranından belgeseli izleyeceğiz.
Safiyüddin Erhan Efendi "eskiden payitahttı, şimdi metropol oldu" diyor. O, soyunun verdiği asaletle kadim olanı muhafazanın peşinde. Yazdığı kitabında, konuşmalarında hep değerli olanın altını çiziyor. Dünyanın aldatıcılığına kanmadan yoluna devam etmiş, Rabbim bu asil yürüyüş ile ona ve hepimize emaneti hakkıyla teslim etmeyi nasip eylesin. Amin.
Orada bir tekke var; kandilleri yanıyor ve bacası tütüyor
Neden bu yolculuğu çıkmalıyız? Miraciyye dinlemek, yaşayan bir tekkenin havasını solumak, kalbimin pasını almak için orada olmak istiyorum. İnanıyorum ki belgeseli izleyen birçok kişi aynı düşünceyi paylaşacaktır. Bu satırları Kastamonu'da bacası tüten Pir Şeyh Şaban-ı Veli dergâhının hücresinde yazıyorum. Prof. Dr. Bilal Kemikli hocamızın dediği gibi "İnsan-ı kâmil'in olduğu yer merkezdir, diğer yerler taşra." O zaman merkezlerimize, onları güzelleştiren iyi adamlara sahip çıkalım.
Numaniye Tekkesi'nin bahçesinde yanan ateşin üzerinde pişen süt, tek tek açılan pencereler, avizenin tek tek takılan kandilleri, ikram için hazırlanan şerbet, binbir emek ile icra edilen musiki... Bunlar kurgu değil dostum. Orada bir tekke var; kandilleri yanıyor ve bacası tütüyor. Hem de öyle bir yerde ki kadim şehrin direniş sembolü. Çatalfırın arkasında on katlı beton binalar içinde; işte ben buradayım, unuttuğunuz mahallenin, şehrin kalbi olarak atmaya devam ediyorum. Ey binalar, boylarınız göğe yakın durabilir; fakat ne yeri yarabilir ne de benim kadar hakikate yakın olabilirsiniz. Raci olun ve aslınıza dönün.
Cihad Meriç