Katar'daki Bin Jalmod Evi ile köleliğin tarihine yolculuk

Katar Emiri Şeyh Temim’in annesi Moza Bin Nasır’ın 2015’te açılışını yaptığı Bin Jalmood Evi gibi müze projeleriyle Katar neslinin geçmişini keşfetmesi, köleliğin sert ve zor koşullarını tanıması hedefleniyor. Ceylan Ergin yazdı.

Katar'daki Bin Jalmod Evi ile köleliğin tarihine yolculuk

Kimi devletler mevcut zenginliklerine ve birikimlerine rağmen sağlam kültür politikaları üretemezken Katar, köklü bir geçmişe sahip olmaksızın kültür sanat açılımlarıyla hem geleceğine yatırım yapıyor hem de dünyaya bu kanalla açılmayı amaçlıyor. Ülke, bu alanda en büyük ve görkemli müzesi olan İslam Eserleri Müzesi’yle ön planda. Katar, bu müzede kendine has herhangi bir zenginlik barındırmasa da İslam Eserleri Müzesi’ne nispeten daha küçük yerel eserlerin sergilendiği müzeler de mevcut.

Katar’ın eski yerleşim yerlerinden olan Meşayrib Mahallesi’ndeki geniş alana dört küçük müze inşa edilmiş.

Şimdiki Katar Emiri Şeyh Temim’in annesi Moza Bin Nasır’ın 2015’te açılışını yaptığı müzelerden biri Bin Jalmood Evi. Bu projelerle Katar neslinin geçmişini keşfetmesi, köleliğin sert ve zor koşullarını tanıması hedefleniyor. Evin her bölümü, sesli karşılama ve animasyon filmlerle ziyaretçileri hikâyelere yakınlaştırıp buruk bir tarih yolculuğuna çıkarıyor.

Esaret hayatını şairliğe, devlet kurmaya götüren insanlar

Bin Jelmood, yirminci yüzyılın başlarında köle ticaretinde önemli yere sahip tüccarlardan. Vaktiyle insan pazarlıklarına mekân olan evi, restore edildikten sonra üç bölüme ayrılmış. Böylelikle konu gerçek mekânından koparılmadan yansıtılmış. İlk bölümde Aramice yazıtlar, Antik Yunan resimleri ve kölelerin alış verişinde değer birimi olarak kullanılan bilekliklerden hareketle kölelik tarihinin başlangıcına değiniliyor. Milattan önce üç bin yıl öncesine uzanan insan ticaretinin Avrupa’ya kaynak sağlayan Kuzey Atlantik Okyanusu bölgelerinden çok Haliç ülkelerini ilgilendiren Hint Okyanusu bölgelerindeki geçmişi irdeleniyor. Esaret hayatını şairliğe, devlet kurmaya götüren insanların yaşadıkları süreçler belgelerle ortaya konup İslam’ın getirdiği nizam ve özgürleşme öykülerinden bahsediliyor.

200. yüzyıl başında nüfusun beşte biri köle imiş

Odaların ikinci bölümünde Afrika’dan veya Körfez ülkelerindeki kabileler arası anlaşmazlıklardan edinilen kölelerin hangi amaçlarla kullanıldıkları konu ediliyor. Savaşlarda esir düşen yahut topraklarında özgürce yaşarken ailelerinden koparılan insanlar, gemilerin batmasıyla hayati tehlikelere, ezilme, açlık gibi sıkıntılara maruz kaldıkları uzun yolculuklardan sonra Umman’da eğitimden geçip Haliç ülkelerine dağıtılıyormuş. Kölelerin, inci çıkarma dalışları, hurma üretimi gibi işlerin yanı sıra günlük ev işlerinde de büyük rol aldıklarını görüyoruz. Öyle ki yirminci asır başında Katar’da yaşayan 27 bin insanın yaklaşık beşte birini oluşturan bir kesimden söz ediyoruz. İnsanların sömürülmesine olmasa da köleliğe 1952’de son veren Katar, 1962 yılında ise Haliç ülkeleri arasında ilk defa köle torunlarına vatandaşlık veren ülke oluyor.

Modern kölelik

Evin üçüncü ve son bölümünde “modern kölelik” başlığı altında yakın zamanlardaki gerçeklik ve uygulamalara yer verilmiş. Geleneksel olarak düzenlenen deve yarışlarında binici olarak kullanılan çocuklar da Pakistan, Srilanka, Hindistan, Bangladeş gibi ülkelerden bir şekilde getirilen çocuklar. Ailelerinin zor şartlarından istifade edilerek kullanılan ve yarışlar esnasında yaralanmalarla, hayati tehlikelerle karşı karşıya kalan bu çocukların develere bindirilmesi 2005’te devletçe yasaklanmış. Ülkelerine gönderilen çocukların bedensel ve psikolojik tedavileri Katar Hayır Derneği’nce takip edilmiş. Katarlılar artık yarışlarda kendi geliştirdikleri maket binicileri kullanıyor.

Sadece Körfez ülkelerinde değil dünyanın birçok yerinde çocukların zorla çalıştırılmaları, yaşanan suiistimaller ve haksızlıklar müzenin son bölümünde gerçek hayat hikâyeleriyle anlatılıyor.

Bütün dünyada acımasızca ve yaygın olarak uygulanan emek sömürüsü, her toplumun kolayca yüzleşip gelişimini bunun üzerine bina edebileceği türden bir şey değil. Bu yüzden Katar’ın evrensel problemlere kendine özgü bu bakışı önemli. Kimi çevrelerce hizmet sektöründe çalıştırdığı binlerce yabancının çalışma ve hayat koşullarının yetersizliği öne sürülerek bu müzenin varlığı tezat olarak yorumlansa bile son yıllarda kefalet sistemi üzerinde reform çalışmaları göz önünde bulundurulduğunda ciddi bir durum kabullenmesi olarak görülebilir. Bu yapılarla Katar, öz eleştiri yaparak sahip olduğu zenginliklerdeki kurumuş alın terinin itibarını iade ediyor. Belki de iki milyona yakın yabancının rızkını kazandığı küçük Haliç ülkesi, kozmopolit yapısına rağmen topraklarında sağladığı iç huzuru bu hassasiyetine borçludur.

Ceylan Ergin

YORUM EKLE