Gümülcine, İskeçe ve Selanik... Osmanlı'dan bugüne miras eserleri ve Türk nüfusuyla bu 3 şehir de tıpkı Anadolu’daki gibi coşkuyla geçiriyor Ramazan ayını.
Ezanlar, camilere akın eden cemaat ve iftar sofraları ile on bir ayın sultanı Ramazan Batı Trakya'nın kalbi Gümülcine'nin hemen hemen her köşesinde kendini hissettiriyor. Türk mahallelerinde Ramazan coşkusu gözleniyor. Evlerde iftar için hazırlıklar yapılırken, çarşı pazarda ise alışveriş telaşı var. Gümülcine'nin meşhur lezzetleri leblebi ve sucuk lokum da Ramazan alışverişinin önemli bir parçası. İftar sonrası yaz akşamlarının eğlencesi kuruyemiş ve atıştırmalıklar poşetlere dolduruluyor.
İftar vakti yaklaştığında ise hem Gümülcine merkezinde hem köylerde hareketlilik başlıyor. Gümülcine'den yaklaşık 60 km uzaklıkta Dedeağaç yakınlarındaki Derbent köyü bu tatlı heyecanın en yoğun yaşandığı köylerden. Toplu iftarlar için köy meydanına kurulan kazanlar bunun en güzel kanıtı. Kalabalık arttıkça Ramazan'ın keyfi de artıyor.
Gümülcineli bir ev hanımı Ramazan telaşını şöyle anlattı: “Daha mutlu, daha tatlı, daha güzel bir telaş. Özene bezene yemekler yapıyoruz. Köyün kadınları toplu iftar günlerinde işe erken koyuluyor. Ateşlerin yakılması, etlerin parçalanması, çorbanın kaynatılması gerek.”
Yediden yetmişe kadınlar bu meşakkatli uğraşın bir ucundan tutuyor. Hep birlikte açılacak oruç, yenecek yemekler için kollar sıvanıyor. 300 kilo dana eti, 60 kilo pirinç, 46 kilo kuru fasulye maharetli ellerde koca bir ziyafete dönüşüyor.
Yemeklerde kullanılan et, tavuk, sebze, yağ gibi malzemeler de köylünün kendi alınteri ile ürettiği ürünlerden. Lezzetli etler tamamen doğal ve geleneksel yöntemlerle yapılan besiciliğin bir sonucu. Otlakta serbestçe dolaşan büyük baş hayvanlardan elde edilen doğal ürünler Derbent köyü sakinlerinin sofralarını süslüyor. Bu doğal ürünler odun ateşi ile birleştiğinde köye mis gibi kokular yayılıyor.
Köy kadınlarının hünerinin bu lezzetteki katkısı ise tartışılmaz. Köylülerden Azize Çilingir, "Bizim Ramazan'da böyle iftarımız var büyük. Kalan vakitlerimizde kazanlar düğünlerde böyle kaynıyor. Ramazan'da da böyle bütün etraf köylerden çağırdık erkekleri. Bazen hanımlar da geliyorlar” diye konuştu.
Gümülcine'nin Derbet köyündeki iftarda İstanbul'dan da konuklar vardı
İftar sofrası için hazırlıklar sabahın erken saatlerinde başladı. Kazanlar yakıldı, yemekler pişirildi. Şimdi ise konuklar bekleniyor. Konuklar arasında Gümülcine Seçilmiş Müftüsü İbrahim Şerif, İskeçe Seçilmiş müftüsü Ahmet Mete, Türkiye'nin Gümülcine başkonsolosu İlhan Şener, Derbentliler ve çevre köylerden gelen Batı Trakyalı Türkler var.
Ancak bu kez köyün özel misafirleri de var. İstanbul'dan gelen otobüs, Rumeli Türkleri Vakfı üyelerini ata toprakları ile buluşturuyor. Yıllar önce bu topraklardan göçmek zorunda kalan Türkler, onların çocukları ve torunları bu özel Ramazan gününde oruçlarını açmak için Derbent'te buluşuyor.
Derbent köyündeki bu manzara sadece bir iftar sonrası değil. Aynı zamanda Rumeli'den, Balkanlardan yıllar önce göçenlerin ve göçenlerin çocuklarının buradaki, Balkanlardaki, eski dostları ve akrabaları ile buluşması. Akşam olup köyün camilerinden ezan sesi duyulduğunda ise yüzlerde hem tutulan orucu açmanın hem de birlikteliğin verdiği huzur görülüyor.
Gümülcine Seçilmiş Müftüsü İbrahim Şerif, "Türkiye'den çok dostlarımız geldi. Onlarla kucaklaştık. Türkiye'den gelen misafirler bizim için her zaman özel. Bu bizim tabirimizle nur üzerine nur oldu. İftar yemeğinin ardından köyün camisinde toplanan cemaat akşam namazını ve teravih namazını kılıyor. Secdeye değen alınlar, dua için açılan eller huzur, sağlık ve barış dolu günlere şükrediyor.” dedi.
İskeçe'de Ramazan
Osmanlı döneminden kalma kendine has mimarisi, gökyüzüne uzanan minareleri ile İskeçe, Batı Trakya Türk kültürünün merkezlerinden. Sırtını yemyeşil dağlara dayayan İskeçe, doğası, kültürü, tarihi ile Batı Trakya'nın eşsiz değerlerinden biri. İskeçe'nin Bulgar sınırına yakın, yüksek dağ köylerinin çoğunda tamamen Türkler yaşıyor. Trakya'nın doğusundan farksız bu köylerde yaşam doğayla baş başa sürüyor.
Gökçepınar köyü de İskeçe'nin incilerinden. Köyün büyük bir bölümü geçimini tütünden sağlıyor. Mayıs ayında ekilen tütünler yaz aylarında toplanıp zahmetli bir süreçten geçiyor.
Gökçepınarlılar köyün camisini hiç cemaatsiz bırakmıyor. Özellikle cuma namazlarında yediden yetmişe köyün tüm erkekleri caminin yolunu tutuyor.
İskeçe'nin bir başka köyü Mustafçova'dan ise Ramazan pidesinin mis gibi kokusu yayılıyor. Mustafçova'daki bu odun fırınına özellikle Ramazan ayında büyük bir talep var. Özel bir maya ve tarif ile hazırlanan Ramazan pideleri tek tek fırına atılıyor. Akşamsa iftar sofralarını süsleyecekler.
Pide almak için fırının yolunu tutan kadınlar yöresel kıyafetleri ile dikkat çekiyor. Kıyafette kullanılan kumaşın el tezgâhlarında dokunmuş olması bu kıyafetleri özel kılıyor. Türklerin yaşadığı mahallelerin esnafı da Ramazan bereketinden nasibini alıyor.
İskeçe'nin son yıllarda ön plana çıkan değerlerinden biri de İskeçe Spor Birliği. Batı Trakya’nın akademisi olan ilk azınlık futbol takımı olan İskeçe Spor Birliği, İskeçe’nin önde gelen isimlerini bir iftar yemeğinde buluşturdu. Bu iftar, İskeçelilerin azınlığın sosyal gelişimine verdiği önemi, İskeçeli azınlığın çocukların eğitimi, gelişimi için verdiği çabanın da bir göstergesi. Ancak daha çok destek bekliyorlar.
İskeçe Spor Birliği Kurucu üyesi Hakan İsmetoğlu, “İskeçe'de bir boşluğu doldurduk ama sorunlarımız yok değil. En önemlisi bir sahamız yok” dedi. İftarın ardından İskeçe Seçilmiş Müftüsü Ahmet Mete önderliğinde, iftarın yapıldığı otelin özel salonunda akşam namazı ve teravih namazı kılıyor. İskeçeli Türkler birlikteliğin verdiği mutluluğu yüreklerinde hissediyor.
Bu arada İskeçe Seçilmiş Müftüsü Ahmet Mete, TRT Türk muhabirine verdiği röportajda, İslam âleminin Ramazan ayını kutladı. Mete, Batı Trakya'da Ramazan ayının nasıl idrak edildiğine ilişkin bir soru üzerine şunları söyledi: “Gün içerisinde namazlarda cemaatimizle birlikteyiz. İkindide mukabeleler olur. O mukabelede hafız olanlar, hoca olanlar var. Hatta bu işi öğrensin diye genç çocuklarımız oturtulur ve mukabeleler okutulur.
Cemaatimize hanım cemaat katılır. Hanımlar da evde böyle güzel güzel kokuların piştiği yemekleri pişirirler. Akşama yakın da ezana yakın da ayrı bir telaş başlar. İşte şundan şuna götürsem, bu komşuma götürsem. İşte falanca hasta, ona götürsem gibi bir telaş, yine güzel bir telaş başlar ve ezanla beraber o Ramazanın güzelliğini bütün insanımız sofralarında hisseder.” Akşam yemeğinin ardından bütün cemaatin katılıyla teravih namazlarını kıldıklarını anlatan Mete, namazın ardından camilerde, evlerde sohbetlerin sahura kadar sürdüğünü kaydetti.
Selanik'te Ramazan
Osmanlı'nın göz bebeği, Balkanların incisi Selanik'te yaşayan Batı Trakya kökenli Müslüman Türk nüfus, Selanik'i de Ramazan'ın coşku ile kutlandığı yerlerden biri haline getiriyor. Her ne kadar sokaklarda Ramazan'dan izlere rastlanmasa da Selanik'te yaşayan Türklerin evinde Ramazan büyük bir sevinçle karşılanıyor.
Makedonya-Trakya Müslümanları Kültür ve Eğitim Derneği Başkanı Osman İsmailoğlu, nam-ı diğer Osman Ağa'nın evi de Ramazan'ın coşkuyla geçirildiği hanelerden. Osman Ağa yaklaşık kırk sene önce bir fabrikada çalışmak üzere Batı Trakya'dan Selanik'e göçen binlerce Müslüman Türk'ten biri. Şimdi geniş bir ailesi, çocukları, torunları ile Selanik'te dedelerinden miras kültürü yaşatmaya çalışıyor. Ramazan geldiğinde ise İsmailoğlu ailesindeki birlik beraberlik pekişiyor.
Osman İsmailoğlu, “Biz şimdicik evimizde, yenge ile beraber. Torunlarımız geliyor, çocuklarımız geliyor. Allah razı olsun çocuklarımızdan da, sizden de razı olsun. Ramazan bayramı geliyor diye seviniyor çocuklarımız. Bayramda da el öpüyor, para topluyorlar” diye konuştu. Osman Ağa'nın hayat arkadaşı Kıymet Teyze, Ramazan sofralarında ailenin sevdiği yemekleri yapıyor. Yardımcıları ise evin kızları, gelinleri, torunları. Ancak onun ellerinden çıkan yemeklerin özellikle de mantının lezzeti ile kimse yarışamıyor.
Osman Ağa’nın torunu ise Ramazan'ın kendisi için öneminin hep birlikte bulunmaları olarak değerlendiriyor. Torun İsmailoğlu, “Aynı yemekleri paylaşmamız, aynı içecekleri, sohbetler, falan. Ondan sonra teravih namazını kılmak, oruç tutmak. Hep birlikte tutuyoruz orucumuzu, büyüklerimizden öyle gördük, biz de öyle yapıyoruz” ifadelerini kullandı.
Konuklardan biri din görevlisi olunca, ibadete açık camisi olmayan Selanik'te ezan iftar vakti evde okunuyor. Hep birlikte dua edilip oruçlar açılıyor. Selanikli Müslüman Türkler hem sohbet etmek, hem de derneğin mescidinde teravih namazını kılmak için iftarın ardından Makedonya Trakya Müslümanları Kültür ve Eğitim Derneği'nin yolunu tutuyor. Bir tarafta erkekler, bir tarafta kadınlar teravih namazı için saf tutuyor.
Caminin vaizi Gümülcine’den Ramazan için geldiğini belirterek, “Buradaki Selanikli kardeşlerimize Ramazan'da yardımcı olmak açısından, teravihlerini beraber kılmak, cumaları beraber eda etmek açısından bizler burada bulunuyoruz. Tabi Selanik anavatan Türkiye'ye biraz uzak kaldığından dolayı, onlara bu uzaklığı biz hissettirmemek istiyoruz."
Erkeklerin başlarında el emeği, göz nuru dantel takkeler, kadınların başlarında ise batı Trakya’ya has özel oyalarla bezenmiş baş örtüleri dikkat çekiyor. Bu el işi ürünler Batı Trakya'nın geleneksel el sanatlarının Selanik'te hala yaşatıldığını gösteriyor.
Kınalı parmaklarla çekilen tespihler Anadolu ve Rumeli kültürünün izlerini taşıyor. Yediden yetmişe Selanik'teki Türk cemaat Ramazanda bir arada olmanın mutluluğunu teravihlerde daha yoğun hissediyor. Dua için avuç açan ve namaza duran çocuklarsa teravihlerin masum yüzleri.
Derya Köseoğlu haber verdi