Yüklemi olmayan akademik yazılar yazan camia ile ortak kümeleri bulunsa da; öznesi “İslâm”, yüklemi “yok” olan ilahiyatçılar ayrı bir başlık ve daha da doğrusu kitapta incelenmeyi hak ederler. Bu yazı ise o camianın en cevval yok diyenlerinden biri ile sınırlı. İhsan Eliaçık.

İhsan Eliaçık, bana zahiren Nihat Genç’in Maçka ağzıyla konuşturduğu Ofli Hoca’sını hatırlatıyor. Ancak görünüş sizi yadırgatmasın. Soğan gibi katman katman açıldıkça yeni bir yüzeyle karşılaşırsınız bu mesaide. Sonunda cücüğüne ulaşabilme ümidi ile soğanımızı açmaya başlayalım isterseniz.

İnternette İhsan Eliaçık İslâm’da Yok kelimeleri ile arama yapınca karşımıza uzun bir liste çıkıyor. Mesela ilk madde “İslâm’ın beş şartı yoktur”. Devam ediyoruz. “Kurban kesmek İslam’da yok”, “Namaz beş vakittir diye bir şey yok”, “Miraç yok”… Uzun sözün kısası İhsan Eliaçık’ın ilmihalinde yüklemi yok olan cümlelerin haddi ve hesabı yok.

İhsan Eliaçık olmak kolay iş değil vesselam.

İhsan Eliaçık için “parmak dönümü”

İhsan Eliaçık olmanın en zor yanı, bahisleri sürekli yükseltmek zorunda kalmanızdır. Zira bir kez “parmağıma değil işaret ettiğine bakın” sözünü ters çevirip “işaret ettiğime değil parmağıma bakın, o ne güzel parmaktır” demeye başladınız mı, parmak merkezli bir zihin dünyası inşa etmeye başlarsınız. Her seferinde parmağınızı daha dikkat çekici hale getirmezseniz bir süre sonra “müşteri” kitleniz “bildiğimiz parmak” demeye başlarlar. İhsan Eliaçık için “parmak dönümü” ise Gezi Parkı oldu. Antikapitalizmi kendisine bir kapitale dönüştürünce zamanla “bahisleri” yükseltme çarkına dâhil oldu.

İhsan Eliaçık, Gezi’den sonra her adımında yaşadığı “parmak dönümü”nü dikkate alarak rotasını belirledi. Önce “antikapitalist” bir cemaat kurdu kendine. Bu cemaatiyle Gezi Parkı eylemlerine dâhil olup müşteri kitlesinin dikkatini çekmeyi başardı. Müşteri kitlesini o parmak dönümünde seçen İhsan Eliaçık, dikkatini parmağına yönelten insanların duymak istediği cümleleri söylemeyi vazife bildi. Şimdi de gerekirse Noel Baba’yı över, gerekirse “yok” yüklemiyle yüklendiği “kandil” gecesi Gezi Parkı’nda program yapar. Aradaki farkı soranları ise “ritüel filan yok Kur’an da okumayacağız?” diye geçiştirir. Mesela bu geçiştirme pasını gören Turgay Bakırtaş, “Zaten bildiğimiz kandil programında bakire kanı akıtıp ateşe secde ediyorduk” twitini atarak bir rövaşata ile İhsan Eliaçık’ın kalesindeki ağlarla buluşturmuştur.

Onun kızıl elması da ne pahasına olursa olsun kendinden söz ettirmek

Yokluk, tıpkı varlık gibi rüzgâra göre değişen bir kavram olmalı. İhsan Eliaçık olmak bunu gerektirir. Bugün ne hakkında “yok” yüklemli bir cümle kurulması gerektiğini anlamak için sağlam bir medya takibi yapmazsanız gündem dışı kalırsınız. Gündeme uzak kalırsanız Devlet Bahçelikızıl elma” dediği gün alakasız başka bir şey için “yok” derseniz kimse size dönüp bakmaz, adınızı anmaz ve Andy Warhol’un 15 dakikalık şöhret kotasını doldurmuş olursunuz. Hâlbuki “kızıl elma” kavramını şirk sosuyla servis ederseniz, cevap vermek için yarışa girenler size yepyeni 15 dakika kapıları açar. Onun kızıl elması da ne pahasına olursa olsun kendinden söz ettirmek maalesef.

Şimdilerde müşteri kitlesinin hatırına Afrin’de PKK’ya yönelik harekâtı “sulandırma” operasyonlarına dâhil oluyor İhsan Eliaçık. Kendisine lazım olan “barış” kelimesini istismar etmekle meşgul. Tıpkı, zenginlere demediğini bırakmazken yoksullara bir hayrı dokunmaktan ziyade adalet kavramını istismar etmesi gibi, kavramlar onun için kah karşı çıktığı kah taraf olduğu için CV’sini zenginleştirecek birer vasıtadır ve her vasıta, yolcu amaca ulaşınca başka bir vasıtaya binmek üzere terk edilir.  

Yani biz dini onların elinde bırakmayacağız. Dinimize sahip çıkacağız. Bunu yapmaya devam edeceğiz. Bu nedenle attığım Twitlere kızıyorlar. Gezi’den beri bunlara alıştım zaten. Biz, hak-hukuk-adalet diyen, hakkını savunan, kendini savunan, barışı savunan, eşitliği-özgürlüğü savunan insanların, kim olduğuna bakmaksızın bu amaçlarının yanında olmaya devam edeceğiz.” der ama terör mağdurları yahut FETÖ’nün zarar verdiği insanlar “parmak dönümünden” sonraki müşteri portföyünü rahatsız edeceği için hoca tarafından kaale alınmaz. 15 Temmuz gecesi okunan selalarla ilgili olarak sazı eline alıp “İslâm’da sela yoktur” diye söze başlayan Eliaçık’a göre o gece hayatını kaybedenler de şehit değil, birer kurban. (Metnin önceki satırlarında Eliaçık’ın “İslâm’da kurban yoktur” sözünü aktarmıştım değil mi?) Eliaçık’a göre “basit bir Ankara vakasıyla” karşı karşıyayız. Peki, niçin mi böyle? Çünkü parmak dönümünden sonraki müşterileri bunları söylemesini istiyorlar. O da gereken sözleri cömertçe dağıtıyor. “Alan razı veren razı amenna da hakikatin hiç mi hatırı yok?” diye sormak isterim bu noktada…  

Bakalım İhsan Eliaçık, parmağını gündemde tutmak için hangi kavramlara ve kişilere el atacak, bahisleri daha ne kadar arttırabilecek?

Suavi Kemal Yazgıç, “Yüklemi ‘Yok’ Olan İlahiyatçı”, Makas dergisi, Nisan-Mayıs 2018, sayı 1