Sezai Karakoç

Sezai Karakoç, son yarım asırda adından sürekli söz ettiren, edebiyat ve düşünce alanındaki çalışmalarıyla kendine has bir çizgisi olan önemli bir değerdir. Çünkü o, “derdi olan” bir insandır. Kendisi için yaşamak nedir bilmeden, kendini yaşadığı coğrafyaya adamış ender şahsiyetlerden biridir. Biz biliriz ki Sezai Karakoç’un kendisi için adanmış bir ömrü yoktur. Kendisi için tek taş koymamıştır duvara. Onun derdi gençlikle, şekillenmeyi bekleyen yüreklerledir.

Yazdıklarının arkasında olmak, yazdığı gibi yaşamak en güç sağlanan dengelerdendir. Bir acıyı anlatırken o acının gölgesinde bulunmak, uzak diyarların türküsünü terennüm ederken kalbini sonsuz bir şekilde bütün sevgilere açmak ve attığı adımda hakkı gözetmek kişinin ortaya koyacağı kendinden emin olma çizgisinin sınırlarını da belirlemektedir. Sezai Karakoç, yazdığı her cümlede ve dizede ilmik ilmik bu toprakların değerlerini dokumuş bir düşünce adamıdır. Onun düşüncelerinin temelinde insanın kendisi vardır. Dert de şifa da insanın kendisidir.

Ve bir şiirle dirilebilir insan. Şiir, hikmeti kuşanır ve hayatın ortasından konuşur. Öylesine yüksektir ki şiirin sesi, münzevi sanılan bir yürekten tüm insanlığa seslenir. Sezai Karakoç’un şiiri Mehmet Akif’ten beslenen ve aynı zamanda Necip Fazıl’dan ses alan bir sentezin tam ortasındadır. Bu kadarla kalmaz onun şiiri. Doğu ile batı adeta omuz omuzadır onun şiirinde. Doğunun mistik esintisi tüm ihtişamıyla dizeler arasında seyr-ü sefer ederken Batı’nın doğuya bakan yüzü karşılar okuyucuyu.

Sezai Karakoç… Diriliş neslinin büyük ustası. Ömrüne bereket.