Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Anadolu Kültür ve İletişim Topluluğu yayını olarak Abdurrahman Badeci yönetiminde yayımlanan, düzenli periyotlarla çıkmasa da her yeni sayısı ilgi ile takip edilen, aranan bir dergi Âyîne. Bu durum, derginin amatör bir ruhla çıkıyor oluşu ve bu amatör ruhun ortaya çıkardığı profesyonel yapı ile ilgili. “Amatör” kelimesinin çağrışımlarından hareketle olumsuz bir yargıda bulunduğumuz düşünülmesin. Kasıt, derginin taşıdığı diri enerji. Derginin adı, tasarımı ve yayımladığı yazılara bakarak vardığımız sonuç ise profesyonellik… Dergi, kendisini yazım dünyası içinde “edebiyat ve sinema dergisi” olarak konumlandırıyor.
“Sevgi kâinatın yaradılış sebebidir”
Derginin 6. ve 7. sayıları, özel sayı olarak geçtiğimiz haftalarda yayımlandı. Bu özel sayı, haziran ayında rahmetli olan Ayşe Şasa Hanımefendi’ye ithaf edilmiş. Dergi, Ömer Tuğrul İnançer ile Abdurrahman Badeci ve Metin Erol’un yapmış olduğu röportajla başlıyor. “Sevgi kâinatın yaradılış sebebidir.” başlıklı röportaj; muhabbet, edep, peygamber ahlakı, mûsıkî, sinema, tasavvuf ve felsefe konularında sorulan doğru sorulara verilmiş doyurucu cevaplardan müteşekkil.
“Bâtıl, ağırlık yapan bir şeydir”
Çok sayıda şiir, hikâye, deneme ve çizime sayfalarında yer veren Âyîne, Mihmandar bölümünü Ayşe Şasa’ya ayırmış. Bu özel bölümde Enver Gülşen, Yıldız Ramazanoğlu ve Nihat Dağlı’nın yazıları mevcut. Ayşe Şasa Hanım’ın daha iyi anlaşılması noktasında birbirinden önemli yazılar bunlar. Daha önce yine aynı dergide yayımlanan Ayşe Şasa röportajına da dergide yeniden yer verilmiş. Röportajın başlığı önemli bir hakikati izhar ediyor: “Bâtıl, ağırlık yapan bir şeydir.”
Enver Gülşen’den altı çizilerek okunacak satırlar
Derginin içeriğini oluşturan yazınsal ve görsel çalışmalar birbirinden kıymetli. Fakat Enver Gülşen’in yazılarına özellikle dikkat çekmek gerekiyor. Enver Gülşen’in dergide üç yazısı bulunuyor. İlki Ayşe Şasa ile ilgili olan yazı. “Ayşe Şasa’nın mirasını taşımak” başlıklı yazı; Ayşe Şasa’nın hakikat, medeniyet, sinema noktasında açmış olduğu yolun önemine ve bu yolun aynı zamanda sanat anlayışımıza getirdiği öncü bir bakış olduğunun anlaşılmasına dair.
Gülşen’in ikinci yazısı Nuri Bilge Ceylan’ın son filmi “Kış Uykusu” okuması. Yönetmenin sinematografisine dair önemli tespitlerle başlayan yazı, karşılaştırmalı okumalar ile devam ediyor. Nuri Bilge Ceylan ile Semih Kaplanoğlu sinemasının karşılaştırıldığı bölümde yer alan “…Ceylan’ın hâl olarak aktardığı şeyin içinde büyük bir tekinsizlik mevcutken, Kaplanoğlu hâl ile nefsinin merdivenleri üzerinde yukarı tırmanmaya çalışan eşref-i mahlûkat olarak insanı amaçlıyordu.” ifadesi, sinemada hâlin mahiyetine dair önemli ipuçları barındırıyor. Yazı aynı zamanda “Film eleştirisi nasıl yazılır?” veya “Bir film nasıl okunur?” sorularına verilmiş iyi bir cevap olarak da değerlendirilebilir.
Enver Gülşen’in üçüncü ve çok önemli yazısı ise “Yitik Hikmetin Peşinde- Tasavvuf Sanat ve Sinema” başlıklı yazı. İnsanın kim olduğundan modernite ile birlikte insanın neyi yitirdiğine, geleneğin ne olduğuna, İslam sanatının köklerine, bu köklerden hareketle nasıl bir film dili kurulabileceğine dair etraflı okumalara imkân tanıyan bir yazı. Yazının özellikle sinema bahsinde ele alınan hayal, berzah, keşf, rüyalaştırmak, suretleştirmek kavramları genelde sanata, özelde ise film sanatına nereden bakılabileceğine dair çok önemli tespitler barındırıyor.
Dergide ayrıca Muhammed Özdemir, Prof. Dr. Mustafa Yıldırım ve Rıdvan Şentürk’ün de kıymetli yazıları bulunuyor. Film tahlili, kitap tanıtımı ve çeviriler ile dolu dolu bir sayı okuru bekliyor.
Serdar Arslan yazdı