FAKİR ÇOCUKLAR SADECE MEŞHUR MU OLUR?
Mehmet Aydın… Sık rastlanan bir isim. Bu ismin sahibi zevât kitap yazmaya kalkıştığında diğer adaş ve soyadaşlarıyla karıştırılma tehlikesini de göze alıyor demektir. Böyle durumlarda aynı isme sahip fakat farklı onlarca şahsiyeti müstakil olarak ele alan yazar sözlükleri bile kaleme alma ihtiyacından söz edilebilir belki de…
Burada söz konusu edeceğimiz Mehmet Aydın, [bir zamanlar] İstanbul’da Cağaloğlu Yokuşu 40 numarada faaliyet gösteren Ant Yayınevi’nin Meşhur Olan Fakir Çocuklar adlı bir kitabını bastığı bir yazardır. Eserin elimizdeki baskısı Nurgök Matbaasında 1959’da basılmıştır.
Aynı isimle bir eser daha var Türkçemizde… İkincisinin yazarı Saliha Şahan… Millî Kütüphane kayıtları bizi yanıltmıyorsa Aydın’ın kitabının ikinci baskısı kesin olmamakla birlikte 1963’te, altıncı baskısı ise yine kesin olmamakla birlikte 1974’te gerçekleştirilmiş. Şahan’ın kitabı ise üçüncü baskısına 2003’te, yedinci ve sekizinci baskısına 2008’de ulaşmış (Millî Kütüphane’de ilk iki baskıyı göremedik).
İlk paragraflara bakalım
Her iki kitabın da adı aynı olunca ister istemez bir kıyaslama ihtiyacı doğuyor. İkisi de –doğal olarak– Önsöz’le başlıyor. İlk paragraf Aydın neşrinde şöyle:
“Çocukluk çağı, insan hayatının en önemli bir parçasıdır. Çocuk, bu çağda iyi veya fena yöne itici etkilerle, büyük ölçüde yarınki kişiliğini kazanır. Atalarımız “Ağaç yaş iken eğilir” sözüyle, bu gerçeği pek güzel belirtmişlerdir.” (s. 5)
Şahan neşrinde ise ilk paragraf şöyle:
“Çocukluk dönemi, insan hayatının çok önemli bir parçasıdır. Çünkü çocuk bu dönemde kişiliğini kazanır. İyi ya da kötüye doğru itilir. “Ağaç yaş iken eğilir.” sözüyle, atalarımız güzel bir şekilde, bu gerçeği ifade etmişlerdir.” (s. 7)
Mehmet Aysın da kim?!
Mehmet Aydın Önsöz’ünde UNESCO’nun 1952 yılında Milano’da toplanan kongresinden sonra yayınlanan raporlardan tam dört paragraf alıntılıyor ve Kahramanlar müellifi Carlyle’dan söz ediyor. Şahan neşrinde –ne tesadüf– aynı raporlardan aynı sayıda ve bütünüyle aynı cümleler alıntılanıyor; üstelik Aydın’ın neşrinde ismi doğru yazılan Carlyle’dan –ismi “Carly” biçiminde düzeltilerek (!)– aynı düşünceler alınıyor. Şimdi sıkı durun; Şahan neşrinin Önsöz’ünün bitiminde Mehmet Aydın ismi “Mehmet Aysın” biçiminde yer alıyor. Fesüphanallah… Bu kez de karşımıza bir Mehmet Aysın çıkmış oluyor. Kitabı Saliha Şahan yazmışsa önsözü neden Mehmet Aysın yazıyor. Aslında kitabı Aydın yazmıştır da kapakta ve jenerikte Şahan’ın adı yanlışlıkla mı yer almıştır… Tam ‘gel de çık işin içinden’ tarzı bir karmaşa…
İçindekilerde minik farklar
İçindekiler’e bakıyoruz; sıralama Aydın neşrinde şöyle:
“Önsöz, Ahmet Mithat, Mimar Sinan, Benjamin Franklin, Abraham Lincoln, Thomas Alva Edison, Henry Ford, Jack Londan, Ludwig van Beethoven, Wolfgang Amadeus Mozart, Paul Richter, James Watt, George Stevenson, Michael Faraday, Emile Zola, Claude Bernard, Rodin.
Şahan neşrinde ise Mimar Sinan’dan sonra Florance Nightingale ve Marie Curie yer alıyor. Aydın’da Mozart’tan sonra yer alan Paul Richter, Watt’tan sonra yer alan George Stevenson ve en sonda yer alan Claude Bernard ile Rodin ise Şahan neşrinde bulunmuyor.
Bu farklılıklar acaba kitabın farklı baskılarında Mehmet Aydın’ın eklemeleri sebebiyle mi oluştu? Çünkü Millî Kütüphane kayıtlarına göre eserin 1963-1974 yılları arasında yapılmış gözüken baskıları farklı sayfa sayılarına sahiptir.
Ara başlıklar, düzenek aynı
Her iki kitapta yer alan ilk ‘fakirken meşhur olan çocuk’ Ahmet Mithat Efendi’dir. Ahmet Mithat’a ayrılan sayfaları karşılaştırıyoruz; düzenek ve bölümün ara başlıkları aynı:
Aydın:
“Ahmet Mithat
1844-1912
Doğumu ve Çocukluğu:
Ahmet Mithat, 1844 yılında, İstanbul’da Tophane’nin Karabaş mahallesinde doğmuştur. Babası bezci Süleyman Ağa, anası Nefise Hanımdır. Nefise Hanım bekâr çamaşırları diker, Süleyman Ağa da bunları pazar yerlerinde, cami avlularında satarak, dört çocuklu ailenin geçimini sağlamağa çalışırdı. (…)” (s. 11)
Şahan:
“Ahmet Mithat
1844-1912
Doğumu ve Çocukluğu:
Ahmet Mithat, 1844 yılında, İstanbul’da Tophane’nin Karabaş Mahallesi’nde doğmuştur. Babası Bezci Süleyman Ağa, anası Nefise Hanım’dır. Nefise Hanım bekâr çamaşırları diker, Süleyman Ağa da bunları pazaryerlerinde, cami avlularında satarak, dört çocuklu ailenin geçimini sağlamaya çalışırdı. (…)” (s. 21)
Ahmet Mithat bölümünün diğer ara başlıkları ise şöyle ve her iki kitapta da aynı:
-Küçük Ahmet Mısır Çarşısına Çırak Veriliyor
-Okuma Yazma Öğreniş
-Bilgi Yolunda İlerleyiş
-Babasının Ölümü, ve…
-Rumeli’deki Hayatı
-Mithat Paşa ile Tanışma
-Sefahete Kapılış
-“Bir şey bilirim, o da bir şey bilmediğimdir”
-İyi Bir Rastlayış (Şahan’da Rastlantı)
-Ahmet Mithat’ın İşine Son Veriliyor
-Yüreğe Düşen Kıvılcım.. Elli Yıl Süren Ateş! (Şahan’da bu bölüm bold yazılmadığı için araya karışmış).
-Bağdad’da
-Ahmet Mithat İstanbul’da
-Rodos’ta Sürgün Hayatı
-Gazetecilik Hayatı
-1908 Meşrutiyet İnkılâbından Sonra.
***
Şimdi bazı tahminler yürütelim:
-Şahan, Mehmet Aydın’ı hiç tanımaz; ama bu onunla aynı şeyleri düşünmesine ve bunları aynı cümlelerle ifade etmesine engel değildir.
-Mehmet Aydın, aslında hâlen sağdır ve yıllarca sonra (2000’lerde) eserini Saliha Şahan adıyla yayınlatmıştır.
-Şahan, hafızası o kadar güçlü biridir ki, okuduğu bir eseri neredeyse bütünüyle aklında tutabilir, fakat bu güçlü hafızasına rağmen eserin asıl müellifini unutarak kendi yazmış zannedip yayınlatabilir…
-Şahan, Mehmet Aydın’ın yaşayan varisidir ve bu da ona kitabı –küçük tasarruflarla– kendi adıyla yayınlama hakkı vermektedir.
-Mehmet Aydın ölmüş, eseri bir vesileyle bulan (ve tabii okuyan) Şahan, konusundan o kadar etkilenmiştir ki, onu kendine mal etmekten nefsini alıkoyamamıştır. (Eseri kendi adıyla yayınlatmasına rağmen Önsöz’ünün bitimindeki Mehmet Aydın adını –soyadı ‘Aysın’ olarak hatalı bir biçimde de olsa– kayda geçirmekten de çekinmemiştir.)
Bu haberimiz bunlardan hangisinin doğru olduğuna dair bir hükme varmayı hedeflemiyor; hükmü okuyucuya bırakıyor. Elbette her türlü gizli-kapaklı iş, Rûz-i Mahşer’de gün gibi ayan olacaktır.
Sekiz baskısını tespit edebildiğimiz Şahan neşrinden doğan kazanç, sanırız fakir çocukları varlık sahibi etmemiştir ama bu hadise bize fakir çocukların sade meşhur olmakla kalmayıp aynı zamanda varlık sahibi olabileceklerini de pek güzel düşündürtmüştür.
Hâmiş:
Yazımızda Aydın neşrinin 1959 baskısını, Şahan neşrinin kapağında 6. baskı olduğu belirtilen 2005 baskısını kullandık. Dolayısıyla alıntılar bu iki baskıdandır.
Yusuf Turan Günaydın fena iz sürdü