“I have measured out my life with coffee spoons/Kahve kaşıklarıyla çıkarmışım ömrümün tutarını”
T. S. Eliot
“Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül sohbet ister kahve bahane” demiş atalarımız. Ülkü Hanımın yaptığı güzel kahveyi yudumlayarak, kahve ile ilgili sohbetimize başlayalım dilerseniz. Kahve nasıl keşfedilmiş, ilk bulunuşunun keçilerle bağlantısından bahsedilir. Bu konuda neler söylersiniz?
Dünya üzerinde sudan sonra en çok tüketilen içeceğin kahve olduğunu biliyorsunuzdur. Bu yönüyle, derin bir ilgiyi hak ettiğini söylemek lazım. Doğrusu kahvenin tam olarak ne zaman keşfedildiği bilinmiyor. Bununla ilgili birçok efsane var. En meşhuru Etiyopyalı keçi çobanı Hâlid (Khalid/Kaldi) ile ilgili olanı. Efsaneye göre, 9. yüzyılda yaşayan Hâlid bir ağacın meyvelerini çiğneyen keçilerinin enerji patlaması yaşadığını görür. Kendisi de yiyince daha zinde, uyanık ve enerjik olduğunu hisseder. Bu meyveleri bir din adamına götürür. Din adamı kötü olabileceği düşüncesiyle aldığı meyveleri ateşe atar, ancak ortaya çıkan nefis koku onun fikrini değiştirir ve kahve giderek yaygınlaşan bir içecek haline dönüşür.
Benzer bir Yemen efsanesinde de Müslümanlara ait bir dergâhın keçilerini güden çoban, dergâhta bulunan imama keçilerin geceleri uyanık geçirdiğinden bahseder. İmam, yaptığı araştırmalar sonucu bunun kahve meyvesinden kaynaklandığını bulur ve kahve içerek gecelerini ibadetle geçiren, yorgunluk hissetmeyen, zihni açık bir bilgeye dönüşür. Dergâhtaki diğer Müslümanlar da kahveyi tadınca aynı etkiyi hissederler.
Bugün birçok yerde Kaldi ve keçi ismini taşıyan kafelerin olmasının nedeni bu hikâyelere dayanıyor.
Bir de bu otantik içeceğin kullanımını Hz. Süleyman’a veya Hz. Muhammed’e bağlayan, ancak kaynağı sahih olmayan bazı dini rivayetler var.