Giriş yazısı
Ormanda Oyalanmak
Umberto Eco, Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti adlı kitabında klasik, modern ve postmodern metinlerden hareketle anlatının temel meselelerine değinir. Okuru, anlatı ormanlarında gezdirir adeta. Bu anlatılar Binbir Gece Masalları’nda Sehrazat’ın binbir gece canı pahasına, hükümdarı oyalaması gibi gerçekte okuru oyalar. Okur, gerçeklik dünyasına değmeden kitabı bitirir. Hasan Ali Toptaş, Bin Hüzünlü Haz adlı romanında bu teoriyi alır ve romanına doğrudan uygular, roman bittiğinde ortada elle tutulur ne roman kahramanı vardır ne mekân ne de zaman. Çünkü postmodern dünya algısı “hakikati öldürmek” üzerine kurgulanmıştır. Bu hakikat ister rasyonel bir mesele ya da somut bir nesne olsun isterse varlığın temel sorunları olsun pek de önemli değildir. Romancı; artık belli başlı bir tip ya da karakter yaratmadığında, mekân ve zaman belirsizleştiğinde okur, bir anlatıyı okuduğunda kadim bir şehre gidip beş on gün kalarak oranın havasını, suyunu, insanını belleğine yerleştiren gezginler gibi değil de günümüzün paket program turistleri gibi bir selfie çekimlik zaman kadar durup sonra ayrılacak metinden. O zaman okur, bir otobüs yolcusu gibi hızla akan manzaralar arasında geçip, hiçbir deneyim de elde etmeden sadece oyalanmış olacak.
Bu çağın belki de en büyük hastalığı oyalanma olacak gibi duruyor. Modernitenin hız, ilerleme vb. kavramları İttihat ve Terakki’den bu yana takıntılı bir şekilde kullanılıp başımıza bela olduğu için bizim akl-ı selim yazarlarımız "yavaşlamanın gerekliliğine vurgu yaptılar. Yavaşlama ile oyalanmayı birbirine karıştırmamak gerekir; yavaşlamak, yaşadığın hayatın, anların, gördüğün manzaranın tadını çıkarmayı ve üzerinde tefekkür etmeyi gerektirir. Zaten İslâm estetiğinde bahsi geçen temaşa etmek de gerçekte budur. Temaşa etmek, varlığa hikmetle bakmak ve oradan ibret almaktır. Oyalanma ise postmodern dönemin can sıkıntısından başka bir şey değildir. Oyalanmanın sadece anlatılara has bir durum olduğu sanılmasın. Çocukların, gençlerin hatta yaşlıların hayatını işgal eden bulaşıcı bir virüs gibidir oyalanma.
Oyalanmanın kendine göre bir mantığı da var elbette. Hedefe, sonuca varmamak için vakit geçirmek. O zaman oyalanan için mantıksal olarak iki yol belirir. Oyalanan ya kasıtlı olarak amaca/hedefe varmak istemiyordur ya da gerçekte bir amacı/hedefi yoktur. Üçüncü şık varsa eğer o da mis gibi yapmak, yapıyor görünmektir.
Çağın genel görüntüsüne bakıldığında hayatın, zamanın ve mekânın amacının olmadığı sonucuna varılabilir. Bugün insan, herhalde bir anlama muhtaç olduğu için bu kadar oyalanma gereği duyuyor. Akademik makalelerin bile çoğu zaman bir sonuca varmadığı, birçok veri arasında oyalandığı görülüyor. Veri çok ama amaç yok, yazılan edebî metinlerden tutun da çocuk oyunlarına kadar sürekli bir oyalanma içinde bu çağın insanı. Oyalanmak için yapılanlar, insanlığın gerçek ihtiyaçları için yapılmış olsa muhtemelen dünyada ne aç ne fakir kalır. Johan Huizinga Homo Ludens adlı kitabında “önce oyun vardı” diyor, oysaki sonraki oyun çok daha büyük oyun. Oynayan insan (homo ludens) artık oyalanan insana (homo linger) dönüştü.
Bu çağın hastalığı da çözümü de Kur’an’da verilmiştir: “Dünya hayatı bir oyundan, bir oyalanmadan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise muhakkak Allah’tan korkanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?”
Zamanın düşünürü sürekli fikirler, makaleler, kitaplar, isimler arasında gezinerek top çeviriyor ama sonuca gitmiyor; konuşmanın ve yazmanın şehvetine kapılıyor, bir hedefe varmıyor. Sosyal medyada sürekli tweet atarak ya da paylaşım yaparak kendince geçici doyuma ulasan herkes gibi çoğu düşünür, şair ve romancı bir şekilde homo linger (oyalanan insan) olma yolunda hızla ilerliyor.
İÇİNDEKİLER
1- Ormanda oyalanmak / Yedi İklim
2- Çizgi / Hasan Aydın
3- Belkıs ile Süleyman IX / Ali Haydar Haksal
4- Karşıya Geçmek / Arif Ay
5- Hilmi Yavuz İle Söyleşi / Ömer Hatunoğlu
6- Seyir Defteri / Nurettin Durman
7- Sarı Hatun / Osman Koca
8- Feryad-ı Sülük / Alper Gencer
9- "Gül Kavgası" Çerçevesinde A. Samet Atılgan’ın Şiir Anlayışı / Mahmut Babacan
10- Bir Rubai Demeti / Muhsin İlyas Subaşı
11- Günaydın Zarifoğlu’nun Köşe Bucak Maraş’ı / Yusuf Turan
12- Dönüş Vakti / Mehmet Baran
13- Bir Kelimeyi Düşünmek: Koca / Mete Çamdereli
14- Hayat İşte / Metin Kaplan
15- Kolaj / Hayrullah Gürdağ
16- Parise’e Giden Müslüman Gençler IV / Ali Haydar Haksal
17- Yaşarken / Hatice Çay
18- İmam Şafiî Divanından Şiirler: Susmak Bir Hikmettir/ Mekkeli Müftü / Fakih ve Sofi / İnsanların Ahlâki Tercüme: Dr. Ali Tülü / Abdülaziz Duman / İmam Şafiî
19- Çizgi / Hilal Özder
20- Matbaaya Eleştirel Bir Bakış / Cengiz Karagöz
21- Neden Olmasın / Ayşe Altıntaş
22- Göç / Sevgi Korkusuz
23- Milliyetçilik ve Yeniden Doğuş I / Yusuf Emir Culha
24- Kerem Deme Bana Aslı / Halil İbrahim Peşmen
25- İhtiyar Adam / Şifanur Şahintepe
26- Y İçin Yıldız, K İçin Kirke / Havva Müslime Aktaş
27- Bulanık / Ebru Kazan
28- Rivayet / Zeynep Çilingir
29- Korkutan Gelince Senin "O"ğlun / Ahsen Dalca
30- Dibace / Merve Nur Çokol
31- Çıplak Keman / Hakkı Aytaç
32- Kaçış / Ayşe Koç
33- Zimem / Taha Özdemir
34- Yola Çıkmak İyi Ama Kaçmak Başkadır / Ömür Yaşar Kondel
35- Çıkmaz Sokak Ağabey’i / Can Ülgen
36- Koca Ragıp Paşa’nın Divanında Huzur Arayışı / Muhammed Enes Can
37- Hayy B. Yakzan, Robinson Crusoe Atası mı? / Mustafa Bayraktar
38- Âh Şiiri / Melih Aydın
Yeni Okumalar Değiniler
39- Tüfeği Duvara Asmak Yok - Arif Ay Ali Asker Barut / Halil İbrahim Peşmen
40- Yarım Kalmış Bir Nehir Üzerinde / Irmak Güneş
41- Mihrapta Asılı Kandil / Mustafa Harun Şahin
42- Çağ ve İlham 3: Yazgı Seçişi’ne Bir Bakış / Büşra Tektaş
43- Antik Çağdan Geleceğe Para / Hülya Günay