Rosalyn Rushbrook, 1942’de 2. Dünya Savaşı’nın en sarsıcı dönemlerinde İngiltere’de dünyaya geldi. Gençliğinden itibaren dindar bir Hristiyan olan Rushbrook’un bir gün, Avrupa’da İslamiyet’in tanınmasına en büyük katkıyı yapacak isimlerden biri olacağı ise sanırım pek akla gelmezdi. Ancak şu ana kadar “Dünyaca Ünlü İslami Kanaat Önderleri” başlığı altında bu satırlara taşıdığımız isimlerden birçoğu (en son kaleme aldığımız Ömer Faruk Abdullah portresinde de gördüğümüz üzere) benzer hikâyelere sahip değil miydi zaten? Rushbrook, nam-ı diğer Ruqaiyyah Waris Maqsood, da bu isimlerle aynı kaderi paylaşacaktı…
Hull Üniversitesi’nde Hristiyan teolojisi eğitimi gören ve 1963’te diplomasını aldıktan sonra aynı alanda yüksek lisans eğitimini de sürdüren Rushbrook, bu dönemde, daha sonradan kendisinden iki çocuk sahibi olacağı şair George Morris Kendrick ile evlendi. Bu evlilik neredeyse çeyrek asır sürdükten sonra ilginç bir hikâyeyle, Kendrick’in Scientology tarikatına dâhil olmasıyla son buldu. Biz de yazımızda odak noktamızı kaçırmamak için takvimi hızlıca çeyrek asır ilerletip doğrudan, Rushbrook’un evliliğinin sona ermesini takip eden yıla, 1987’ye geleceğiz. Zira Rushbrook’un ihtidası bu yıla denk geliyor.
Önceki yazılarıma konu ettiğim birçok ismin aksine, okumalarımda Rushbrook’un ihtida öyküsüne dair bir iz bulmak mümkün olmadı. Sadece bir röportajında şöyle bir cümle kurduğuna rastladım: “İslamiyet hakkında bilgilendirici kitaplar yazmam istenmişti. O işi yaparken ihtida ettim.” Neticede, Allah’ın lütfetmesiyle ihtida ettiğini belirtip Ruqaiyyah Waris Maqsood isimli bir Müslüman’a dönüştüğü dönemde neler yaptığından açabiliriz.
İngilizce konuşan dünyada İslamiyet’in temellerinin anlaşılması için oldukça büyük bir hizmet
İhtidasından önce, Hristiyanlığa dair önemli yayınevlerinden kitapları yayımlanmış olan Maqsood, ihtidasından itibarense enerjisini İslamiyet’i gayrimüslim dünyaya anlatacak eserlere vakfetmeye karar verdi: “Çalışmadan yaşayamam. Çalışmasam sıkıntıdan pes eder ve ölürdüm. Beni motive eden şey, bir şeyin yapılması gerekiyorsa yapılmak zorunda olduğu duygusu.” Bir yandan, orta okul seviyesinde 20 yıldır yürüttüğü dini çalışmalar müdürlüğüne 1996’da emekli olana kadar devam etti. Şu ana kadar rastladığım en velût mühtedi olan Maqsood’un enerjisi öyle bir üretim ortaya çıkardı ki bugüne kadar geçen 30 yıl içerisinde çeşitli konulara değinen çok sayıda eseri birikti. Normalde kitapları tek tek sayma huyumuz olsa da iş Maqsood’a gelince bu çok fazla yer tutacağı için bir link vermekle yetineceğim.
Ancak şunu önemle belirtmek gerekir ki Maqsood’un birçok eseri, ya ansiklopedik bilgi ya da İngilizce’de “textbook” diye tabir edilen ve “ders kitabı/bilgi verici-açıklayıcı kitap” mahiyetinde ve bunun, Avrupa’da ve İngilizce konuşan dünyada İslamiyet’in temellerinin anlaşılması için oldukça büyük bir hizmet olduğu aşikar. (Bu kitapların mahiyetine güzel bir örnek için lütfen bakınız.)
Dahası, denebilir ki Maqsood’u özel bir konuma yerleştiren de bu tarzda eserler kaleme almış olması… Nitekim kendisinin ortaya koyduğu eserler hâlâ birçok mecrada İslam’a dair bilgilendirici kitaplar olarak kullanılmakta.
Elbette kaleme aldığı yazılar salt bilgilendirici/ açıklayıcı eserlerle sınırlı değil. Bir Müslüman olarak İslamiyet’i tanıtmanın ötesinde hak dinin İslam olduğuna dair argümantasyonunu ortaya koyan yazıları da mevcut. İncil-İslam ilişkisine dair kaleme aldığı şu yazı buna iyi bir örnek: http://masud.co.uk/does-the-bible-know-about-islam/
Sadece kitap yazmıyor, sosyal aktivitelerde de yer alıyor
Maqsood’un sadece kitap yazmakla meşgul olmayan, sosyal hayatın içerisinde farklı aktivitelere de imza atan biri olduğu da eklenmeli. İngiliz Milletler Topluluğu (Commonwealth) eğitim sistemi olan ve uluslararası geçerliliğe sahip General Certificate of Secondary Education (GCSE) bünyesinde öğrencilere İslam’ı öğretebilecek bir ders başlatması, UK Islamic Mission ile irtibatlı çalışması, Şeyh William Henry Abdullah Quilliam tarafından kurulan, İngiltere’nin ilk camiinin 1997’de restore edilip tekrar açıldığı dönem bu açılışta rol alması, 2000 yılında Ramazan ayında “Faces of Islam” adlı TV programında yer alması ve Singapur’dan Bosna’ya, ABD’den Meksika’ya kadar birçok ülkede üniversitelerde, camilerde, İslami merkezlerde dersler ve konuşmalar vermesi bu aktiviteler arasında sayılabilir.
Daha yakın döneme geldiğimizde ise Maqsood’un –birçok Avrupalı ve Amerikalı Müslüman kanaat önderi/âlim gibi- günümüzdeki aşırıcılık ve İslamofobi dalgalarına karşı söylem geliştiren çalışmalarda yer aldığını görüyoruz. Aktif olarak yer aldığı “We Will Inspire” isimli; teröre karşı mücadele, insan haklarını ve ezilen kadınları koruma organizasyonu bunlardan en öne çıkanı ve en çok basına yansıyanı. (bkz. http://www.wewillinspire.com/)
Maqsood’un, bugüne kadar, çalışmaları sayesinde “Muslim News Awards for Excellence” ve “Global Peace and Unity Lifetime Achievement” isimli ödüllere layık görüldüğünü de not edip geçmiş röportajlarından altını çizmek istediğim bazı kısımlara geçelim:
Hızlı yazma kabiliyetini İslam’a hizmet için kullanıyor
(Anfal Saqib ile 2004’te Emel Magazine’de yapılmış röportajdan)
“…Torunumun bende kalmadığı zamanlarda genelde yazma ve düşünme faaliyetlerim için gece, etrafta hiç kimsenin olmadığı zamanları tercih ederim. Bu yaşıma rağmen hâlâ sabah 4’e kadar uyanık kalma ve sonra 8’e kadar uyuma eğilimindeyim. Bunun üstüne bir de öğlenleyin uyurum…
…Günlük çalışmam öncelikle yazma faaliyetlerimi içerir. Şimdiye kadar 40 kitabım yayımlandı ve en büyük ve en zor yazılı eserimin, ‘Peygamber’in (SAV) Hayatı’nın son kısımlarındayım…
…Diğer bir esas uğraşım da e-postalarla tavsiyeler vermek. Her gün ortalama 50 e-posta alıyorum ve bunların çoğu tavsiyelere ihtiyacı olan insanlardan geliyor. Genelde kültürel ve evlilikle alakalı problemlerden bahsedildiği gibi teolojik meseleler de söz konusu olabiliyor. En çok e-posta, İslam’a yolculuğa başlamakla alakalı ya da İslam bilgisi, sadece İslam’ı istismar eden Müslümanlardan kaynaklanan ve bu yüzden İslam’a saldırmak isteyenlerden geliyor...
…Beni motive eden nedir? Bir şeyin yapılması gerektiği hissi varsa o yapılmak zorunda. Tanrı tarafından ilk olarak 8 yaşında ‘ilham aldım’ ve yıllar boyunca kendimi –ne için hazır olmak zorunda olduğumu bilmeden- Tanrı’ya farklı yollardan hizmet etmek için eğittim. Sonra düşündüm ki hızlı ve çalışkan bir yazar olduğum için benim yapmam gereken bu kabiliyeti kullanmak ve İslam hakkında yazmaktı.”
“Sahih İslam hakkında yazmaya odaklandım”
(Sumayyah Meehan ile 2007’de MuslimObserver.com’da yapılmış röportajdan)
“… Doğrusu, ben birçok açıdan Müslüman bir feministim. Bu sıfatın Batı’da ifade ettiği ve benim sempati duymadığım birçok yönünden pek mutlu değilim. Fakat bazı Müslüman kardeşlerimizce, İslam adına kadınların istismar edilmesine şiddetli bir biçimde karşıyım…
…Benim basit cümlelerimin, çeşitli zorluklar tecrübe eden birçoklarına yardım ettiğini görmek, elhamdülillah, çok mutluluk verici. (Bu bağlamda daha ziyade evlilik ve cinsellik ile alakalı yazılarını kastediyor)…
…Son kitabım ‘Peygamber’in Hayatı’ on yılımı aldı ve gerçekten büyük sorumluluk hissettim. Gözlerim bozuldu ve arteritim arttı. Artık pek fazla yürüyemiyorum fakat sevgili Honda’mdan vazgeçsem de scooter kullanabiliyorum. Bu da bir başka büyük özveri! ...
…Yükselmekte olan aşırıcılık meselesine rağmen parlak bir gelecek görüyorum. Ancak üzerinde düşünülmesi gereken bir tehlike var ki birçok Müslüman âlim ve aydın, Müslüman aşırılık yanlılarına ve İslam’a internet sitelerinden saldıran, başka din ve inançlardan aşırıcılara karşı savunma mahiyetinde yazılar yazma tuzağına kolayca düşüyor… Bu anlamsız saldırılara detaylı cevaplar yazmak için saatler harcama tuzağına düşmemiz beni rahatsız ediyor ve öfkelendiriyor. Onlar gibileri görmezden gelmenin insanı daha üretken yaptığını öğrendim ve sahih İslam hakkında yazmaya odaklandım. Âlimler, çarpıtılan ayetlerin tam arka planını göstermeli ve Peygamber’in (SAV) hâlâ bizimle olsaydı bizlere göstereceği doğru davranışları sergilemeli. Hatırlayın, o hiçbir zaman kendisini şahsi olarak incitenlere misilleme yapmadı ve yaşamı boyunca ondan nefret edenlerin büyük çoğunluğunun sonradan onun iyiliğini fark etmiş olmaları, onun mesajına inanmaları ve kendileri için İslam’ı kabul etmiş olmaları çok ilgi çekici.”
İkinci eşi, Pakistanlı Waris Ali Maqsood ile evlendikten sonraki balayında en güzel Ramazan anısını geçirdiğinden bahsederken:
“Pakistan’ı boydan boya dolaşıyorduk ve iftarımızı yol kenarındaki duraklarda veya camilerde yapmak harikaydı. Bir gece camide uyuduk ve öbür gece bir köy verandasında ve bir diğer gece 10 çocukla aynı yatakta. Bir Batılı hanım için ne kadar da alışılmadık bir balayı! Ve ne kadar harika bir deneyim.”
Maqsood’u izlemek isteyen olur diye bir videosunu ve Iranian TV tarafından hayat hikâyesini konu alan bir kısa filmin bulunduğunu da not edelim:
https://www.youtube.com/watch?v=3bwPC6Rji4M
Deniz Baran