Yusuf Kaplan, 24.12.2012 tarihli “'Anne'lerimizi 'yitirirsek', şiir biter, dünyamız göçer (2)” başlıklı yazısında Turan Koç’un şiir hakkında yaptığı bir tespiti aktarır. Bu tespit “Kur'ân'ın, muhatap alabileceği yegâne 'dil'in, idrak biçiminin ve varoluş düzleminin ancak şiir olabileceğidir.” Şiire böyle bir yerden bakan bir şair Turan Koç.

Diriliş ve Edebiyat dergilerinde şiirleri yayımlanan Turan Koç’un toplu şiirlerinin ilk baskısı 1992 yılında Ara Dönem adıyla İz Yayınları’nca yapılmıştı. Baskısı bulunmayan bu kitap, ilave şiirlerle Kan Gibi Vakte Düşen adıyla, İz Yayınları’nca yeniden yayımlandı. Kitap, Turan Koç’un ilk şiirlerinden Şubat 2014’te İtibar Dergisi’nde yayımlanan "Artış" şiirine kadar birçok şiirini ihtiva ediyor.

İnsan duyuşunu zenginleştiren şiirler

Turan Koç, şiirin, yaşam ve varoluş üzerindeki tesirinin farkında bir şair. Yaşamı imleyen ‘kan’ın vakte düşmesi nasıl canlılığa delalet ediyorsa; karpuz sergilerinin, büfelerin somutluğu arasından vakte inen şiir de benzer bir varoluşa hizmet ediyor. ‘Kan’ üzerinden tarifini bulan yaşam, bütün varoluş ihtimallerini içinde barındırıyor. Acı, aşk, ölüm, sevinç… Kan gibi vakte a/kan her ihtimal yaşamı besliyor. Bu yaşamı, sahici yaşamak ise hakikatin şarkısını dinlemek ve dillendirmek anlamına geliyor.

Turan Koç şiiri, vakti mısraya sabitleyen bir şiir olmanın ötesinde, mısralarla vakti belirgin kılmaya yönelik bir şiir. Mısraların art arda gelerek dokudukları duygu, vakti duymaya, mısralardaki vaktin içinden zamana bakmaya imkân tanıyor. Böylesi bir imkânın insan duyuşunu zenginleştirdiği ise su götürmez bir gerçek.

Sezai Karakoç ve Cahit Zarifoğlu’nun katıldığı şiir korosu

Deprem gibi taze zamanları duyan kalbini, hüzün ile güvence altına almış; yitik yıldızların uğultusu altında, yüreğine karşı ne olduğunu sorgulayan adamlara hitap ediyor Turan Koç şiiri. Bu hitabı yapan ses Mavera’dan gelip insanı Diriliş’e kışkırtıyor. Yer yer Sezai Karakoç ve yer yer Cahit Zarifoğlu katılıyor Turan Koç’un şefi olduğu şiir korosuna. Sezai Karakoç, Doğu’da olmanın tarifini yaparken ilham veriyor, Zarifoğlu ise zarif metafizik bir hat yazıyor şiirlerin arasına. Şiirler daha bir güzel oluyor böylece.

Metafizik gerilim ve iki şiir

Kitapta elli beş şiir mevcut. Her şiir varoluşumuza dair ince noktalara dokunuyor şüphesiz; fakat özellikle kitaptaki iki şiir, kurulan metafizik gerilimin dışında daha belirgin, daha net söylüyor sözü. İlki "Her Gece Ay Damlar Kudüs’e" şiiri. Gazze’ye an be an yağan bombaları, Filistin’de yaşanan acıları artık yadırgamıyor olduğumuz günlerde, Kudüs’ün sevilmeye değer sabah yağmurlarını hatırlatıyor bu şiirde Turan Koç. Kudüs’ün güzelliğine rağmen ölümün bilgeliğinden medet ummanın ne demek olduğunu düşünmeye çağırıyor.

İkinci şiirse "Yedi Güzel Adam’a Ek ya da Bir Şairin ölümünü Tahmis" şiiri. Bu şiir Cahit Zarifoğlu’nun ölümüne yakılmış çok ince bir ağıt. Yaşamanın ince bir sanat olduğunun bilinciyle yaşayan ve çocuklar için yazdığı masallara önce kendisi inanan, hiç büyümeyen şair Cahit’in ardından söylenmiş belki de en güzel şiirlerden biri.


 

Serdar Arslan yazdı