Şu “intihal” denen ‘bilimsel hırsızlık’ cinsinden suçu işleyenleri duyar, üzülür, ayıplar, kınar ve hemen peşinden de herkes gibi ben de hadiseyi unuturdum. Ta ki başıma bu türden bir ‘iş’ gelinceye kadar…
Kim bu yazar?
A. Şerif Aksoy adlı bir yazar tanıyor musunuz? Baktım, yazar sözlüklerinde yok. Gerçi bu arkadaşa ‘yazar’ değir ‘çalar’ demek gerekiyor. NK [Nokta Kitap] diye bir yayınevinden çıkan ‘İttihat ve Terakki’ (Kapakta öyle) veya “İttihat ve Terakki Cemiyeti Tarih(i)” (İç kapakta ise böyle) adlı eserin kotarıcısı (Bakınız yine yazarı diyemedim), baştan savmacılığın, umursamazlığın zirvelerinde dolaşıyor. Bu gibi noktaların boyutları daha dış kapaktaki ile iç kapaktaki isminin farklı oluşuyla birlikte iç kapaktaki kitap isminin yanlış yazılışında kendini göstermeğe başlıyor. Bu zât, İttihat ve Terakki Cemiyetiyle ilgili internette hazır dizili ne bulduysa el çabukluğuyla kitabına doluşturmuş.
Bir araştırma yazısı yazmıştım
Bir müddettir İttihat ve Terakki ile ilgili yeni çıkan kitapları izliyorum. Bu cemiyetin hazırlattığı Ahilik Raporunun aslının nerede yayınlandığına dair bir ipucu bulurum diye… Yine bu saikle söz konusu ettiğim kitabı elime alınca içindekileri gözden geçirdim. Fakat burada “Abdullah Cevdet’in Mevlana’ya Yaklaşımı” başlığı hemen dikkatimi çekiverdi. Bir araştırma yazımda A. Cevdet’in Dil-mestî-i Mevlânâ adlı kitabını ele almış; eserin muhtevasını incelemiş ve Osmanlı harfleriyle basılmış nüshayı çevrim yazı yoluyla dikkatlere sunmak istemiştim ve bu alt başlık o araştırmamda aynen yer alıyordu. Buraya kadar normal elbette.
Yazım aynen alınmış
Fakat o da ne! Gözüme çarpan başlığın bulunduğu 217. sayfaya gidince bir de ne göreyim; başlığın altındaki cümleler bütünüyle, 2006’da gerçekleştirilen Türk Kültürü, Edebiyatı ve Sanatında Mevlâna ve Mevlevîlik Ulusal Sempozyumu’na bildiri olarak sunduğum araştırmamda yer alan giriş bölümünün tıpkısının aynısı. Bir önceki başlık ise “Abdullah Cevdet ve Mevlana” biçiminde bildirimin başına koyduğum Türkçe özetten ibaret…
Ne var bunda diyeceksiniz? Aldığı kaynağı bir dipnotta zikreder ve alıntısını yapar geçer araştırmacı elbette. Ama kitabın diğer (ç)alıntı bölümlerinde olduğu gibi benim bildirimden alınan bölümde de dipnottan eser yok. A. Şerif Aksoy, her cümleyi kendisi yazmış gibi alıntıları art arda dizmiş geçmiş.
Bu kadarla kalsa iyiydi. El-insaf dedirtecek, eskilerin tabiriyle insanı engüşt ber-dehen ettirecek bir diğer şey de bildirimin özetini alıntılarken hiçbir kontrole gerek duymadan “Bildirimizde eserin içeriğinin Abdullah Cevdet’in düşünce yapısı içinde nereye tekabül ettiği (…)” diye başlayan cümlemi aynen bırakmış olmasıydı. Bu kadarına da pes doğrusu diyeceksiniz ama daha durun; herifçioğlu tashih yanlışlarıma varıncaya kadar aynen muhafaza etmiş.
İnternet intihali kolaylaştırdı
Bunu nasıl yapar diyenlere başta söz ettiğim ‘internet nimeti’nin nelere kâdir olabileceğini söz konusu ederek cevap vereceğim. Bu yazımı blogcu’dan aldığım siteye (tasavvufedebiyatbiyografi) derc etmiş ve internet ortamında yayınlamış idim. Aksoy beyefendi yazımı oradan aynen almış, tashihe dahi lüzum duymadan, dipnot vs. göstermeden el çabukluğuyla aktarıvermiş çalışmasına. Görüyor musunuz internet nimetini.. İnsana ‘yazdıklarını’ okumaya gerek duyurtmadan kitap telif ettirebiliyor! Doğrusu Aksoy’un benden ve diğer birçok yazardan dipnot göstermeden aşırdıklarını tam anlamıyla okumaya ihtiyaç bile duymadığını düşünüyorum.
Tabii kitabın sonunda bir bibliyografyanın yer aldığı gözümden kaçmış değil. Fakat bu ‘Kaynakça’ bölümünde sadece ve sadece “Yusuf Turan Günaydın-Araştırmacı yazar” olarak zikrediliyorum! Hangi çalışmamadan veya makalemden faydalanılmış; bunu okuyucu düşünsün veya arasın bulsun canım; bu da iş mi yani.. İyi de bu araştırmayı yapana kadar harcadığım emek, zaman, göz nuru ve benzeri şeylerin hiç mi hükmü yoktur?!
Araştırmacılar ne sanacak
Yarın bir gün İttihat ve Terakki hakkında araştırma yaparken Aksoy Efendinin kitabını referans olarak kullanacak bir meraklının, benim emek ve düşünce gücü sarf ederek ve hatta masrafa girerek ortaya koyduğum bu araştırma mahsulü yazımdaki fikirleri mahut ‘yazar-çalar’a atfetmesi âdil ve hakça bir tutum mudur? Bu, insandaki adalet duygusuyla bağdaşır mı? Emek ve düşünce hırsızlığı internetin sağladığı imkânlarla desteklenerek bu boyutlara nasıl ulaştırılabilir?
Söz konusu kitap artık Meclis Kütüphanesine varıncaya kadar birçok kütüphaneye girmiş bulunuyor. Kitapçılarda görünmediğine göre basıldığı Ocak 2008’den bu yana satılıp tükenmiş olmalıdır. Dipnotsuz olarak alıntılarla kotarılmış bu yığma kitap sadece benim değil, Ali Birinci, M. Şükrü Hanioğlu ve sözüm ona kaynakçasında yer alan daha birçok isimden uzun (ç)alıntılar yapma cüretini sellemehüsselâm gösteren çarpıcı bir örnektir.
Üst üste intihal… İbretiâlem için dikkat nazarlarına sunulur ey okuyucu.
Hâmiş:
Çalınan bildiri metnimin yer aldığı Sempozyum Kitabının baskı tarihi: 2007 (s. 393-422).
A.Ş. Aksoy’un kitabının baskı tarihi: Ocak 2008 (İntihal: s. 216-218).
Yusuf Turan Günaydın