Ürdün, “Arap Baharı”nın da etkisiyle son yıllarda en çok ziyaret edilen ülkelerden biri. Gerek eğitim açısından gerekse de turizm açısından en çok tercih edilen Arap ülkelerinin başında geliyor. Eğitim için bu ülkeyi tercih edenlerin sayısı azımsanamayacak kadar çok. Avrupa’dan Uzak Doğu’ya pek çok öğrencinin Arapça için tercih ettikleri ülkelerinde başında. Turizmdeki başarısı ise diğer Arap ülkelerinde olduğu gibi petrol olmamasından kaynaklanıyor. Petrol gibi ciddi bir gelir kaynağından yoksun olmak buradaki insanları turizme yönlendirmiş. Bu ülke Doğunun zenginliklerini turizm potansiyeliyle birleştirmeyi başarmış.

Bunların yanısıra Ürdün kelimelerle ifade edilemeyecek manevi pek çok zenginliği de saklamakta. O da üzerinde barındırdığı sahabe kabirleri. Tarihimizde adını birçok kez duyduğumuz nice büyük sahabe bu topraklarda yatıyor. Ve onların kabirlerini ziyaret etmek isteyen nice insan Ürdün'e, sırf bu insanların ruhlarını şad etmek, ailecek bu güzel insanları anmak için uğruyor.

O sahabelerin kabirlerinin burada olduğunu bilmiyordum

Açıkçası buraya geldiğimden beri burada birkaç sahabe kabri olduğunu biliyordum ancak isimlerine imam-hatip döneminde çok zevk aldığım siyer okumalarımdan aşina olduğum ve her birinin hayatını, mücadelesini her Cuma arkadaşlarla bir araya gelerek anlatmaktan zevk aldığımız sahabelerin kabirlerinin burada olduğunu bilmiyordum. Tarihimizden aşina olduğumuz Muaz b.Cebel ve Dırar bin Ezver onlardan mesela. Bu isimleri duyduktan sonra bu yüce gönüllü Rasul dostlarını ziyaret etmek kadar heyecan verici ve güzel bir şey daha olmazdı sanırım.

Ürdün’de sahabelerin izini sürmek de nasip oldu böylelikle… Planlanan yerlerin tümünü gezmek için sabah erkenden yola çıktık. Öncelikle makamı Salt’ta bulunan Yuşa (a.s)’ı ziyaret edecektik ve daha sonra sahabelerin kabirlerine gidilecekti. Amman’dan tarihî Salt şehrine doğru yol alırken şehrin yakınlarından bir yerden düzlükten aşağılara doğru inmeye başladık. Bir süre sonra yolun sağında etrafı demir parmaklıklarla çevrili, içinde oturulacak birkaç beton oturağın ve masanın bulunduğu bir yerin yanında durduk. Meğer burası bulunduğumuz bölgenin sıfır noktası imiş. Yani tam deniz seviyesiymiş. Bu önemli yeri belli etmek amacı ile buraya bir konaklama mahalli ile bir tabela dikmişler. Yolun sonunda Ölü Deniz bulunmaktaydı ve burası deniz seviyesinden tam 400 metre aşağıda.üRDÜN

“Kârlı bir alışveriş yaptın ey Dırar”

Daha sonra sahabelerin kabirlerinden ilki olan Dırar bin Ezver’in kabrine gitmek üzere yola devam ediyoruz. Hz. Dırar bin Ezver M. 630 yılında kabilesinden bir grupla Efendimiz'in huzuruna gelmişler ve o, bu büyük huzurda “Lamiyye” adlı kasidesini okumuştu. Bu kasidesinde içki, kumar, eğlence gibi zevkleri bıraktığını, ailesini ve bütün servetini terkederek müşriklere karşı savaşmaya geldiğini ve bu alışverişte zararlı çıkmayacağını ümit ettiğini ifade etti. Sevgili Peygamberimiz de kasideyi dinledikten sonra ona, “Kârlı bir alışveriş yaptın ey Dırar!” dedi. O da kelime-i şehadet getirerek İslam’la şereflendi.

Bu ümmetin emini: Ebu Ubeyde Bin Cerrah

İsrail sınırından ilerlemeye ve ikinci durağımız olan Ebu Ubeyde bin Cerrah’ın kabrine doğru yola devam ediyoruz. Yol boyunca devam ederken bu toprakların İslamiyet’in ilk yıllarında ne kadar da büyük anlam ifade ettiğini düşünüyorum. Bu sahabeler bu topraklara savaşmaya gelmiş ve buralarda şehid düşmüşlerdi. İslamiyet’in o yıllarında Müslümanlar Bizansa ve Sasanilere karşı savaşıyorlardı. Bu savaşlarda ise  Halid bin Velid, Yezid bin Ebu Süfyan,  Şurahbil bin Hasene, Muaz bin Cebel ve Ebu Ubeyde gibi sahabeler baş roldeydi.

üRDÜNÜrdünlülerin sahabe efendilerimiz için yaptıkları külliyeler birbirinin benzeri. Uzaktan bakıldığında genelde iki ayrı kubbe görülüyor. Bir tanesi camiye ait. Caminin büyük kubbesi yanında modern tarzda bir minare uzanıyor. Caminin kıbleye zıt tarafı muhakkak bir avlu ile çevrili ve avlunun caminin karşısına gelen köşesinde ise türbe bulunuyor.

Allah'ın Rasûlu'nun “Her ümmetin bir emini vardır, bu ümmetin emini Ebû Ubeyde b. el-Cerrah'tır” (Müslim, VII, 127; İbn Mâce, I, 136) buyurduğu bu zat, Uhud'da Efendimiz'e atılan bir taşla zırhının halkaları yanağına battığında bu halkaları dişi ile çıkarmaya çalışmış ve çıkarırken de bir dişini kaybetmişti. Hendek'te, Hayber'de, Hudeybiye'de en önde gidenler arasında Ebu Ubeyde de vardır.üRDÜN

Efendimiz ile elbisesini paylaşan sahabe: Şurahbil bin Hasene

Yeniden arabamıza biniyor ve veba hastalığından hayatını kaybeden Şurahbil bin Hasene’nin kabrine doğru yola çıkıyoruz. Uzaktan yeşil kubbeli camisiyle karşılıyor bu belde bizi. İslam’ın ilk yıllarında Efendimiz'e vahiy kâtipliği yapan, bir elbisesini emaneten Peygamber Efendimize veren ve Efendimizin de bu elbiseyle cemaate katıldığı bu büyük sahabenin hayatını gözlerimizin önünden geçirmeye çalışıyoruz.

Helali ve haramı en iyi bilen sahabe: Muaz B.Cebel

Daha 17 yaşındayken Efendimiz'in yoluna giren, O'nun dönemindeki tüm savaşlara katılan bu sahabeyi Efendimiz çok sever ve bazen de "Ey Muaz seni seviyorum" diyerek sevgisini açıktan ifade edermiş. Yine Peygamberimiz O'nun Kur’an ilmi ile ilgili olarak, "Kur'an'i dört kişiden öğrenin: Abdullah b. Mes'ûd, Ubey b. Kâ'b, Muâz b. Cebel ve Ebu Hûzeyfe'nin âzadlisi Sâlim" buyurmuş.

üRDÜNMuaz bin Cebel’in Yemen’e tebliğ için gönderiliş hikâyesi de oldukça meşhurdur. Hz. Muaz bin Cebel, Yemen'de uzun müddet kaldı. Kendisine verilen vazifeyi yerine getirdi. Peygamberimizin vefatını da orada iken haber aldı.

Belki de bu topraklarda yüzlerce sahabe bulunmaktadır. Ve bizler onların içlerinden en meşhur olanlarını biliyoruz ve onları ziyaret ettik. Eğer sizin de yolunuz bir gün Ürdün’e düşerse şayet, Allah Rasulünün sevgili dostlarını bu büyük sahabeleri ziyaret etmeden gitmeyin.

Allah kıyamet günü bizleri bu salih insanlarla birlikte eylesin. Amin.

 

Selma Elmas yazdı