Seyyid Ahmet Arvasi, ‘fikir işçisi’ diye tanımlayabileceğimiz önemli ve değerli bir ideologdu. Hatta Ülkücü Hareket’in mensupları tarafından kendisine “Asrın Yesevisi” denilmekteydi. Tarihin getirdiği tecrübe ve dinin yüklediği misyonu harmanlayarak sosyolojik açıdan incelenesi bir Türk kimliği çizen Seyyid Ahmet Arvasi, aslında nesebi Efendimiz’e (sav) dayanan bir Arap’tır. Bugün İsmet Özel’in söylediği ‘Türk’e nazaran daha tutarlı bir Türk tanımı yapan Seyyid Ahmet Arvasi, Diyalektiğimiz ve Estetiğimiz kitabında, tanımladığı Müslüman Türk’ün sanat ve estetik algısına ilişkin önemli analiz ve tenkitlerde bulunuyor.
Dinî ihtiyaçlardan doğan sanatlar
İnsan hayatının yegane referans noktası olan din, sanata da temel oluşturur. Çoğu sanat dalı dinin tesirleri sayesinde doğmuş ve inkişaf etmiştir. Mesela Eski Yunan Tarihi diye adlandırılan dönemde Yunanlılar, taptıkları kabul edilen çeşitli tanrı ve tanrıçalar için mabetler inşa etmişlerdir. Bu mabet inşası, mimari gibi bir sanat dalının o toplum içerisinde doğmasına sebep olur. Yine din olgusu etrafında tapınma duygusu ile hareket eden bazı kavimlerin meydana getirdikleri putlar, modern heykel sanatının da temelini oluşturur.
Dinin sanata etkisini İslâm açısından örneklendirecek olursak İslâm’ın heykele bakışını ele alabiliriz. Az önce belirttiğimiz putlara tapınma meselesinin İslâm’ın indiği ilk yıllarda yaygın oluşu ve benzeri sebeplerden hareketle heykel sanatı İslâm tarafından hoş karşılanmamaktadır. Bunun yerine bizim sanatkârlarımız hat, tezhip gibi Yüce Kelam’ı öne çıkartıcı, tezyin edici diğer dallara yönelmişler ve bu dallarda zirve eserler vermişlerdir.
1970’lerdeki sanat tartışmalarına Ülkücü fikrin katkısı
Toplumlar içerisinde daima tartışma konusu olan sanat meselesi, 1970’li yıllarda ideolojilerin çekişmesiyle beraber Türkiye’de yeniden tartışma alanı bulur. Sanatın kimileri tarafından manevi bir doyum, kimileri tarafından bir hobi olarak yorumlandığı dönemde Seyyid Ahmet Arvasi de, Ülkücü fikir aksiyonuna ilişkin yoğun çıkarımların yer aldığı bu Diyalektiğimiz ve Estetiğimiz adlı eserini meydana getirir. Onun zihin dünyasında sanat en güzel olana, O’na ulaşmanın farklı bir yoludur.
Son olarak Bilgeoğuz Yayınevi’nden çıkan eser, adından hareketle ‘Diyalektiğimiz’ ve ‘Estetiğimiz’ adlı iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde diyalektik (tekellüm) konusunu ele alan yazar, İslâm’ın insan aklına verdiği önem üzerinde yoğunlaşıyor. Akıl, eşya ve insan ilişkisine dair derin ve düşündürücü bir analiz sonrasında ruhun tanımını yaparak bu saydığımız mefhumlar arasındaki ilginç ve karmaşık ilişki ağını gözler önüne seriyor.
Estetik bir ilim olarak görülmeli
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen Bey’in bir konuşması sonrasında başlayan “Muhafazakar sanat” tartışmasına da cevap olabilecek eserde, Seyyid Ahmet Arvasi, “insan için olmazsa olmaz” diye belirttiği üç sacayağı arasına mabet ve evlerden sonra sanat galerilerini dâhil ediyor. Eser içerisinde, uzmanlık alanı olan pedagoji ilminin kendisine sağladığı yorum kolaylığını gördüğümüz Arvasi, sanatın, yetişme çağında ve sonrasında insanın beden ve ruh sağlığına katkılarından da bahsediyor.
Hayatı boyunca yaptığı ‘yerlilik’ vurgusundan yola çıkarak Türk ve İslâm sanat tarihi tecrübelerinin ‘mukaddes bir emanet’ olduğunu, sanatkârların bu tecrübelere sahip çıkıp geliştirerek yeni eserler meydana getirmesi gerektiğinin altını çizen Arvasi, "Bir sanatkâr, şahsiyetini, bir medeniyet haysiyetini ve hayatiyetini korumak istiyorsa, kendi ‘estetik dehasına’ yön veren telakkileri ‘mukaddes bir emanet’ gibi korumasını ve kollamasını bilmelidir."diyor. Sanatkârın sadece mevcut şartların yeterliliği ile değil, iman ve aşkla tamamlanmış üstün bir kabiliyet ile gelişeceğinin altını çizen yazar, İslâm sanat anlayışının da mevcut anlayışlardan farklı, orijinal bir yapıya sahip olduğunu aktarıyor.
Daha sonra ‘İslâm Medeniyeti ve Estetiği’ üzerine de analizler yapan Arvasi, “Estetiğin bir ilim olarak görülmesi” gerektiğini belirtiyor. İslâm, sanat ve psikoloji eksenli yorumlarla beraber medeniyetimizdeki sanat örneklerini sıralıyor. “Milli kültür” ve “milli zevk” meselelerini de kitabında inceleyen Ahmed Arvasi, sanatın ve sanatçının teşvik ve korumaya muhtaç olduğunu belirtiyor. “Türk İslâm Medeniyeti Yeniden Dirilirken” başlıklı makalesi ile eserini tamamlayan Arvasi, bu minvalde dirilen medeniyetin mimarlarına ufuklar açarak onlara yardımcı olmaya çalışıyor.
Gökhan Gökçek değindi