Dedem Mehmet Akif/Zorluklarla Geçen Bir Ömrün Saklı Kalmış Hikayesi, Gençler İçin Safahat ve Mehmet Akif’in İdeal Nesli Asım. Bu üç kitap, temelde Mehmet Akif Ersoy’un ailesinin önemli katkılarıyla hazırlanmıştır. Kayda geçirme ve eser olarak üretiminde Fatih Bayhan’ın kıymetli mesaisi de göz ardı edilemez. Kitapları hazırlayan Fatih Bayhan bunları yaparken bir yandan da Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un düşünce iklimini ve millet olma şuurunu da aktarma gayretine girişmiştir.

Dedem Mehmet Akif/Zorluklarla Geçen Bir Ömrün Saklı Kalmış Hikayesi

İsimlerini Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un verdiği torunları Ferda Argon ile Selma Argon dedelerini gazeteci ve araştırmacı yazar Fatih Bayhan’a bundan yaklaşık 10 yıl önce anlatmışlardı. Üçlünün sohbeti söyleşi tarzında bir kitap olma yolunda giderken 2012 yılında Ferda Argon Hanımefendi hakkın rahmetine kavuşur. “Dedem Mehmet Akif” isimli kitaba bürünen söyleşi, üzerinde biraz daha çalışılmasıyla 2015 yılına gelinmiştir. Ne var ki kitaba önsöz yazmak Selma Ersoy Argon Hanımefendi’ye nasip olur.

“Dedem Mehmet Akif/Zorluklarla Geçen Bir Ömrün Saklı Kalmış Hikayesi” başlığıyla 2015 yılında Timaş Yayınları’ndan ilk baskısı yapılan kitabın yazarları ise bahsettiğimiz üçlüden oluşmaktadır. Kitapta Fatih Bayhan soruyor, Akif’in torunları Ferda ve Selma Hanımlar anlatıyor. Her iki torunda da dedelerine olan özlem bariz şekilde ortaya çıkarken, dram dolu yıllar da okuru hüzne boğmaktadır.

Mehmet Akif Ersoy Mısır’da hicrettedir. Kızı Suad Hanım’dan bir torunu olduğu haberini alır. Bahtiyar olan Akif’e kızı sorar: Adını ne koyalım? Mısır’dan bir kart yollar Mehmet Akif, iki de isim yazar: Ferda ve Selma. Suad Hanım Ferda isminde karar kılar. Selma ismini de saklar. Zira Selma Ersoy Argon daha doğmamıştır:

“Suad Hanım ilk kızına ‘yarın’ manasına gelen Ferda ismini verir. Selma ismini ise saklar ve çok sonra doğacak ikinci kızına verir. Ancak Mehmet Âkif için Selma’nın ayrı bir önemi ve özlemi vardır. Zira bu kişi, Safahat’ın birinci kitabında da şiirine konu ettiği, geçirdiği rahatsızlık nedeniyle dört yaşında kaybettiği hemşirezadesidir.

O şiirde üstat, ‘Hemşirezademdir. Dört yaşında öldü,’ diye başlar ve: ‘Çıkıp da gör hele bir kerre şimdi Selma’yı/Ne hale koydu felek, git de bak, o simayı!’ diyerek hastalığından duyduğu elemi anlatır (s.13).”