Konu edindiğimiz kitap, muhtevası itibariyle oldukça geniş fakat üzerine konuştuğumuz şey tarih ve tarih yazıcılığı olunca, söz dönüp dolaşıp mutlaka basit bir ayrıma takılıyor: “Batı ve ötekiler.” Bu ayrımın en belirgin olduğu kısım tartışmasız tarih yazıcılığında karşımıza çıkıyor. Öyle ki, son birkaç yüzyılın üzerine en çok yazılan ve konuşulan konuları, esas itibariyle bir çeşit tarih anlatımını ifade ediyor. “Batı ve ötekiler” ayrımının ilk kez ortaya atıldığı zamanlar üzerinde çeşitli görüşler olsa da, Aydınlanma dönemi düşünürlerinin ortaya attığı görüşler bu fikre en büyük katkıyı yapmıştır. Dönemin tarih yazıcılığı düşünüldüğünde, tarihi olayların neşredilmesi ve dünya tarihinin belli dönemlere göre ayrılması Avrupa merkezci bir yaklaşımla vuku bulmuştur. Buradan hareketle bugün üzerine konuştuğumuz “Dünya Tarihi” veya “Siyasi Tarih” meseleleri aslında Avrupa tarihiydi ve kesinlikle Avrupa’yı merkeze alarak tarihi olaylara yaklaşma eğilimi gösterdi. Yapmış olduğumuz bu kısa girizgâh, biraz sonra imkânlar el verdiği ölçüde daha detaylı işleyeceğimiz “tarihin devirlere taksimi” hadisesinin bir özeti mahiyetinde kabul edilebilir. Biz burada kitap hakkında birkaç husus hakkında durmaya çalışarak sizlerde genel bir fikir oluşturmaya çalışacağız.
Amaç, dönemin düzgün bir tasnifini yapmak
“II. Meşrutiyet Döneminde Tarih Düşüncesi”, Dr. M. Kaan Çelen’in Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı’ında hazırlamış olduğu doktora çalışmasının genişletilmiş hali. 2004 yılında Trakya Üniversitesi Tarih Bölümü’nün lisans programını tamamlayan Çelen, doktora tezini 2013 yılında tamamlamış. Çelen’in ortaya koyduğu çalışmanın amacını; Cumhuriyetin laboratuvarı şeklinde tanımlanan II. Meşrutiyet döneminin daha iyi anlaşılmasını sağlamak ve tarih düşüncesi fikrinden hareketle bu alana mütevazı bir katkı yapmak şeklinde not edebiliriz. Yazara göre bu konu ve perspektife dair II. Meşrutiyet döneminde yaşamış fikir adamlarının sayısı oldukça az. Bunun yanında II. Meşrutiyet döneminde bu konuya dair neşredilmiş bir eser bulunmuyor. Yazarın çalışmasının özü, döneme ait dağınık bilgilerin derlenip toparlanması sonucu düzgün bir tasnif yapmak ve anlamlı bir bütün oluşturarak konu edindiği fikri açıklamak olarak izah edilebilir.
Batı merkezci tarih anlayış
Yukarıda yazarın fikirlerinden hareketle özetlediğimiz tarih yazcılığı meselesi, konusuna göre kitabın çeşitli bölümlerinde geçiyor. Bunlardan bir tanesi “Tarihin Devirlere Taksimi” bölümü. Bugün dünya tarihi olarak konuştuğumuz alanın aslında “Batı” tarihinden münhasır oluştuğunu anlıyoruz. Bu anlayış tarihin dönemsel tasniflerinde de karşımıza çıkıyor. Yazarın açıkladığı yaklaşıma göre tarihin taksimi milletten millete, kavimden kavme farklılık göstermektedir. Buna göre yaygın olarak bilindiği üzere “ilk”, “orta” ve “yeni” çağ tasnifi, tarihteki belli olaylara göre yapılmaktadır. Tasnife göre, yazının bulunması, “Konstantinapol’ün fethi”, “Fransız Devrimi” ilgili tasnifte yer bulur. Fakat kitaptan edindiğimiz bilgiye göre yapılan bu tür bir tasnif aslında hatalıdır; çünkü tarihin devirlere göre tasnifi aslında tarih boyunca her kavmin başından geçen ayrı olaylara göre değerlendirilmelidir. Çelen, bu bölümde konu edindiği Türk tarihinde, hâkim yaklaşımın tamamen dışına çıkarak tarihi dörde ayırmış ve şu şekilde bir tablo ortaya koymuştur:
1- İslamiyet öncesi Türk tarihi; Tuğrul Bey’in adının hutbede zikredilmesine kadar devam eder.
2- Türklerin İslâm âlemindeki durumu içerir, Türk-İslâm tarihidir; İstanbul’un fethine kadar devam eder.
3- Türklerin Avrupa ile münasebetlerinin tarihidir; 23 Temmuz 1908 “Hürriyet’in İlanı”na kadar devam eder.
4- Türklerde milliyet fikrinin uyanması ile başlar, günümüze kadar gelir.
Çalışmada bu tasnif gibi başka tasnifler de yapılmaktadır; kiminde benzeri, kiminde ise farklı ayrımlar söz konusu olmuştur. Çelen, bu tasnifleri çeşitli yazar ve düşünürlere referans göstermektedir. Fakat dikkat çekici husus şudur ki; genel itibariyle hepsinde yukarıda not etmeye çalıştığımız tarihi tasniflere ayırırken vuku bulan olaylar dikkate alınmaktadır. Dolayısıyla bugün ilgili literatürde incelediğimiz ve büyük ölçüde “Avrupa merkezci” yaklaşımdan hareketle açıklanmaya çalışılan tarih anlayışı kabul edilmemektedir.
Dr. M. Kaan Çelen’in çalışma konusu içersine giren II. Meşrutiyet dönemi, söz konusu yıllar içersinde meydana gelen olaylar, savaşlar, ortaya atılan fikirler önemli ölçüde katkı sağlamış ve görünürde en çok Türk-İslâm sentezi perspektifine katkı sağlamıştır. Döneme ait önemli tespitlerin yapıldığı eser, burada kısaca açıklamaya çalıştığımız hâkim paragidmanın dışına çıkarak farklı bir yorum getirmeye çalışmış ve başta ders kitapların olmak üzere Cumhuriyet döneminde yazılan ve hâkim ideolojinin ürünü olan tarih yazıcılığına eleştirel yaklaşarak, özünü gazete kupürlerinde bulduğu, tamamıyla felsefi temelden yoksun söylemlere cevap geliştirmiştir.
Abdullah Said Can yazdı