Yakışıklı mı yakışıklı, boylu mu boylu, dilli mi dilli, sahtekâr mı sahtekâr, hızlı mı hızlı, becerikli mi becerikli bir adam: Cingöz Recai. Peyami Safa’nın biraz da Arsen Lüpen’i hatırlatan unutulmaz karakteri aynı zamanda tüm İstanbul halkının tanıdığı komiser Mehmet Rıza’nın da baş düşmanı. Sürekli bir kovalamaca, ansızın yüz yüze gelme ve hiç bitmeyen bir macera onlarınki. Biri için kaçmak, diğeri için kovalamak hayatın anlamı olmuş gibi. Belli ki ikisi de birbiri olmadan yapamıyor ve hatta birbirlerini takdir ediyor. Cingöz Recai’nin Mehmet Rıza’ya her defasında azizim, üstadım gibi hitaplarda bulunması bundan.
Peyami Safa, Cingöz Recai’yle memleketin mevcut şartlarına uygun düşecek bir karakter ortaya koyuyor. Bir anda karşınıza çıkıveren, bir anda elinizden kaçıveren, her zaman her yerde bulunabilen, bir ıslıkla etrafınıza otuz kişi toplayabilen organize bir örgütle muhatabız. İstanbul’da girilmedik ev, katılmadık balo, soyulmadık han bırakmayacak kadar da yetenekli bu adam, klasik “Türk polisi yakalar” sloganının dışında işlere imza atan bir kleptoman, ele geçmez bir tip. Planlarını yapar, bu plandan geri adım atmaz, sonunda da yapacağını yapar. Hikâyelerin tamamı hırsızlık üzerine, çünkü hırsız… Çeşit çeşit hırsızlıklar, çeşit çeşit saklanma metotları, çeşit çeşit kaçış planları hem Recai’nin, hem Rıza’nın hem de yazarın yaratıcılığını gösteriyor. Recai yaptığı işten zevk alan ve onu eğlenceye dönüştüren biri. Kendi ifadesiyle o bir kleptoman. Şakayı, gülmeyi, alay etmeyi çok sever. "Düşman Şakası"nda Mehmet Rıza'nın evini soyması, sonra çaldıklarını ona üç otuz paraya satmayı teklif etmesi ve tüm hikâyenin bir şakadan ibaret olduğunu anlatması onun bu özelliklerini en iyi ortaya çıkartan örneklerden birisi. Malum Mehmet Rıza'nın gazetelere de yansıyan soyulma hikâyesi bir şakadan ibarettir ve Cingöz Recai'nin adamları çaldıkları antikaları götürmemişler, odada bulunan sobanın içine tıkmışlardır. İşte Recai, bunu yapmaktan ve bunu anlamaktan zevk alan bir garip karakter. Bu yönüyle gösterişe, nama, takdir edilmeye ne kadar meraklı olduğunu da anlamış oluyoruz.