Bir toplum, kendisini var kılacak bireyleri nazenin bir şekilde inşa ettiği sürece o toplumun geleceğinden kaygılanmasına gerek yoktur artık.

Özellikle Tanzimat’la beraber toplumumuzda değer yargılarına dair yaşanan karmaşa hâlâ devam etse de, bu karmaşanın en azından toplum özgürleştikçe azaldığı ve kişilerin/cemaatlerin/sivil toplum önderlerinin/kültür merkezlerinin, kimlik inşası konusunda “neyi, nasıl yapmak” gerektiği noktasında önemli adımlar attığı aşikâr.Mehmet Altan

Ve fakat kabul etmeli ki bu inşa çalışmaları, özellikle akademik çalışmaların kurumsallaşmayı başardığı illerde daha yaygın olarak sürmekte. Sözgelimi, Osmanlıya payitaht olmuş memleketim Edirne’de bu çalışmalar yok denecek kadar azken, Osmanlının diğer payitahtlarından, yeni memleketim Bursa’da bu çalışmaların ve bu çalışmalara kaynaklık eden kültür merkezlerinin yaygın olduğunu büyük bir keyifle görüyorum.

Bursa’da Kültür Merkezleri boş durmuyor

Her ne kadar Bursa’daki bu merkezleri henüz tam olarak öğrenemesem de, Bursa’da mukim bulunduğum şu üç ay içinde aktivitelerinin bir bölümüne katılma fırsatı bulduğum TYB Bursa Şubesinin etkinlikleri gerçekten kaliteli ve doyurucu. Bu etkinliklerin sonuncusu da, gazeteci ve akademisyen kimliği bulunan Mehmet Altan’ı “Kent Dindarlığı” konusunda görüşlerini anlatması için ağırlamak…

Kent Dindarlığı“Kent Dindarlığı” sosyal hayatın yeni trendi mi?

Altan ailesinin Türk düşünce hayatında -onay görmesi veya görmemesi bir yana- göz ardı edilemeyecek bir yeri var. Akademisyen kimliği de bulunan Mehmet Altan, 27 Kasım Cumartesi akşamı, aynı zamanda TYB Bursa Şubesi olarak da kullanılan Seyyid Usül Kültür Merkezinde, “yaygınlaşıp tartışılmasını dilediği” Kent Dindarlığı konulu, zaman zaman panele dönüşen bir konferans verdi. Konferansa her yaş ve her sosyal tabakadan katılım vardı ama bayanların ağırlığı dikkat çekiciydi. İşte konferanstan notlar:

“Kent Dindarlığı” iki sebepten ilgimi çekti: Birincisi, eskiden beri bilinen dindarlık ile bağdaşmayan yeni bir dindarlık türü olması; ikincisi, şimdiki dindarların bazı yaklaşımlarının eski solcuların davranışlarıyla benzer olması.

“Kişiler yoksullaştıkça dindarlık bir iç yolculuktan uzaklaşıp şekil şartlarına indirgenir oldu.”

“Gelir ve eğitim düzeyleri arttıkça, kişiler dindarlığı olması gerektiği şekilde anlıyorlar.

“Kişilerin ve toplumun üretmemesi yoksulluğu, yoksulluk da, -bir eksikliği giderme güdüsünden dolayı- insanı fanatik olmaya itiyor. Bu fanatizm çeşitli biçimlerde kendini gösteriyor: Dindarlık, solculuk, futbol seyircisi olarak kan dökme vb.”

“Kendimizle övünüp sorunları görmezden geliyoruz ama bir milyar altı yüz milyon Müslüman’ın üretimi, sadece Almanya’nın üretimi kadar.”

“İHL mezunları, devlette hemen iş bulma şansına sahipler, yoksul aileler biraz da bu yüzden çocuklarını İHL’lere veriyor. Batıda din adamı olmak zor. Din adamları önce bir meslek sahibi olmak zorunda, ondan sonra da zor bir süreçten geçerek din adamı olunuyor. Ama Batı’da din adamı “İnanç entelektüeli” olurken bizde ise din adamlığı bir meslek…”

“Türkiye’nin asıl problemlerinden biri de, diğerinin kendine benzemesini istemek. Tek parti iktidarı ve sonrasında bu böyleydi, şimdi de rövanşist duygularla yine bu böyle.”

“Kent dindarlığı, dinin sömürülmesi ve din üzerinden rantı engelleyeceği için yaygınlaşmalıdır.”

“Bana göre dindar adam, vicdanlı adamdır. Kişide vicdan yoksa eğer, dindarlık da yoktur.”

Kent Dindarlığı, Mehmet AltanKent Dindarlığı'nı anlamak için Köy Dindarlığı'nı bilmeli

Mehmet Altan, genellikle cümlesini bitirmeden başka cümleye geçen bir konuşmacı. Dolayısıyla bazı düşünceleri de tam anlaşılmıyor gibi. Üzerine konferans verdiği “Kent Dindarlığı” kavramı tam olarak anlaşılmamış olacak ki, sorularda bu konu da gündeme geldi.

Konuşmacı, kent dindarlığını iki farklı şekilde tanımladı: 1. “Kent dindarlığı, hayata temel hak ve hürriyetler noktasından bakmaktır.” 2. “Kent dindarlığı, Anti-Talibandır.”

Bu tanımlamaları daha iyi anlamak için Altan’ın “Köy Dindarlığı”nı nasıl tanımladığına bakmak gerek. Altan’a göre Köy Dindarlığı “Saraya (Devlet destekli veya değil, ekonomik refaha) ulaşamayanların kendilerini din üzerinden ifade etmeleridir.” 

“Kent dindarlığı” konuşulmalı

Mehmet Altan, olaylara ekonomik durum ve kişisel-toplumsal hukukun dünya standartlarına ulaşması penceresinden bakıyor. Ona göre “Kent Dindarları” ekonomik olarak kendilerine yeten, değişik görüşteki kişilerle bir arada sorunsuzca yaşamayı beceren yeni bir dindar tipi. Ve bu dindar tipi de, dini “Bazı şekli şartları yerine getirmek” olarak değil, bir “içsel yolculuk” olarak anlıyor. Bu tanımlamayla sınırlanan dindarlığı da “Kent Dindarlığı” olarak isimlendiriyor Altan ve bu dindar tipinin yaygınlaşmasının din üzerinden rant elde edilmesinin, dinî radikalizmin önüne geçeceğini öne sürüyor.

Şunu da eklemeliyim: Altan’ın düşüncelerine katılan olduğu kadar onun düşüncelerini eksik ve yetersiz bulanlar da vardı. Ama şu önemliydi: Konu gündeme gelmişti ve tartışılıyordu. Önemli olan da bu değil miydi zaten?! 

 

 

Fikri Özçelikçi, Bursa’nın nimetlerinden faydalanmalı dedi