Kadına taciz denilince akla, ilk olarak, cinsel içerikli bir el ve vücut hareketi, küfür söz, kadının bedenini hedef alan bir temas/dokunma, ırza tasallut gibi hareketler geliyor.

Cinsiyet (dişi olmak) üzerinden yapılan bu zulüm, sadece bizim ülkemize mahsus değil. En eski zamanlardan beri bütün ırklarda böyle bir algı ve uygulama var. İnsanın en zayıf ve de en kuvvetli yönü olan ırza tasallut, en büyük cezalandırma yolu olarak seçilmiş erkekler tarafından. Savaşta akla gelen, hedefe ilk konan kesim hep kadınlar olmuştur. Niye? Dişidir; güçsüzdür ve milletlerin en yumuşak karnıdır kadın. Böyle kabul edildiği için savaşlarda toplu tecavüzler yaşanmıştır. En son Bosna’da yaşanan bu şerefsizliğin faili Hırvatlar ve Sırplar idi. Kadını (ailesini, milletini) utanç içinde bırakmayı da hedefleyen bu fiiller, nice insanın dünyasını kararttı. Bazıları intihar etti, bazıları büyük travmalar yaşadı.

Dedik ki ırz, namus, iffet insanın en zayıf ve de en kuvvetli yönüdür, değeridir. Erkek veya kadın olmak arasında bu bakımdan fark olmamasına rağmen, öncelik hedef, yaşı ne olursa olsun kadınlar olmakla birlikte; erkekler de anaları, eşleri, kız kardeşleri, kızları, milliyetleri üzerinden cezalandırılmış olur.

Taciz ve tecavüz; erkek cinsinin zihin dünyasını belirleyen bir cezalandırma şekli ile sınırlı kalmadığı; bir zihniyet, psikolojik bir takıntı, marazi bir durumdur. Sebebi siyasi gibi görünse de aslında insanlığı yitirmekle ilgilidir. Tacizin hedefi olarak kadınlar yurt dışı ile sınırlı kalmadı “içimiz”e de yöneldi. Taciz, sadece bir cezalandırma yöntemi değildir; bazıları için bir fantezi, bazıları için bir cinsiyet düşmanlığıdır. Doğrusu bu ahlâki sapmanın bu hâle gelmesinde edebiyat (hikaye, roman) ve özel olarak görsel sanatların (sinema, resim, fotoğraf, karikatür vs.) yönlendirici büyük tesiri vardır. Taciz/tecaüz, bazı yazarlar, bazı yönetmenlerce imalı şekilde anlatılırken, bazı yazarlar, çizerler ve sinemacılar tarafından üzerinde basa basa durulan değişik yönleri ile anlatılan, tekrar tekrar gösterilen, kışkırtıcı vaka olarak tasvir edilir. Şunu demek istiyoruz: İnternet siteleri dahil olmak üzere; gazetelerin birinci sayfalarında ve en tepesinde, filmlerde, dizilerde, haber bültenlerinde bu tür olaylara geniş yer ayıran, resimleri büyüterek veren, kışkırtıcı başlıklar koyan muhabir, haber yazarı, genel yayın yönetmeni, senarist vs. gibi kişiler haberleri böyle vermekle sadece okuyucu çekmeyi hesaplamaz, kendi fantazyasının da peşine düşmüş olur. Taciz/tecavüz milletimiz için o kadar kötü ve öfke çeken bir harekettir ki sırf bu sahnelerde oyuncu olarak yer alan, tipi ve olayı canlandırma tarzı ile adı “tecavüzcü”ye çıkmış oyuncuyu sokakta dövmeye kalkan, gördüğünde ona küfreden bir milletimiz var.