Şehirlerin gelişmişlik ölçüsü her ne kadar kentleşme oranı ile ölçülse de hepimizin içinde duran doğallık, eskiyi bağlılık duygusu açık ya da gizli içimizi kemirir durur. Ondandır ki şehirlerde tarihe yaslanan mekânlar daha çok rağbet görür, süslü betonların yerine taş duvarların arasında demli bir çayı yudumlamanın tadına doyulmadığı söylenir.

Sadece çay mı? Elbette değil. Yeni yeni görkemli camiler şehirlerin dört bir yanını süslese de, tarihi bir özelliği olan ve geçmişten günümüze kadar uzanarak dimdik ayakta duran camiler her zaman daha rağbet görmüştür.

Ali Paşa Camii’nin çınarları

Tokat, tarihi doku olarak oldukça şanslı illerimizden. Şehrin merkezinde insanlara geçmişi yâd ettirecek önemli eserler yer almakta. Günümüzde de hizmete devam eden cami, hamam, mescit gibi yapıların şehrin tam merkezinde yer alması, şehre değer katan önemli özelliklerin başında gelmekte.

Tokat’ta, namaz kılmak için Ali Paşa Camii’ni tercih edenlerin sayısı hiç azalmıyor. Şehrin neresinde olursa olsun vakit namazlarını Ali Paşa Camii’nde kılmak için özen gösterenlerin sayısı azımsanmayacak bir yoğunluğa sahip. Vakit namazlarında bile caminin dışına taşan cemaat, bunun en net göstergesi. Ali Paşa, merkez cami olma özelliğini her şeyiyle gösteriyor. Avlusu, şadırvanı ve yıllara meydan okuyan çınarıyla canlı bir tanık olarak şehrin aynası gibi. 1572 tarihli cami, Osmanlı’nın ihtişamını da şehre yansıtan en önemli eserlerin başında geliyor.

Şifa-i Şerif ve Mesnevi okumaları

Birçok geleneğin canlı olarak yaşatılmaya çalışıldığı bir şehirdir Tokat. Şehirde Mevlevihane’nin çok özel bir yeri vardır. 13. yüzyılda canlanmaya başlayan Mevleviliğin en önemli duraklarından biridir Tokat Mevlevihanesi. “Tokat'a gitmek gerek, Çünkü Tokat'ta insanlar ve iklim mutedil” sözünü Mevlana’nın söylediği rivayet edilir. Hatta bu sözden hareketle, Mevlana’nın Tokat’a gelmiş olma ihtimalinin bile üzerinde duranlar vardır.

Mevlevihane aradan geçen uzun yıllara dayanamayarak oldukça hasar görmüştü. Yapılan restorasyon çalışmaları sayesinde, şimdi aynı yerinde doğal dokusundan uzaklaşmış olsa da, bir değeri yaşatması bakımından ziyaretçilerini bekliyor.

Tokat’ta Mevleviliğin, Mevlana'nın müridi olan Muine'd-din Süleyman'ın çalışmalarıyla tanındığını söylenir. 1260 yılına denk gelen bu çalışma, Tokat’ta büyük bir teveccüh bulur. Bir zamanlar Tokat’ta 60 civarında mesnevihan olduğu da bir tevafuk olarak aktarılmaktadır.

Aradan geçen yıllar, Tokat’ta Mesnevi okumalarını çok da sekteye uğratmamıştır. Bazen dar çerçevede, bazen de geniş kitlelerin katılımıyla Mesnevi okuma geleneği yaşatılmaya çalışılmıştır. Şimdi de İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kadir Özköse Hoca’nın okumalarıyla, her çarşamba Mesnevi dersleri terennüm edilmeye başlanmış oldu. Her geçen hafta katılımın arttığı programlar, Tokat’taki Mesnevi geleneğine yakışır şekilde kabul görmekte.

Ayrıca Ali Paşa Camii’nde de başka bir gelenek canlı tutulmaya çalışılıyor. Sabah namazlarından sonra gerçekleştirilen “Şifa-i Şerif” okumaları da büyük bir titizlikle gerçekleştirilmekte. Diğer bir etkinlik ise her cuma, Sümbül Baba Tekkesi’nde yapılan “Mevlid Dersleri”.

Bütün bu çalışmalarda il müftüsü Abdurrahman Koçak Hoca’nın emeği büyük. İlk çalışma olarak şehrin merkezinde bulunan ve yıllarca kendi kaderine terk edilen ya da uygun olmayan faaliyetlerde kullanılan Sümbül Baba Tekkesi’nin onarımı sağlandı. Daha sonra bu mekânı halkın hizmetine Mesnevi, Mevlid dersleri ya da şiir, edebiyat sohbetleri ile açan Abdurrahman Koçak Hoca’nın, gelecek zamanlarda şehre yakışan çalışmalar yapacağını beklemek çok da hayal olmasa gerek. Evliya Çelebi’nin yüzyıllar öncesinden Tokat için söylediği, “âlimler konağı, fazıllar yurdu ve şairler yatağı” sözünü bugün de canlı tutmanın tek yolu, böyle çalışmalarla halkı buluşturmaktan geçiyor.

Molla Hüsrev, Molla Lütfî, İbn-i Kemâl, Şeyh Mehmed Emin Tokadî Hazretleri’nin memleketi olan Tokat, onlardan aldığı bereket ile daha nice güzelliğe vesile olacaktır. Tokat’ın hâkim noktasından şehri seyreden kale, geçen zamana şahitlik etse de, her şey daha avucumuzdan kayıp gitmedi. Hâlâ bu şehrin ramazanlarında sokaklar gül kokmakta. Şehrin kalbi olacak sokaklar, evler, çınar gölgeleri zamana meydan okuyarak aramızda yer almakta. “Tokat bir bağ içinde” türküsünü terennüm ederken, karşımıza dikilen yüksek betonlar içimizden bir şeyleri koparsa da, “Hey on beşli on beşli” ağıdıyla ardına bakmadan gidenlerin cesur yürekleri aramızda dolaşmakta.

Doğal olmak ne güzel

Turgut Uyar’ın “Halbuki korkulacak hiç bir şey yoktu ortalıkta/ Her şey naylondandı o kadar” dediği zamanlardayız. Yapay bir kuşatmayı yaşıyoruz. Doğal olana ulaşmak için nefesimiz yettiğince koşmamız gerekecek. Nerede tarihten kopup gelmiş bir taş parçası bulsak sarılıp geçmişi içimize çekesimiz var.

Tokat, tarihi doku anlamında geçmişten aldığı bereketi günümüzde doyasıya yaşayan bir şehir olarak şanslılar arasında sayılabilir. Neredeyse tarihi hüviyetteki tüm yapılar restore edilerek halkın hizmetine sunuldu. Camiler, hamamlar, köprüler, tekkeler, ahşap Tokat evleri numune olarak kalsa da bağ evleri, şehrin nefes alan köşeleri olarak, şehrin geçmişle günümüz arasındaki köprüsü olmayı sürdürüyor. Bir de Yeşilırmak kıyısı var ki ömre bedel. Onun kıyısında içilen çayın demi, orada okunan kitabın insana verdiği engin huzur başka yerle kıyaslanmayacak kadar kendine hastır.

Yolu Tokat’a düşmemiş olanlara Mevlana Hazretleri’nin çağrısıyla açık bir davet her daim vardır: “Tokat'a gitmek gerek, Çünkü Tokat'ta insanlar ve iklim mutedil.”

 

Mustafa Uçurum, bir daveti yenileyerek yazdı