Hem tasavvufi hem de rasyonel bilgi sahasında düşünce hayatımıza yön veren isimlerin arasına Erzurumlu İbrahim Hakkı’yı da katarız. Özellikle evlerimizde, kütüphanelerimizde Marifetname’siyle yer alır. Ya da dillerimizdeki “Can u dilde hane kıldın akıbet” ilahisi ile. Zihin dünyamızda bir karşılığı olmasına rağmen onun eserlerine ve kendisine vukufiyet sahibi insanlarımızın sayısı çok fazla değil.
Melek Paşalı, Erzurumlu İbrahim Hakkı’ya biraz yakîn gelebilmek için kendisinin torunlarından, Türk Edebiyatı dergisinden tanıdığımız Belkıs İbrahimhakkıoğlu ile bir nehir-söyleşi gerçekleştirmiş ve bunu da kitap olarak yayımlamış: Aşk İle An Seyretmek.
Babasının hatıratı hâlâ yayımlanmadı
Melek Paşalı nehir-söyleşinin bir fark ediş neticesinde ortaya çıktığını söylüyor. Kitap 9 bölümden oluşuyor ve Erzurumlu İbrahim Hakkı’dan sonra onunla soy bağı olanlar hakkında bilgiler sunuyor. İlk bölüm ‘Ailedeki İzler’ adını taşıyor. Bu bölümde Belkıs Hanım’ın doğduğu, büyüdüğü aile ortamı yer alıyor. Belkıs Hanım kendisinin İbrahim Hakkı Hazretlerini eline doğduğunu söylüyor. Ona göre ailede, çocukluğunda, Erzurumlu İbrahim Hakkı etkin bir karakter. Bugün aynı soyadını taşıyan ama dünyası İbrahim Hakkı ile aynı olmayanlardan da bahsediyor Belkıs Hanım.
Aile içinde etkin isimlerden biri de İbrahim Hakkı Hazretlerinin büyük oğlu İsmail Fehim Efendi’ymiş. O da babası gibi astronomi ile meşgul. Musikişinas, şair ve müzehhip. Erzurumlu’nun mürşidi İsmail Fakirullah ile tanışmasına vesile olan babası Osman Hasani Efendi’ymiş. Osman Efendi’nin de güzel bir hatıratı varmış.
Aydınlar değil Tillo
Bilen bilir ki Erzurumlu’nun mektupları yayımlandı. Bu mektupların yayımlanmasına insanların karşı çıkmasını anlamsız buluyor Belkıs Hanım. Mektupların mahrem olmadığını söylüyor. Belkis Hanım Tillo’nun adının şimdi Aydınlar olarak değiştirilmesini de yanlış buluyor. Biz de aynı kanaatteyiz: Tillo, Tillo’dur, Aydınlar değil.
Kıyamet insan insanı yaratmaya kalınca kopacakmış
Bugün Erzurum’da İbrahim Hakkı’dan dersliği olan yeşil hücre kalmış. Emanetlerinin bir kısmı düşman gücüyle bir kısmı da şehrin kabuk değiştirmesi ile elden çıkmış. İbrahim Hakkı’dan kalanlar üzerine Belkıs Hanım’ın amcasi Mesih beyin çalışması varmış. Mesih bey, bu çalışmasında dedelerden kalan belgeleri ve sözlü anlatımları derlemiş. İbrahim Hakkı’dan kalan pek çok kendi eliyle yaptığı alet, Tillo’da akrabalarını evinde duruyormuş, hatta müze olarak ev hizmet veriyormuş. İbrahim Hakkı’nın babası Osman Hasani’nin hatıratı ise Atatürk Üniversitesi’ne bağışlananlar arasında. Bildiğim kadarıyla hatırat üzerine henüz çalışan olmadı.
Oğul İsmail Fehim Efendi’nin soyundan, Belkıs Hanım’ın dedesi Hacı Fehim Efendi de ilginç ilmi mülahazaları olan bir insanmış. Ona göre kıyametin kopacağı zaman şöyle imiş: “İnsanoğlu ilimde öylesine hırslanacak ki, insanı yaratmaya kalkışacak. O yolda da epey mesafe kat edecek. Tam istediği noktaya geldiğinde Cenab-ı Hak, ‘Kulum ben sana bu kadar izin vermiştim, ötesine geçemezsin’ diyecek ve kıyamet de işte o zamanlarda kopacak.”
İnsanın her haliyle ilgilenen, ahlaklı olmasını öğütleyen, günlük hayatı düzenlemek için öngörüleri olan, fiziki özellikler ile manevi ihtiyaçlar arasında bağlantı kuran, insana kendi varlığına vasıl olması için kendisini hatırlatan Erzurumlu İbrahim Hakkı’yı yeniden keşfetmek için güzel bir çalışma okurunu bekliyor.
Arda Şeker, nerdeyim diyerek yazdı