Yazar Demet Tezcan Başakşehir söyleşilerinin Salı günkü konuğu idi. Yola Düşünce kitabından hareketle farklı coğrafyalarda yaşayan Müslüman halklarla ilgili gözlemlerini aktardı. Genelde deprem, savaş, sel gibi  olağanüstü durumlarda bu gidişlerin gerçekleştiğini belirten Tezcan, söyleşisinde zulme uğrayan mazlumları ve direniş hikayelerini anlattı. Söyleşiden aldığımız notları paylaşalım:

Suriye  sokakları

Suriye’ye gittiğimiz zaman şimdiki gibi  iç karışıklık yoktu. Ama baskının izlerini görmek mümkündü. Şehirde liderin posterinin asılmadığı dükkan göremiyorduk. Geziler esnasında Türkiye vatandaşı olan rehberimize hazır Hama’da iken o bölgeyi görebilecek miyiz diye sorduğumuzda inanın hayır bile diyememişti.O zaman anlayabilmiştik Hama’ya dair konuşmanın ne kadar zor olduğunu.

Suriye’ye beş yüz Filistinlinin düğünü için gitmiştik. Stadyumda yapılan düğünde damatlar boyunlarında kelime-i tevhid şalları, ellerinde kelime-i  tevhid  sancaklarıyla ayakta,  gelinler elbiseleriyle biz seyircilerin arasındaydı. Düğüne mi gittik, bir meydan okuma gösterisine mi bunu çözemiyorsunuz ama muhteşem bir atmosfer içinde geçtiğini söyleyebilirim.

Lübnan’da Kana katliamıYola Düşünce

Lübnan’a ülkenin güneyini yerle bir eden 2006’daki İsrail saldırısından bir yıl sonra yetim çalışması için gitmiştik. Camiler, hastaneler, evler yok edilmişti. Mavi emzikli bebek Abbas Haşim’le sembolleşen Kana katliamının gerçekleştiği yere gittik. Kana‘da 1996 yılında bir katliam daha yaşanmış. BM’ye ait olan bir kiliseye güvenilir diye sığınan yüz iki kişiyi katletmişler. Aynı Kana’da 2006’da ikinci kere katliam yaşandı.

Lübnan’da ilgimizi çeken şey mezarlık çevrelerinin ve tüm şehrin şehitlerin posterleriyle dolu olmasıydı. On sekiz yıl boyunca İsrail’in hapishane olarak kullandığı bir yere gittik. Savaş sonrasında mahkumları içeride bırakarak kaçmışlar. Belki kaçıp gitmesini beklediğiniz hapishane bekçisi, yaşananları haykırmak için orada kalmış. Bekçiyle karşılaştığımızda bize hiç durmadan yapılan işkenceleri anlattı.

Çeşitli etnik ve dini grupların yaşadığı Lübnan’da, on iki ayrı kampta dört  yüz binden fazla Filistinli mülteci var. Yaşamlarını çok zor şartlar altında devam ettiriyorlar. Her yerde anahtar sembolü var. Anahtar elli yıl önce terk ettikleri evlerinin kapılarını açmasını temsil ediyor.

Bosna-Makedonya-Kosova

Bosna’ya Srebrenitsa katliamının 11. Yıl Dönümünde gittik. Bir bölgede baktığınız her taraf nasıl mezarlık olur Bosna’da gördük. Bir yıl boyunca açılan toplu mezarlardan toplanan kemiklere DNA testi yapılıp defnedebilir hale getiriliyor. 11 Temmuz’da gömülüyorlar. Hala açılmayan mezarlar var. Bosna’nın yarası  kanamaya devam ediyor.

Sırplar, bu yaptıkları yetmezmiş gibi kinlerini devam ettiriyorlar. Katliam gününü ateş yakıp kurtuluş olarak kutluyorlar. Geçen senelerde “bir Srebrenitsa daha ister misiniz” diye pankart asmışlar.

Direnişin sembol şehirlerinden Gorajde’ye gittiğimizde batılı insanların kültür evi açtıklarını gördük. Bir mücahit bize: “Savaşta teslim etmediğimiz şehrimiz şimdi kültürel etkinlik adı altında kayboluyor. Ne olur bir kültür merkezi inşa edin” demişti.

Bosnalılar her yere “Srebrenitsa’yı unutma! Unutturma!” yazıyor. Bizim de eylemliliğimizi ortaya koyup onların acılarını paylaşmamız gerekiyor.

Kosova’da savaşta yakınlarını kaybedenlerce ağaçlara asılmış sayısız fotoğrafla karşılaştık. Kosovalı anneler beyaz başörtüleriyle meydanlara toplanıyorlar.

Makedonya’da Müslüman bölgelere hiç yatırım yapılmadığını, belediyecilik hizmetinin gitmediğini gördük. Savaştan sonra Vodno dağına çok uzaklardan görülebilen, ışıklandırılmış bir haç dikmişler. Müslümanlar ise savaşta önce camileri yıkıldığı için  köylerine  çok yüksek minareli camiler yaptırmışlar.

Cibuti’de kim zengin?

Cibuti yoksulluğun dehşet yaşandığı bir yer. Betondan evde yaşıyorsanız zengin sayılıyorsunuz. İnsanlar sazdan evlerde yaşıyorlar. Ülkenin tek geliri limanı ve tuz gölü. Bundan sadece yönetimdeki insanlar yararlanıyor. Şehirdeki çeşmede deniz suyu akıyor. Bırakın içmeyi abdest bile alamıyorsunuz.

Oradayken bir kadıncağız bizi çekiştirerek bir yere götürdü. Yoksulluk hikayesini anlatacak diye beklerken taşlarla çevrilmiş bir yer gösterdi ve: “Burası bizim camimiz. Burada bayram namazımızı kıldık. Ne olur bize bir cami yaptırın” dedi.

Cibuti dönemin Habeşistan’ından bölünmüş bir toprak. O nedenle Cibutililer biz Medine halkından önce, Allah resulü yaşarken Müslüman olduk diye övünüyorlar.

Köyün reisinin evine gittiğimizde tandırda pişirilmiş kuru ekmeği doğrayıp ikram etti. Bizde her gün on iki milyon ekmek çöpe gidiyor. Etiyopya’da öğle yemeğini yedin ve akşama öğünün varsa fakir demiyorlar. Bizde ise insanlar ulaşamadıklarının fakiri.

Etiyopya

Etiyopya bizi, bildiğimiz Karadeniz manzarasıyla karşıladı. Ülke yüzde seksen tarım arazisine sahip ancak yüzde sekizi ekilip dikiliyor. Takvimleri miladi takvime göre sekiz yıl geriden takip ediyor. Etiyopya’nın Hristiyan oluşunu esas alıyorlar. Yirmi yıl öncesine kadar devletin dini Hristiyanlıkmış. O yüzden toprakların büyük bölümü devletin ve Hristiyanların. Daha önce Müslümanlar çocuklarını okutmak istiyorlarsa kiliseye göndermek zorundalarmış. Bu nedenle çocuklarını okutmamışlar.

Gittiğimizde küçük çocukların ellerinde parça parça olmuş elif cüzleri vardı. Getirdiğimiz Kuranları hediye ederken her an alacakmışız gibi tedirginlik içindeydiler. Bizlerin Kuran’ın hakkını veremediğimizi düşünüyorum. Kuran-ı Kerim onların elinde değerini buluyor. Anneler tüm imkânsızlıklar içinde çocuklarının ahireti için çalışıyorlar.

Beyazdan Müslüman olur mu?

Daha önce Batılılar gidip o bölgeleri Hristiyanlaştırmış. Beyaz Müslümanın varlığını bile unutmuşlar. Eşim açık tenli, renkli gözlü. Onu namaz kılarken gördüklerinde çok şaşırıp yeni mi Müslüman olmuş diye sormuşlardı. Doğuştan Müslüman olduğunu öğrendiklerinde ellerini açıp dua etmişlerdi. Bu bizim için büyük bir vebal.

Demet Tezcan son olarak Pakistan, Arabistan ziyareti ve Mavi Marmara’dan bahsetti. Uhud savaşında Hz. Nesibe , Hz Fatıma,  Kerbela’da Hz Zeynep niçin varsa, biz de o yüzden Mavi Marmara’daydık diyen Tezcan baskın anı ve sonrasını anlatarak sözlerini tamamladı.

İmran Zeynep Aras haber verdi