İnsan bir yola çıkınca, yola çıkış sebeplerini de açıkça ortaya koymalıdır. Hedefsiz çıkılan her yol, insana külfetten başka bir şey değildir. Özellikle amacını faydalı olmak olarak belirleyenlerin; “neye, kime” sorularına cevap olacak hedefler belirlemeleri elzemdir.

Samiha Ayverdi, hayatını insanlara hizmete adamış, kurduğu her cümleyi Allah yoluna çevirmiş derviş gönüllü bir gönül insanıdır.


Ne yazarsa Allah için yazmış

Samiha Ayverdi’yi anlatırken kullanacağımız o kadar çok sıfat vardır ki, birini unutsak adeta onun gönlü incinebilir. Hayatını Hak yoluna adamış, mütefekkir, yazar, şair, gönül ehli bir eski zaman insanıdır. Yaşadığı dönemde kendine öyle güzel bir dünya kurmuştur ki o, bu dünyadan değilmiş gibi yaşamıştır. Herkesin başka dertlerle bir koşuşturmanın içine girdiği zamanlarda o, kulun Allah’la olan münasebetini nasıl kuvvetlendireceğinin derdine düşmüştür.

Anlamak ve anladığını anlatmak. İnsan, dünyaya bir fayda için gelmiştir. Kulun tek başına kurtuluşu İslam’ın hoş karşıladığı bir tavır değildir. Samiha Ayverdi de aldığı tasavvuf terbiyesiyle, hayatını faydalı olmaya adamıştır. Eserlerinde temel yapı, Allah yolunda kat edilecek mesafedir. Özellikle romanlarında insanların yaşadıkları bunalımlar ve bunlardan kurtulma yolları anlatılmaktadır. İnsan, büyük şehrin keşmekeşinde hayat mücadelesine girişirken mümin olma vasıflarını da ihmal edebilmektedir. Oysaki insanı insan yapan en önemli derece, Allah katındaki kulluk derecesidir. Ayverdi, romanlarında yenilen insanların hikâyesine yer vererek onların nasıl kurtuluşa ereceğini, okuyucularına yol göstererek anlatmaktadır. Kurtuluşa ermenin yola, Hakka teslim olmaktan geçmektedir.


Tasavvufla aklanmış bir kalp

Samiha Ayverdi romanlarıyla tanınmış, daha sonra edebiyatın birçok türünde eserler vermiş önemli bir yazardır. O, kendine kaynak olarak tarihi alan, yaşadığı topraklara aşık gönül ehli biridir. Tarihin her safhası onun için sonsuz bir değerdir. Bu değerlerden devşirilecek her parça, geleceği aydınlatacak çok önemli bir yol göstericidir.

Aksiyon insanıdır Samiha Ayverdi. Özellikle tasavvuf yoluna intisap etmesinden sonra insanlara nasıl faydalı olunabilecekse, o uğurda çalışmalara girişmiş bir hizmet insanıdır o. Ken’an Rifa’i dergâhı onun için bir dönüşümün adresidir. Ayverdi, bundan sonra gecesini gündüzüne katarak ömrünü bir neslin inşasına adamıştır. Eserlerindeki derin teslimiyet, olaylara hikmetli yaklaşımlar, irfan dolu sohbetler onun Hak uğruna verdiği mücadelenin en içli terennümleridir.

“Aşk”tır onu hayata bağlayan sihirli kelime. Her işini aşkla yapmayı adet edinmiş, bunu yaşam felsefesi haline getirmiştir. Aşkla bağlanılan her uğraş, karşılığını mutlaka alacak bir berekete sahiptir.

Tasavvufun temelinde de aşk vardır. Samiha Ayverdi, bu aşkla kalbini arındırmış, bu aşkla yaşayan bir ölü olmaktan kurtulmuştur. İnsan sadece yaşarsa ancak yaşayan bir ölüdür. Fakat ömrünü hakka adayıp da tam teslimiyet gösterirse, o zaman yaratılmışların şereflisi basamağına yükselebilmektedir. Ayverdi’nin hayata bakışını, mücadeleci kimliğini anlamak için “Yaşayan Ölü” kitabından başlayıp bir külliyat olan tüm eserlerini tekrar tekrar okumakta fayda var.


Örnek bir şahsiyettir

İnsan, kendisine rehberlik edecek örnek kişiler arar. Bazen bu arayış bir ömür bile sürebilir. Doğru zamanda doğru adreslere ulaşabilmek, insanın kurtuluşu için bir vesiledir. Samiha Ayverdi, kendisine ışık olacak kişilerle birlikte bir ömür geçirmiştir. Örneğin ilk şiirinin Büyükdoğu’da yayınlandığını söylemek bile bunun bir ispatıdır.

Onun yaşantısı da, örnek alınabilecek serlevhalarla doludur. O, eserlerini yazarak bir kenara çekilmeyi seçmemiş, mücadelenin her safhasında yer almıştır. Kurtarılmayı bekleyen gençlere nasıl ulaşmak mümkünse o yola gönül vermiştir. Kitaplar, vakıflar, dernekler onun gönül köprüsünün en sağlam vasıtaları arasındadır.

Samiha Ayverdi ismi, aradan yıllar geçse de, ardında bıraktığı eserleri sayesinde sonsuza kadar ışık olmaya devam edecektir. Çünkü onun çağrısı, bütün sınırlara başkaldıran mesafesi olmayan bir seslenmedir: “İnsan, ancak hayvanların yapamayacağı şeyle iftihâr etmekte haklıdır. O da bilgi ve aşktır. Bu varlığın evveli de aşk, sonu da aşktır.”

Mustafa Uçurum yazdı