Füsun Hanım, H Yayınları bastığı kitaplarla kültür hayatında mümtaz bir konumda. Sanki öteden beridir varmış izlenimini veriyor. Ne zaman, ne gayelerle kuruldu H Yayınları?

Pek tabii ki, H’nin içindeki hu niyazı kâğıda aktarıldığından beri yayındayız.

Anadolu, kültürüyle, bitip tükenmek bilmeyen hazineleriyle avuçlarımızın arasındayken, bunları açığa çıkarmaya kayıtsız kalamazdık.

Kütüphanelerimizde yığınlarca dosya açılmayı aydınlanmayı bekliyor.H Yayınları

Çok büyük bir kültürün, mayanın evlatlarıyız, bunlara sahip çıkarak gelecek nesillere vesile olmamız gerekiyor. Biz H Yayınları olarak bunu görev addettik ve bu bilinçle, özveriyle çalışmayla elimizi taşın altına koyduk.

Taşın altına koyduk diyoruz, çünkü Tasavvuf kitaplığına soyunmak, bu işin hakkını verebilmek öyle sanıldığı gibi kolay değil.  Hem maddi hem manevi anlamda ağır bir iş. Fakat belirttiğimiz gibi biz bu işi severek, büyük bir şevkle heyecanla yapmaya çalışıyoruz.

H Yayınları Kültürümüzün, Anadolu mayamızın aynası, yüzü olmaya devam edecektir.

Son zamanlarda birçok tasavvufî yayınla buluşuyor okuyucular. Sizi diğer yayınevlerinden ayıran hususiyetleriniz neler?

Biz Divana ağırlık veriyoruz.

Özelikle Yunus Emre ve yakında çıkacak olan Niyazi Mısri Divanına.

Divanları sadece basmak değil, aynı zamanda okunmasına öncülük etmeye çalışıyoruz.

Bunun yanında mutasavvıfların menkıbelerini hatıratlarını  incelikle tarayıp yayınlamaya devam ediyoruz.

Bir anlamda hazine avcısıyız.

Bu işin profesyonel yönü. Bir de arkada görülmeyen, bu işe gönül vermiş arkadaşlarımız dostlarımız var. Onlarla beraber kurduğumuz köprü bizi amatör tutuyor, heyecanlı kılıyor. Okumalar yapmaya çalışıyoruz.Sadık Yalsızuçanlar H Yayınlarında

İnsani yönümüzün amatörlüğü bizi diğer yayınevlerinden ayıracak gibi duruyor. Her okuyucumuz ile ayrı ayrı ilgilenmeye çalışıyoruz. Her kitap bir arkadaş kazandırıyor ki, bu da çok önemli bir detay. Başta söylediğimiz kültürümüzün bir parçası olarak görüyoruz okuyucumuzu. Hem amatörüz, hem profesyonel. İkisini bir götürmeye çalışıyoruz.

Tüm dünyada tasavvufa bir yönelim var. Diğer birçok alanda olduğu gibi yayınlarda da bunu görmekteyiz. Hayır mı, şer midir? Nasıl değerlendirirsiniz?

İnsanlık bu kadar büyük bir buhrandan nasıl çıkacak, herkes bir arayışta. Kimisi meditasyonla, kimisi psikolojik olarak, kimisi enerji yollarını deneyerek ama mutlaka ve de mutlaka içine yönelerek bir arayışa gidiyor.  Tabiki varacağı yer yine başladığı noktadır, bu kaçınılmaz bir süreçtir.

Olması gerekenler oluyor.

Tasavvufa eğilimi hayır ve şer olarak ayırmak yerine bir olarak görmek gerekiyor diye düşünüyoruz. Korkacak bir şey yok, bırakın eğilsinler.

Tasavvufi sırlar açılıyor, bilen de bilmeyen de okuyor yazıyor, tüketim çılgınlığı buna da el attı diye paniklemek yersiz.

Aşağıdan bakıldığında çok şeyler anlatılıyor açılıyor gözükse de, yukardan bakıldığında mübarekler hiçbir şey anlatmamış koklatmamışlar bile diye düşünüyoruz.

Bugüne dek hangi Allah dostlarının eserlerini yayınladınız. İleriki zamanlarda hangi Allah dostlarının eserlerini sizin yayınlarınız arasında görebileceğiz?

Biraz önce de belirttiğimiz gibi  başta Yunus Eme Hz.  Külliyatı, divanı, şerhli yorumları basıldı. Devamında Şeyh Şaban-ı Veli  Hazretleri, Hallacı Mansur, Üsküdar’ın üç sırlısından biri Şevket Turgut Çulpan,  Aziz Mahmud Hüdayi,  Mevlana  Hz, Niyazi Mısri ve  yol arkadaşları İbn Arabi  Hz, Vahib Ümmi Hz.  basılanlardan bazıları.

Yakın zamanda Niyazi Mısri Hz’nin divanı ile devamında şerhleri olacak.

Bu arada bir tane de, otobiyografi basacağız.  Anadolu mayamızın, edebin eteklerinde yetişmiş bir profesörün, Amerika’ya uzanan etkileyici başarı dolu öyküsü.

Yayınladığınız eserler hakkında okuyuculardan nasıl dönüşler alıyorsunuz?

Yayın çizgimiz kendine has yolunu çizdi ilerlemeye devam ediyor. Okuyucudan destek almaya devam ediyoruz. Onlar bizim sadece okuyucularımız değil her geçen gün büyüyen bir ailemiz, misafirimiz gibi. Dolayısı ile eleştiri ve katkıları da birebir alabiliyoruz.

Bazen kitap seçimlerimize, beraberce  oturup,  konuşup öylece karar verebiliyoruz.

Diğer taraftan şunu da söylemeden geçemeyeceğim, yazarlarımızdan özellikle Mustafa Tatcı Hocanın kitaplarından çok büyük geri dönüşler alıyoruz. Okuyucuların bakış açıları tamamen değişiyor, okuyucuya katkılar sağlıyor. Okuyucu memnun olunca doğru yolda olduğumuzun sağlamasını yakinen görebiliyoruz.

Yayıncılık ticarî bir uğraş mıdır, yoksa derdi, gayesi olan insanların emeklerinin mahsulü kurumlar mıdır? Nasıl olmalıdır?

Madalyonun iki yüzü gibi düşünmek gerekiyor belki de.  Alıcı ve verici olduğu müddetçe her şey ticaridir. Ama arkasında vicdanidir de.

Dünyadan her ne kadar gönlümüzü çekmeye çalışsak da, elimizi çekemeyeceğimiz bir gerçek.

Zaten olması gereken de bu değil mi?...

Niyazi Mısri Hz. hem görevini ifa eder, hem mum yapar satarmış. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

Yaşayan, deveran eden bir sürecin içinde, hele de tasavvufun içinde yayıncı olmak hiç kolay değil. Ama biz yeni bir çalışma prensibi ve gayretiyle bunu daha yaşanabilir, doğru dürüst, (Bu doğru dürüstü yuvarlayarak değil tane tane, üstüne basa basa, hakkını vererek doldurmak gerektiğine inanıyoruz. )  ilkeli bir hale getirmeye çalışıyoruz.

Yayıncılık, en başta ilkeli ve dürüst olmalıdır. Çünkü kitap basıyorsunuz ve bu kitaplar insanların elinden, dilinden, zihninden içine  akıp gidiyor ki bu da bir vebal getiriyor.H Yayınları

Füsun Hanım, Yayınevinizin Üsküdar’daki merkezinin açılışına katılmıştım. Mustafa Tatcı başta olmak üzere yakından tanıdığımız birçok isim de ordaydı. Kimler uğruyor yayınevinize? Haftanın belli günlerinde sohbetler, söyleşiler oluyor mu?

Her ay bir yazarımızı, düşünürümüzü bu yolda emek veren çalışan üreten büyüklerimizi konuk etmeye çalışıyoruz.  H Yayınları okuyucu kitlemiz kendini oluşturuyor, her geçen gün büyüyor. Okuyucumuzla az ama öz, güzel sohbetler oluyor.

Üç haftada bir Pazartesi günleri, Yumni Dalkılıç beyefendi (Üsküdarda Nasuhi Derneğinin Başkanı) gelip sohbet veriyor.

Divan okumalarımız var.

Sadık Yalsızuçanlar ki bizim kadim büyüğümüz, dostumuzdur. Allah kendisinden razı olsun, destekleri çoktur. Keza Mahmud Erol Kılıç hocamız, sevdiğimiz bir büyüğümüzdür. Sayın Memduh Cumhur Hocamız, Üsküdar’ın yaşayan büyüklerindendir. Üsküdar’ın dar sokaklarında gezen, yürüyen birçok gönül dostları vardır, sırasıyla onları da konu etmek şerefine nail oluruz inşallah…

 

Ahmed Sadreddin sohbet etti