Osmanlı'nın yetiştirdiği son büyük kültür adamlarından biri olan İbnülemin Mahmud Kemal hakkında nitelikli bir kitap yayımlandı: Bir Eski Zaman Beyefendisi İbnülemin Mahmud Kemal, Kemalü'l Kemal…
Kitabın yazarı, Cumhuriyet'e geçiş Türkiye'sinde yaşamış mutasavvıflardan Hüseyin Vassaf. Vassaf aynı zamanda Sefine-i Evliya'nın müellifi olarak biliniyor. Hüseyin Vassaf, Mahmud Kemal'in yakınında bulunmuş, onun aile dostlarından biri. Kitabı Latin harflerine aktaran isimler arasında yine saygın bir ilim adamımız İsmail Kara bulunuyor. Kara, kitabı öğrencisi Fatih M. Şeker ile birlikte yayıma hazırlamış.
Hüseyin Vassaf, mutasavvıflığının yanında dikkate değer çalışmaları ve çalışma üslubuyla da konuşulan bir zât. Kaynak kullanımı, bilgi toplamak için uzun ve yorucu yolculuklar yapmayı göze alması, fotoğraf, kupür, el yazısı gibi görsel malzeme arşivciliği gibi hususiyetleri sayesinde eserlerinin bugün bir istisna olduğunu vurguluyor İsmail Kara, Hüseyin Vassaf'ın.
Bir dönemim aynası…
Kemalü'l Kemal bir monografi olmasının ötesinde dönemin anlaşılması ve yakın tarihin ayrıntılarına ulaşılması için ilk elden bilgiler içeriyor. Çünkü Mahmud Kemal'in çevresi, yetişmesi, evi, kütüphanesi, arşivi, çalışma tarzı, antika eşyaları, konağı hakkında verilen bilgiler Kemalü'l Kemal'i diğer monografilerden ayırırken bu küçük ayrıntılar üzerinden bir dönemin geleneğine, âdetine, havasına tanıklık edebilme fırsatı veriyor.
İbnülemin'in uzun yıllar saray içindeki memuriyetleri, bürokraside yetişmesi, idari hayatıyla ilgiler kısımlar bir dönem tahlili gibi okunmalı, kurumlar arasındaki ilişkiler, isimlerin münasebeti gibi durum tespitlerine de dikkat edilmeli. Tam bu noktada Kara, “Devrin üç sadrazamı Said Paşa, Cevat Paşa, Said Halim Paşa ile Ali Emiri, Mahmud Esad Seydişehri hakkındaki malumat başka kaynaklarla ikamesi zor bilgilerdir.” diyor.
Kitabın tek kusuru… Yok!
Kitabın Latifeler kısmında müellif, İbnülemin'in müstehcen şakalarını ve fıkralarını anlatıyor. İsmail Kara bunu “Bir telif tarzının incelikleri” olarak değerlendiriyor.
Kemalü'l Kemal'in istemeden meydana gelen tek kusuru var. O da, bu kitap ortaya konulduğunda Mahmud Kemal, kendi şöhretini sağladığı eserlerini daha vermemişti. Bu eserleri hatırlamamız açısından yazmakta fayda var. Son Sadrazamlar, Son Asır Türk Şairleri, Son Hattatlar. Dolayısıyla kitapta yer verilen “eserlerinden seçmeler” kısmı eksik kalıyor.
Şeker'in yazısı neden önemli?
Kitapta Fatih M. Şeker'in “İbnülemin için Bir Entelektüel Portre Denemesi Osmanlı'da Cumhuriyet'e Sahih Bir Köprü” başlıklı yazısı da yer alıyor. Bu yazı daha önce Mahmud Kemal üzerine yapılmış araştırmalarda temas edilemeyen bazı meselelerin eksikliğini göstermesi ve İbnülemin üzerinden Osmanlı-Cumhuriyet ilişkilerini eleştirel bir gözle tartışması açısından önemli bulunuyor.
Fatih M. Şeker'in yazısında göze çarpan ilk mesele, İbnülemin'in Cevdet Paşa'yla olan ünsiyetinin seviyesine dair yazılanlar... Burada, Mahmud Kemal'in fikirlerinin Cevdet Paşa'dan icazet alan fikirler olduğunu öğreniyoruz.
Kimdir Mahmud Kemal?
Mahmud Kemal, dini bütün bir Müslüman. Halidi Nakşiliği ile ilişkisi dini hayatında öne çıkar. Eğitim hayatını eski usulde ikmal etmiş. Osmanlı, Müslüman, Türk kelimeleri ilk ve berrak anlamlarıyla onun düşünce dünyasından hiç eksik kalmaz. Şeker “İbnülemin bu tarafıyla Osmanlı Türklüğünün Cumhuriyet devrine yadigar bıraktığı nerede ise yegane temsilcisidir.” der.
İleri derecede Fransızca bilir. İslam Vakıfları Müzesini kurmuştur. Çocuk denilecek yaşta Babıali'ye girmiş, Ahmet Mithat Efendi'nin teşvikiyle genç yaşta Tercüman-ı Hakikat de yazılar yazmıştır. Klasik eserlere yazdığı zeyllerle de şerh ve zeyl geleneğinin önemli bir temsilcisi olduğu da yazıla gelmiştir. Gelenbevi adlı eserini de Cevdet Paşa'nın yazdığı bir dipnotun peşine düşülerek meydana getirdiğini ifade ediyor Şeker.
İbnülemin, on altı sadrazamın maiyetinde bulunmuştur. Takvim-i Vekayi gazetesini yönetmiştir. Otuzüç sene memuriyette bulunmuş, II. Abdülhamit'in tahttan indirilmesinden sonra Yıldız Sarayı arşivlerindeki resmi evrakın ve jurnallerin tasnifi görevinde yer almıştır. 27 Mayıs 1957'de vefatından sonra Merkez Efendi Kabristanı'na defnedilmiştir.
“Darül Kelam” dönemin sivil meclisi…
Bunların ötesinde onu kültür hayatımızda önemli kılan özellikleri vardır. Mesela “Darü'l Kemal” diye adlandırılan konağı bir sohbet otağı haline gelmiştir. Bu konağa Said Paşa, Said Halim Paşa, Ali Emiri Efendi, Tahsin Hoca, Mehmed Akif, Babanzade Naim gibi isimler gelmektedir. Cumhuriyet devrinde olup da yine bu meclise yollarını düşüren isimler arasında da Ahmed Hamdi Tanpınar, Hasan Ali Yücel de vardır.
Onun meclisini şöyle ilginç bir özelliğe de sahip: O mecliste bulunanlar normal hayatlarında bir araya gelmeyecek insanlarmış. Bu meclis onları buluşturan tek yermiş. O dönemin siyasi, dini, fikri taraflarını temsil edenlerin yolu bu mecliste muhakkak kesişirmiş. (Şeker)
“Bir devrin cenaze namazından dönmek…”
Midhat Cemal bir eserinde İbnülemin'in evinden bahsederken etrafı uzun uzadıya tasvir eder ve şu ifadeleri eklemiştir. “Burada her şey eskiydi. Okunan şiirler eski, oturulan sedirler eski, kelimeler eski, hatta sesler bile eski. Bu odadan sokağa çıktığım zaman bir devrin cenaze namazından dönüyorum sanırdım.”
Cumhuriyet, her yeni kurulan rejim gibi eskiye ait olanı yok etme mantığını taşır. İbnülemin Mahmud Kemal'in eserleri ise Osmanlı'ya ait olan, unutturulmak istenen geleneğin muhtevasını taşıyan eserler. “Kaderin cilvesi” tam burada kendini gösterir ve Mahmud Kemal'in bu eserleri Cumhuriyet'in ilanından sonra basılır. Daha da ilginci bir devlet adamı olan Hasan Âli Yücel'in gayretleriyle devlet eliyle basılmıştır bu eserler.
Fatih M. Şeker'in yazısının devamında İbnülemin'in dillere destan kütüphanesinden, fikir dünyasını meydana getiren unsurlardan bahsettiğini söylemeliyiz.
Eser'in künyesi…
Kemalü'l Kemal'in orijinal baskısından günümüze aktarılmış bir halde basıldığını, Osmanlı Türkçesi kelimelerine vâkıf olmanın, kitabı bîhakkın anlamak için önemli olduğunu belirtmeliyiz.
Böyle bir kitabı günümüz okuruyla buluşturdukları, İbnülemin Mahmud Kemal İnal'ı kulaktan dolma bilgilerle tanıyan bizim gibi genç okura tanıttıkları için kıymetli ilim adamımız İsmail Kara'ya, Fatih M. Şeker'e –ki kendisi bu eserin gün yüzüne çıkarılması için İsmail Kara'ya fikir götürmüştür- ve eseri basan Dergâh Yayınları'na teşekkür ediyoruz.
Yakup Öztürk yazdı
Elleri dert görmesin. Adına yapılan okullar çok, kendisini bilen yok. Şimdi anlatacak bir şeylerimiz var. Birkaç kişiye anlatabilmek bile bir şeydir. Kültür böyle inşa olacak.
Dua ve selam ile.