Özcan Ünlü ile Adem Turan’ın birlikte hazırlayıp sundukları ‘Şiirin Atlıları’ programının ilki usta şairlerimizden Arif Ay’la ilgiliydi. O geceye katılan izleyicilerden birisi olarak programla ilgili bir yazı düşündüğüm halde fırsat olmadı.
Güzel etkinlikler, güzel dergiler, güzel şiirler, güzel kitaplarla ilgili mutlaka konuşulması gerektiğine, hakkında yazı yazılması gerektiğine inananlardan birisiyim. Böylesi güzel bir gece hakkında (sanıyorum bir şey yazılmadı) suskun kalmaya gönlüm razı olmadığı için geç de olsa, bu gece ile ilgili yazmayı düşündüğüm bir zamanda, İtibar dergisinin kasım sayısında Arif Ay’la Ali Görkem Userin’in yaptığı söyleşi yayınlandı. Böylece Arif Ay’la ilgili yazmak için bir sebep daha doğmuştu.
Şiir yazmayı ‘toprağın altını araştırma’ olarak nitelendirdi
İtibar’daki konuşmayı değerlendirmeden önce, Şiirin Atlıları programına kısa da olsa değinmek yararlı olacak diye düşünüyorum. Özcan Ünlü ve Adem Turan ikilisinin oldukça başarılı bir şekilde hazırlayıp sundukları programda 35 yıldır şiir yolculuğunu sürdüren Arif Ay’ın yaşam öyküsü ile ilgili detaylar anlatıldı, sunucular gibi Arif Ay da kendi şiirlerini okudu ve izleyicilere hoş bir şiir dinletisi sunulmuş oldu.
Şiir yazmayı ‘toprağın altını araştırma’ olarak nitelendiren Arif Ay, ‘70 kuşağının öncü şairlerinden birisidir. Edebiyat dergisi ile başlayan uzun yürüyüş, bugünlerde Edep dergisi ile sürmektedir. Ortadoğu ve Afrika toplulukları ile kopan bağı, sanat ve edebiyatla yeniden kurma amacındadır bu yürüyüş. Bu çerçevede yayınlanan ürünler de insanı savunan, emeğe saygıyı savunan bir anlayışı sergiler. 70’li yıllarda Edebiyat Dergisi’ni sırtlayan genç kuşağın içinde Arif Ay, özgün şiirleriyle, deneme ve öyküleriyle öne çıkan bir isimdir. Bu yıllar bizim de okumaya yeni başladığımız, şiiri ve edebiyatı yeni yeni tanımaya başladığımız yıllardır. Bizim kuşağın bu yürüyüşe katılma çabasına Hira ve Dosyalar’la emek veren, yolumuzu aydınlatan Şiirin Kandilleri ile ışık tutan önden giden ‘şiir atlıları’ndandır Arif Ay. Gerilla şiirini yazan şair aynı zamanda ‘sevgiden de sıcak bir öfke’nin şairidir.
Edebiyat dergisinin önemini anlatıyor Arif Ay
İtibar dergisinin Kasım sayısında Arif Ay’la yapılan konuşmayı bir solukta okudum. Güzel bir şiiri, öyküyü ya da güzel bir yazıyı nasıl bir kez okuyup bırakamıyorsak, böylesi güzel bir söyleşiyi de birkaç kez okumadan geçemezdim. Böyle yaptım ben de. Çünkü “Tanık değilsek susmamız gerekir” diyen şair önemli şeyler söylüyordu bu konuşmada.
35 yıllık şiir yaşamına bugünden baktığında, hâlâ işin en başındaymış duygusuna kapıldığını söyleyen Arif Ay, yazmanın bir sorumluluk gerektirdiğinin bilincinde olduğunu, Müslümanların yapabileceği şeyin inancımızı başkalarına iletebilmek, doğru şeyleri aktarabilmek olduğunu, bunu dile getirmenin tek aracının da sanat olduğunu ifade ediyor.
Edebiyat dergisinin yayın süresince nasıl etkin bir konumda olduğunu anlatıp ilkeli, tavır ve duruşuyla bir ayrıcalığı olduğunu belirtiyor ve bunda üstad Nuri Pakdil’in büyük emeği olduğunu söylüyor: “Nuri Pakdil’in entelektüel duruşu, duyarlılığı, inanç noktasındaki hassasiyeti, dünyaya çok geniş bir pencereden bakışı bizim o dönemdeki acemiliklerimizi ve gelenekten gelen çarpıklıklarımızı çabuk aşmamızı sağladı.”
Edebiyat dergisi yayınlandığı dönemde, yeni bir sesle ve insana, emeğe saygıyı önceleyen bir yayınla bir ekol oluşturmuştur. Canlı bir edebiyat ortamının oluşmasında çok büyük katkıları olmuş, Müslüman sanatçı ve edebiyatçıların yetişmesinde bir okul görevi üstlenmiştir.
Ali Görkem Userin’in, ‘şiirde aşkla muhalefet ve karşı duruş daima yan yana yer alıyor’ şeklindeki yorumu için şöyle söylüyor Arif Ay: “Aşk hayatın özüdür. Muhalefetin de, karşı duruşun da özünde aşk vardır. Aslında bunlar yan yana değil, iç içedir. Dolayısıyla şair kendisini şiirinin merkezine koyduysa, şiiri de bu iç içeliği doğal olarak yansıtır. Aşk da, zulme baş kaldırmak da birbirine aykırı şeyler değil aslında. Bütün bunların şairin dünyasında karşılığı varsa, şiir olarak yansır.”
Bugünün şairleri toplumsal olaylardan neden uzak?
Şiirimin Şehirleri kitabından da çok rahatlıkla anlaşıldığı gibi şairin hayatında şehir, şahsiyet olgusunun önemli bir yeri vardır. Edebiyatçıların bu konuları çok daha canlı bir biçimde işlemesi gerektiğini belirtir, evlerin insanın varlığının oluştuğu, kimliğini, şahsiyetini bulduğu mekânlar olduğunu ifade ederek şöyle diyor Arif Ay: “Orada ne yaşandığı, hangi duyguların öne çıktığı, hangi duygularla o mekânı oluşturduğumuz çok önemli. Bugünün şiirinde ve edebiyatında bu da yok… Bırakalım şehrin güzelliğini ve mimarisini, hiç birimizin yaşadığı evler Müslümanın yaşayacağı yerler değil… Şehir olgusu maalesef bitmiştir. Şehrin bitmesiyle insan da bitmeye başlamıştır.”
Oysa Arif Ay’a göre, şehirler uygarlıkların birer sembolüdür. Yaşamış, tarihe mal olmuş eski medeniyetlerin izleri saklıdır o şehirlerde. Günümüz insanının yaşanmış bu medeniyetlere uzaklığı, yine bu medeniyetlerin izlerinin iyi okunması, şehirlerde hâlâ ayakta durmaya çalışan izlerin yakından görülebilmesi ile giderilebilir.
Bugünün meselelerine bakışı önemlidir Arif Ay’ın. Bugünkü edebiyatın “biraz toplum dışı kalmasının, bugünün şairlerinin toplumsal olaylardan uzak durmasının temel nedeni temel okumaların eksik kalmasıdır” diyen Ay, Ömer Nasuhi Bilmen’in, Seyyid Kutub’un meal ve tefsirlerini, peygamberin ve sahabelerin hayatlarını temel okumaları sağlayabileceğimiz kaynaklar olarak zikreder ve “şiirimin çağa tanıklık etmesinde etken o temel okumalardır” der. İnanan, İslami duyarlıklara sahip insanın bu sistem içerisinde muhalif bir duruşa sahip olmamasının beklenemeyeceğini belirtir.
İslamcılığın modernite döneminde ortaya çıkan bir kavram olduğunu, Müslümanlar için modelin Hz. Peygamber olduğunu belirterek “Peygamberin İslam’ı nasıl hayata geçirdiğine kafa yorulsa, o model üzerinden gidilse zaten mesele kalmayacak” der. Buradan günümüz edebiyat ortamına bakıldığında, edebiyatın ve şairin yapacağı işin “bütün bu tarihin, sosyolojinin, insanların, devletlerin, toplumların, milletlerin tecrübelerini, o yaşanmışlıkları, deneyimlerini, zihninden, kalbinden süze süze karşısındaki insanın bilincini harekete geçirecek bir sese, bir anlama dönüştürmesi” olduğunu ifade ederek, “ben şiirimde bunu yapmaya çalışıyorum… Şiirin karşıdaki insanı durup düşünmeye sevk etmesi gerekir” der.
Ben sadece söylediklerine dikkat çekerek, okurları bilgilendirmek istedim bu haberle. Arif Ay’ın önemli görüşlerinin yer aldığı bu konuşmanın tamamını İtibar dergisinin Kasım sayısında okumalısınız.
Şakir Kurtulmuş yazdı