Bakkalı kim öldürdü?
Gözyaşlarından abdest alan birileri olmalı dünyada; yoksa bu tarifsiz ağırlıklardan çökerdi gökkubbe üstümüze...
Bir şey olmak gerekiyor ümmet için, bir yeri tutmak, bir şeyi ucundan tutup ayağa kaldırmak, bir derdin çaresi olmak... Yoksa sesimiz tek bir bombanın çıkardığı gürültüyü bile bastıramayacak!
Biri bize selam verdiğinde bile ona bir fazlasıyla mukabele etmemizi istiyor Efendimiz (SAV) bizden. Selamun aleykum! Ve aleykumselam ve rahmetullahi ve berekâtuhu... Burada bizi çoğaltacak olan bir sır olmalı!
Gördüğüm her Suriyeli muhacir, sanki kulağıma eğilip 'Ensar nerede?' diye soruyor.
Bu ülkeye sığınan Suriyeli kardeşlerimiz için her köşe başına bir iftar sofrası kurabilirdik. Pek azımız dışında, biz birbirimizi ağırladık sadece.
İnsan tek başına pek çok şeyi yapabilir, yapmalı. Ama yanlış giden bir şeyleri değiştirmek için doğrularda kalabalıklaşmak gerekiyor.
Alçakça saldırılarda en yakınlarını kaybetmiş insanlar acı acı ağlıyorlar bütün ekranlarda. Aramızdaki mesafeler yüzünden onlara şefkat gösteremeyeceğimizi mi sanıyoruz? Hani kalpten kalbe yol vardı?
Uykularımızda tahrip gücü yüksek bir bomba patlıyor mu? Bir şarapnel parçası soframızın ortasına düşüyor mu? Bir masumun çığlığı nefsimizin iştahını biraz olsun kesiyor mu? Ürkek cevaplar, cüretkâr sorulardan hâlâ fellik fellik kaçıyor mu?
'Bütün bu sıkıntılardan neden kurtulamıyoruz?' diye sorup duranlar, kendi hayatlarında kime ne faydaları dokunduğuna bir baksın!
Bize hayr için nefes alıp veren güçlü ve adil karakterler lazım... Hem de yüzkırktan çok daha fazla!
Zalim değişmeyecek, değişmesi gereken biziz!
Düşman ikide bir bombalarıyla bize kim olduğumuzu hatırlatmasa, kendi hırgürümüz arasında kaynayıp gideceğiz.
Bugün ateşkes olsa, kim yarın rutininden geri duracak?
Yarın açılacak yaralar için bugünlerden merhem karmak
Sadece konjonktürel parlamalarla hiçbir dava başarıya ulaşamaz. Yapılması gereken yarın açılacak bir yara için bütün bugünler boyunca merhem karmaktır.
Modernliği çaktırmadan içselleştirip, değerlerini habersizce dışsallaştıranın elbette bütün iddiaları havada kalır.
Batı'nın ilmini, fennini, teknolojisini alalım, sürekli yeni modelleriyle güncelleyelim, tepe tepe ihtirasla kullanalım; ama Batı can evimize ayakkabılarıyla girmesin, bunu mu bekliyoruz?
Batılı yaşam tarzı diye bir şey var, kapıyı açana anahtar teslimi bir hayat sunuyor, bir insanlık giydiriyor. Kapıyı gelenin yüzüne kapatmaya gönlümüz yok, kılıfı minareye uygun hale getirmeye çalışıyoruz sadece.
Her türlü teknolojiye boyundan büyük paralar ödüyor Türkiye. Neden? Canının sıkıntılarından kaçmak için... Sıkılmayan bir canın imtihanı ne ola ki?
Neyi yaşattığımız çok önemli? Bunu bilirsek, neyi öldürdüğümüz de kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Parası bol birtakım tekinsiz adamlar gelip mahallemize AVM açtılar. Hepimiz koştuk, önce AVM'leri, sonra AVM'lerin sahibi olan tekinsiz adamların kasalarını doldurduk. Bu arada Şirin Bakkal öldü, mahalle de, mahalleli de ilelebet eksik kaldı.
Şimdi bilin bakalım, hayatımızın şirin bakkallarını aslında kim öldürdü, kim öldürüyor?
Gökhan Özcan, Yeni Şafak gazetesi, 24 Temmuz 2014.
Ümit Aksoy ç-alıntıladı