https://www.ktpkitabevi.com/urun/gazzali-konusmalari
“Gazzali” isminin önüne ya da arkasına hangi sözcükleri eklerdiniz ya da eklemek isterdiniz? Felsefeci ya da filozof, kelamcı, tasavvufçu ve Sünni, siyasetçi ya da entelektüel Gazzali mi? Elbette Gazzali için bu unvanları çoğaltmak mümkün. Bu unvanları bir kenara bırakarak bir Gazzali okuması yapmak mümkün mü? Bu konuda evet diyebilmek o kadar kolay değil. Gazzali’nin tek bir cephe ile okunmayacağı ortada ama. Çünkü dün ya da bugün olduğu gibi muhtemel gelecekte de Gazzali, kelâm, felsefe ve tasavvufun tarihî açısından önemli bir durakta durmaktadır.
Şurası bir gerçektir ki hakikatin peşinde olan insandır Gazzali. Onun için siyaset de hakikatin bir vechesi olarak vardır. Özellikle de siyasetle iç içe olmak zorunda kalan modern zamanların insanı olarak bizlerin önünde Gazzali, hakikat ve siyaset dengesi konusunda örnek model şahsiyet olarak duruyor. Bu örnek model şahsiyet olması yanında Gazzali şimşekleri üzerinde toplayan bir şahsiyet özelliği de taşıyor. Ama şu bir gerçek ki Gazzali’ye oklarını yöneltenlerin iddiaları ya da genel-geçer saydıkları hükümleri “sözde” olma vasfı taşıyor. Çünkü Gazzali’ye yöneltilen okların kahir ekseriyetinin mesnetsiz ve sorgulanmış bir özelliği var. Biraz da Gazzali’ye Batılı dünyanın bilgi gözlüğüyle bakma alışkanlığının etkisi var.
Gazzali’yi felsefî formasyonu bakımından irdeliyor
Gazzali’ye içten ve bizden bir bakış iddiasıyla yola çıkan Bilim ve Sanat Vakfı Medeniyet Araştırmaları Merkezi, Gazzâlî’nin 900. vefat yıldönümü olan 2011 yılı vesilesiyle Şubat 2011-Kasım 2011 tarihleri arasında “Gazzâlî Tartışmaları” başlıklı yedi oturumluk toplantı serisini Cüneyt Kaya’nın editörlüğünde kitaba dönüştürmüş. Klasik Yayınları’ndan çıkan kitabın adı: Gazzali Konuşmaları.
Gazzâlî’nin felsefe, fıkıh usulü, kelâm ve tasavvuf alanlarındaki konumunu irdelemeyi hedefleyen bu toplantı serisinde, öncelikle Gazzâlî hakkında oluşmuş genel yargıları sorgulamak amaçlanmış. Böylelikle genç araştırmacılarda Gazzâlî’ye dair bir farkındalık yaratmak istenmiş.
Kitap, Gazzali ile ilgili meseleler ışığında yedi bölümden oluşuyor. İlk konuşmacı İlhan Kutluer, Gazzali’yi felsefî formasyonu bakımından irdeliyor. Kutluer, Gazzali’nin konumu gereği o olmadan bir İslam felsefesi yazmanın imkânsız olduğunu söylüyor. Kutluer’e göre düşünce geleneğimizin üç sacayağı olan felsefe, kelam ve tasavvufa mensubiyeti bakımından Gazzali bir Müslüman âlimdir. Onu tanımlayacak vasıf budur. Gazzali’nin eğitim sürecinden okuma yapan Kutluer, o dönemin en iyi George Makdisi’nin eserinden okunabileceğini söylüyor.
Gazzali tasavvufa ilmî bir karakter kazandırıyor böylelikle
Ekrem Demirli Hoca ise “Gazzali ve Tasavvuf” başlığı altında söze, “Sünni tasavvufun kurucusu Gazzali’dir” görüşüne karşı çıkarak başlıyor. Ona göre Gazzali Sünni tasavvufun bir neticesidir. Demirli Hoca Gazzali ve tasavvuf ilişkisini iki metin üzerinden okur. Birincisi El-Munkız, ikincisi de Mişkatü’l-envar. Hoca iki metnin arka planında Tehafetü’l-Felasife olduğunu belirtiyor. Eserde Gazzali’nin fizolofları tekfir ettiği üç meseleyi onun tasavvuf anlayışının temelleri olarak görüyor Demirli. Hoca’ya göre Gazzali için kelam yetersiz bir ilimdir. Yine felsefe metafizikçiler için tutarsızdır. Bu iki Gazzali hükmünün Müslümanların kahir ekseriyeti tarafından kabul gördüğünü vurguluyor.
Demirli, Mişkat’taki Gazzali’nin ulaştığı yeri Hallac’ın ya da Cüneyd’in ulaştığı mertebeler olarak okuyor. Gazzali’nin “tasavvuf kurtarır”, “tasavvufun yöntemleri vardır” düşüncelerinin düşünce geleneğimiz açısından yeni bir durumu ortaya çıkardığını söylüyor Demirli. Gazzali tasavvufa ilmî bir karakter kazandırıyor böylelikle. Sufiyye diye bir fırkayı düşünce geleneğimizde ilk söyleyen Gazzali olmuştur. Tasavufun Gazzali öncesinde bir bilim değil, ahlak olarak görüldüğünü söyleyen Demirli, bilim ve tasavvufu bir araya getirenin Gazzali olduğunu da sözlerine ekliyor.
Konuşmasında ilk dönem tasavvuf tarihi okuması yapan Hoca, Gazzali’yi ortaya çıkaran tasavvuf anlayışının “hilafen lil-ibahiyye” olduğunu söylüyor. İbahiyye, asılsız te'villerle, İslâm dininin koymuş olduğu yasakların bütününü veya bazılarını helâl sayan, farzları ortadan kaldıran; nefsin hoşlanıp zevk aldığı her şeyi mübah ve meşru gören sapık ve batıl mezhep, anlayış anlamına geliyor. Demirli, “henüz İslam bilim tarihi yazılmamıştır” hükmünden hareketle sorunların nasıl ortaya çıktığıyla alakalı elde sağlıklı verilerin olmadığını söylüyor. Hoca ilk dönem tasavvufunun Gazzali’ye birtakım sorunlarla da olsa ulaştığını söylüyor. Gazzali’nin temel görüşlerinin üç mesele üzerine inşa edildiğini belirten Demirli, üç mesele anlaşılmadan başka bir şeyin anlaşılmasının mümkün olmadığını söylüyor. Gazzali ilk dönem tasavuffunun bütün sorunlarını muhafaza etmiştir. Onda daha sonraki mutasavvıflarda görülen nefs teorisi ve metafizik tasavvuru yoktur. Sonrasından Gazzali’ye bakan Demirli, nefs ya da ilahi sıfatlar teorisi açısından Gazzali’nin haberli olmadığı bir saha olduğunu söyler. İhya ile Kut’ul-Kulub arasında karşılaştırmalı bir çalışma yapılması gerektiğini söylüyor. Demirli, anlayış bakımından sufiler ile Batınılerin farklı olduğunu söylüyor ve bu konuda Gazzali’nin haklı olduğunu belirtiyor. Ekrem Demirli, İhya eserinin mufassal bir Kut’ul-Kulub olduğunu söylüyor. İhya’nın tasavvufu da içeren geniş bir kitap olduğunu söyleyen Demirli, kitabın proje ve maksat kitabını olduğu belirtiyor. Tasavvufun dilinin felsefileşmesinde Gazzali katkısının olmadığı görüşünde olan Demirli, felsefî dilin Konevi tarafından kurulduğunu belirtiyor son olarak.
Kitaptaki diğer konuşmacılar ve konuları şöyle: Ömer Türker, “Üç Mesele-1: Âlemin Ezeliliği”; Fehrullah Terkan, “Üç Mesele-2: Tanrı ve Cuz’ilere Dair Bilgisi”; Fatih Toktaş, “Üç Mesele-3: Âhiret Hayatının Mahiyeti/Cismani mi, Ruhani mi?”; Yunus Apaydın: “Gazzali ve Fıkıh Usulu”; Osman Demir, “Gazzali ve Kelâm”.
Gazzali ve ihtilaflar üzerine hazırlanmış bu kitabın Gazzali okumalarına ve değerlendirmelerine farklı bir veche kazandıracağı ortada. Bu bakımdan Gazzali Konuşmaları ilgililerini bekliyor.
Zeki Dursun yazdı