Biz Müslümanların tepkilerimizde nefsimizi dizginlemek gibi bir vazifemiz var. Son günlerde yaşanan olaylarda (ister dış olaylar isterse iç olaylar) Kimi kardeşlerimizin söylemlerindeki insafı zorlayan ifadeler rahatsız edici. Dilimiz döndüğünce mezhepçi, milliyetçi söylemlerden sakınmamız gerektiğini dillendirmeliyiz! Ne olmuştu da ümmetçi olarak bildiğim ağabeylere ki bir anda demokrata, ulusdevletçi ağabeylere dönüşmüşlerdi? Ne olmuştu da demokrasi karşıtı İslamcı, radikal ağabeyler demokrasi savunucusu haline gelmişti? Dış politika hakkında (özellikle de Suriye ve İran) olumsuzlukların hatırlatılmaya çalışılması ve nefret içeren ifadelere sarılınması çok tehlikeli. Ümidimiz odur ki dillere yapıştırılmaya çalışılan bu nefret söylemi tutmaz inşallah.
Mezhepçilik ümmetin canına kast edecek!
Hayrettin Karaman Hocamız da tam da bu hassasiyetlerden hareketle Yeni Şafak gazetesinde ardı ardına üç yazı kalem aldı. Bu yazılarında ortak tema olarak şunu işliyordu Karaman: “Adı ‘İslam ülkeleri’ olan ülkelerin ulus devletler şeklinde olmaları, farklı rejim, ideoloji ve mezheplere mensup bulunmaları ve bu mensubiyetlerin politikalarına tesir etmesi ümmet (İslam birliği) için büyük bir beladır.”
Müslüman olarak bizlerin yeni bir söyleme sahip olabilmemiz için ulus devletlerin ve mezhepçi birliklerin bize öğrettiği milliyetçi, nefretçi mezhep dilini terk etmemiz gerektiğini vurguluyor Karaman.
Müslümanların, vicdan sahibi, adalet duygusu yıpranmamış insanların, mesela Suriye'de siyasi karışıklıktan önceki baba ve oğul Esed rejimine de, sonraki katliamlara da destek vermesinin mümkün olmadığını söylüyor. Hür Suriye ordusu adına masum kanların akıtılıyor olmasına da, haydutluklar yapılıyorsa bu haydutluklara da destek vermenin söz konusu olamayacağını vurguluyor.
Karaman, Müslümanların ülkelerine ve buralarda yaşayan düzgün insanlara düşen vicdani ve Müslümanca vazifenin, bu ateşi söndürmek için elden geleni yapmak olduğunu belirtiyor. Karaman, Esed'i desteklemenin de caiz olmadığını söylüyor.
Mezhepçilik ve mezhebî siyaset ümmeti parçalar
Karaman ikinci devam yazısında, İhvan-ı Müslim’in hakkında okuru bilgilendirerek, hareketin, “Kuruluşundan beri İhvan'ın (Müslüman Kardeşlerin) riayet ettiği kural, ümmeti bölecek, parçaları birbirine düşürecek, birliğe zarar verecek davranışlardan uzak durmak, mezhep farklarını ön plana çıkarmamak, özellikle ümmete düşman olan güçlerle mücadele eden Müslümanları desteklemek” üzerine inşa edildiğini söyler. Hasan el-Bennâ’dan, Muhammed Gazali’den, Gannuşi’den alıntılarda bulunan Karaman, İhvan’ın temel düsturlarını hatırlatır. İkinci devam yazısını, benzer örnekleri sürdürdükten sonra söyle tamamlar: “Mezhepçilik ve mezhebî siyaset ümmeti parçalar, birbirine düşürür ve tüketir. Mezhepçilik yerine -her grubun farklı mezhep inançlarını kendilerine bırakıp- ortak İslam imanında kardeş olmaya bakmak gerekiyor.”
Karaman üçüncü ve son devam yazısında, “Hüseyin Fazlullah ve İslam birliği” başlığından hareketle Şia’nın önderlerinden Fazlullah’ın İslam birliği hakkındaki düşüncelerine yer verir. Fazlullah’ın düşüncelerine yer verdiği yazısının sonunda Hayrettin Karaman dua hükmünde şu cümlelere yer verir: “Merhum Hüseyin Fazlullah gibi şîî, Yusuf Kardavî gibi sünnî âlimler ne kadar çok olur ve sesleri yüksek çıkarsa İslam birliği de o kadar çabuk oluşacaktır; inşallah.”
Biz Allah’ın vaadine inanlardan olalım inşallah
Karaman Hoca, Türkiye’de ve Dünyada Müslümanların modern sorunlarına yaklaşımıyla ve çözüm öneriyle önemli bir yerde duruyor. Karaman Hoca, bir fıkıh ufku olarak, bir ilim insanı olarak bizlerin meselelerimize cevaplar bulmaya gayret ediyor. Meselesi olan bir ümmetin evladıdır Hoca. Bu günlerde yaşanan olaylar vicdan sahibi herkesin canını sıkıyor elbette. Üzülüyor, kaygılarımızı dile getiriyoruz. Dünya Müslümanları arasında siyasi meseleler aynı zamanda dinî meseleler olarak algılanagelmiştir, bu da bilinen bir gerçektir. Her siyasi meseleye dinî bir kılıf bulmuştur Müslümanlar. İthamlar, karalamalar ümmetin bireylerine yakışmayan bir sürü cümle tarihî kayıtlarda mevcuttur.
Bugün Müslüman olarak bizlerin modernin ötesinde yeni bir dile ihtiyacımız olduğu bütün ümmetin bireylerinin ittifak ettiği bir durumdur. Ama bu durumun bir sürü de ‘ama’sı var. Ama’lardan kurtulmak zorundayız ümmet olarak. Çünkü mesele şudur: Allah’ın vaadinden emin olmayan insan, dünyada kendine iktidar alanı oluşturmak ister. Biz Allah’ın vaadine inanlardan olalım inşallah.
Ahmet Topçu, ümmetin birliğine inanarak yazdı