Siyasette Kürt açılımı konuşulurken, camilerde alışılmamış mahyalar görünmeye başladı. İstanbul Süleymaniye Camii'ne İstanbul'un Kurtuluş Günü'ne izafeten 'Ne mutlu Türküm diyene' diye pankart asıldı. Haksözhaber'de yayınlanan fotoğraflar, dün gece İstanbul'da Süleymaniye Camii'nde çekildi. "İstanbul'un Kurtuluşu" yıldönümü nedeniyle asılan yazılar, Türkiye'deki cami mahyalarının siyasetle ilişkisini göz önüne serdi.
CHP'nin tek partili iktidarında işlevsel olarak kullanılan mahyalar, yine ideoloji kurbanı oldu. Demokratik Açılım nedeniyle tartışmaya açılan 'Ne mutlu Türk'üm diyene' mottosu bu kez Sülaymaniye Camii'ne asıldı.
Diyanet'ten bağımsız asılamayan mahyaların Ramazan aylarında, bu aya özgü sözler yer alırken, Süleymaniye Camii'nde belli bir ideolojiyi çağrıştıran sözün neden mahyalara çıkartıldığı cevap bekleyen sorular arasında…
Öte yandan kuruculuğunu Abdülaziz Bayındır Hoca'nın yaptığı Süleymaniye Vakfının sitesinde "Ne mutlu Türk'üm diyene" anlayışının dindeki yeri sorulmuş. Sitedeki soru şöyle:
"Ne mutlu Türküm diyene", "Bir Türk dünyaya bedeldir" sloganları ile özdeşleşen yürürlükteki dayatmacı milliyetçilik anlayışını İslamî açıdan değerlendirir misiniz? Bu anlamda; mevcut anlayışın etnik kökene dayalı ayrımcılığı tahrik ettiği değerlendirmesine katılıyor musunuz?
Bir kimsenin "Türküm" veya "Kürdüm", "Çerkezim", "Lazım" vs. demesi ne karnını doyurur, ne milletler yarışında mesafe almasını sağlar, ne dünyasını ne de ahiretini kurtarır! "Erkeğim" veya "Kadınım" demek bir erkeğe veya kadına bir şey kazandırmadığı gibi "Türküm" demek de insana bir şey kazandırmaz.
"Bir Türk dünyaya bedeldir" sözü küçük çocukların "Benim babam senin babanı döver" şeklindeki sözlerini hatırlatmaktadır. Çocukların öyle konuşması normaldir. Çünkü onların dünyası kendi küçük aileleriyle sınırlıdır. Ailenin en güçlü üyesi de babadır. Ama böyle bir sözün büyükler tarafından söylenmesi yadırganacak bir şeydir.
Bu sözlerin başka ırklara mensup kişilere karşı söylenmesi halinde onların ırkçılık damarlarının kabarması ve kendi ırkları için benzer sözler söyleyerek karşılık vermelerine ve hiç kimseye yarar sağlamayan sürtüşmelere sebep olur. Bu anlayışın etnik kökene dayalı ayırımcılığı tahrik ettiği açıktır."
Bu net cevaba, fetvaya rağmen camilerin siyasi iktidara cevap gibi bir anlama gelen bir uygulamaya alet edilmesi uygulamayı yapanların arkasında kimler var sorusunu, yukardan birileri zorlamada mı bulundu sorusunu akla getiriyor.
MAHYALARIN 'SİYASALLAŞMASI'NIN TARİHİ
Cumhuriyet devrinde ise mahyalar devletin mesajlarını halka ulaştırdığı bir pano gibi kullanıldı zaman zaman... Liderlerin adları minareler arasına yazıldı, Sultanahmed Camii`nin minareleri arasına 'Para biriktir` mahyası, Fatih Camii minarelerine Cumhuriyetin `30. yıl kutlu olsun`, Edirne Selimiye Camii'ne `Atatürk` ve `Var ol İnönü` mahyaları asıldı.
Konu üzerinde araştırmalar yapan İsmail Kara, mesajların muhtevasının dönemlere göre değiştiğini söylüyor. Örneğin Millî Mücadele yıllarında 'Yetimleri koru, Şehitlere fatiha, Hilal-i ahmeri unutma, Para biriktir, Yerli malı kullan' gibi yardımlaşma ve savaş mağdurlarını gözetmeye dönük mesajlar, vurgular var. Kara'ya göre, bu mahyalar bize Türkiye'de siyasi merkez ve toplumun din meselesine nasıl baktığını gösteriyor.
'Müslümanlar Cumhuriyetperverdir' yazan bir mahya da bulunduğunu ifade eden Kara, laik bir rejim olma kararındaki Cumhuriyet'in mahyaları araç olarak kullanmasını 'siyasallaşma' olarak yorumluyor.
Kaynak: dunyabulteni.net
Zeynep Çınal ç-alıntıladı