Karabatak dergisi 48. sayısında mevsime yakışan bir özel sayı hazırlamış; “Edebiyat ve Kış.” A. Ali Ural’ın giriş yazısından bir paylaşım ile başlıyorum Karabatak okumalarına.
“Biz İstanbul’da yaşayan edebiyatçılar yıllardır kar yağmasını bekliyoruz çocuk safiyetiyle. Kar yağmadıkça kendimizle buluşamayacağız çünkü. Şiirlerimizden, öykülerimizden, romanlarımızdan ve denemelerimizden meçhul bir lezzet eksilecek. Tuzsuz çorbalarımızı kaşıklayacağız kuru soğukta. Karsız şiirler yazacağız. Kar duasına toplu halde çıkamadığımızdan –gülerler diye- geceleri ıssız odalarımıza çekildiğimizde fısıltıyla kar diye yalvaracağız Yaratıcı’ya.” A. Ali Ural
“Cengiz Aytmatov’un romanlarında kış mevsimi ya da kar, oldukça hacimli bir çalışmanın konusu olabilir. Hatta bu konu hakkında küçük bir tez bile hazırlanabilir. Çünkü doğa ve doğaya ait olan unsurların, kır hayatının fazlasıyla yer tuttuğu romanlarındaki mekân, uzun ve ağır kış mevsimlerine ev sahipliği yapan kuzey doğu bölgelerdeki bozkır topraklarıdır.”
“Aytmatov hemen bütün romanlarında maceranın geçtiği mekandaki mevsim şartlarını detaylı bir şekilde tasvir eder. Engin, çıplak ve ıssız Kazak bozkırlarında yaz günlerinde cehennem sıcağı ortalığı yakıp kavururken kış günlerinde kar, tipi, bora ve kasırga eksik olmaz (Elveda Gülsarı s.5). kış mevsiminde bütün bölge bembeyaz olur. Sıradağlar kalın kar yığınları altında kaybolur.” Mehmet Ali Gündoğdu