Dili çok akıcı, yalın, abartısız, anlatımı sürükleyici, olay örgüsü gerilimli eserler ve yazarları üzerine farklı yaklaşımların geliştirilmesi mümkün. Kimi zaman yazarın anlatım dilinin yalın olmasının okuru sıktığı kimi zaman da hemen anlaşılıveren bu eserlerin pek bir değerinin olmadığı ifade edilir. Öte yandan yaşananlara tanıklık eden üstelik bunu anlaşılması kolay bir dille ortaya koyan eserler ise her zaman değerini korur.
93 Harbi'nde yaşananlar ve ardından başlayan göç hareketleri hakkında ilk elden bilgi edinmek isteyenlerin mutlaka okumak zorunda oldukları bir kitaptır Hüseyin Raci Efendi'nin Tarihçe-i Vak'a-i Zağra (1910) adlı eseri. Eserin mahiyeti ve anlatım biçimi hakkında farklı değerlendirmeler yapılabilir Nitekim eserin değerlendirmesini yapan Yahya Kemal, 1921'de şunları yazmıştır: “Tarihçe-i Vaka-i Zağra'yı Falih Rıfkı gibi Türk nâşirlerine gösterdim. Onlar benden ziyade hayran oldular. Bu kitap, Türklerin vatan edebiyatında en samimî, yüksek bir şaheserdir”
Eski Zağra Müftüsünün Hatıraları hakkında 1930'lu yıllarda yayımlanan Kadro dergisinin11. sayısında yer alan Yalın Söz başlıklı yazısında Yakup Kadri'de değerlendirme yapma gereği duymuştur. Kadro dergisinde Kemalizm doğrultusunda kültürel inşanın yollarını arayan yazarlar arasında ilk akla gelen isimdir Yakup Kadri. Burhan Asaf, Vedam Nedim, Eflatun Cem vb isimler ondan sonra anılmayı hak eder.
Edebiyatta yalınlıktan yani edebiyat yapmadan edebiyat ortaya koymaktan yana olan Yakup Kadri bu bahiste hilesiz katıksız söze vurgu yapar. İşte bu noktada Stendhal'i örnek gösterir: “Stendhal'in süssüz, saçaksız gölgesinin, gürbüz bir ağacın dalı gibi bugünkü Fransız edebiyatının üzerine doğru uzandığını görüyorum.” Stendhal'in zevkine varamadığı için George Sand'a kızan Yakup Kadri bizde Stendhal'e benzeyen tek hikâyeci olarak Hüseyin Raci Efendi'nin adını anar ve onu takdir ederken şunları yazar:
“Bizde Stendhal'e benziyen tek hikâyeci vardır ki, adı, edebiyatçılarımızca meçhuldür. Bu adam tek bir eser yazmıştır: “Vakai Zağre”
Bu bir kitap bile değil; yüz sayfalık bir risaledir ve içinde eski bir Zağra müftüsü, 93 savaşında Zağre'de vukubulan Türk katliamlarını hikâye ediyor. Bu milli facia destanı, her gün konuştuğumuz dille yazılmıştır. Bunda ne düşmanlar zebanîye, ne de olay cehenneme benzetilmiştir. Fakat siz okurken birtakım zebanîler arasından geçtiğinizi ve bir cehennem ateşinde derinizin kavrulduğunu hissedersiniz.
Zağre müftüsü bu “Configuration”* gücünü nereden almış. Hiç şüphesiz kendi ruhundan.
Büyük üslupçu, büyük san'atkar o adamadır ki, kendi ruhunu, başka ruhlar arasına yollarken, onu, bir fabrika matahı gibi kalıplar içine almaktan hazer eder. Ona; kendi parıltıları veya kendi gölgeleriyle; kendi dalgalanışları ve kendi akışlarıyla, tıpkı bir pınarın suyu gibi, kebdi yolunu kendi açarak yürümek imkânını verir” (Yakup Kadri, Yalın Söz, Kadro Aylık Fikir Mecmuası 11, İkinci Teşrin, 1932)
Öykü ve romanlarında gerçekçi, ayrıntısal anlatıma özen gösteren, bu konuda hayli titiz davranan Yakup Kadri'nin bu değerlendirmeleri bir hakikatin ifadesidir. Yazarın anlatım dilinin yalın olması okuru sıkmaz, anlaşılmayı kolaylaştırır.
Yalın bir dil, süslü anlatıma özenmeyiş olanları olduğu gibi anlatış Hüseyin Raci Efendi'nin yazarlığındaki/anlatıcılığındaki özellikler olarak nitelenebilir. Bezekli anlatıma özenenler bu yalınlığı kolay elde edilmiş bir özellik sanabilir. Yakup Kadri ise tam tersini düşünüyor.
Anlatılan olaydaki yalın anlatım tutumu nedeniyle Zağra Müftüsünün Hatıraları kim ne derse desin, yaşananları ilk elden anlatması nedeniyle anı edebiyatındaki doruklardan biridir.
*Configuration: biçimlendirme
Asım ÖZ yazdı
Zağra Müftüsünün Hatıraları, Hüseyin Raci Efendi.